Rönesanstan Modern Sanata; Akımlar ve -izmler

Art50campus bölümümüz, farklı disiplinlerden sanata ilgi duyan, merak eden, öğrenmek isteyen tüm okuyucularımıza sanat ve sanatın dokunduğu alanlarda bilgiler vermeyi amaçlıyor. Rönesanstan Modern Sanata; akımlar ve -izmler adlı bölümde, 15. yüzyıldan başlayarak 20. yüzyılın ortasına, batı sanatının önemli akımları ve dönemin önemli sanatçıları, sanatçı toplulukları yer alıyor.

Rönesans (15-16. yy)

Rönesans, İtalyanca ‘Rinascimento’ yani yeniden doğuş anlamına gelir. Kaynağını Antik Çağ’dan alır ve 14. yüzyıl Hümanizmi’nin dereceli olarak gelişmesinin bir sonucudur. İtalya’da başlamasının başlıca nedeni 15. yüzyılda ülkedeki ekonomik canlanmadır. Daha sonra tüm Avrupa’ya yayılmıştır bu sebeple Rönesans terimi sadece İtalyan toplumuna ait değil, 15. ve 16. yüzyıllarında tüm Avrupa ülkeleri için geçerlidir. Rönesans, edebiyat, felsefe, bilim, sanat ve siyaset alanlarından yeni dünya görüşlerinin başlaması ve değer kazanmasıdır. Antik Yunan ve Roma sanatının yeniden doğuşudur ve Avrupa’nın yüzyıllar boyunca süren bir uykudan, baskıdan uyanmasıdır. İtalyan Rönesansı, Erken Rönesans (1410-20’den 15. yy sonuna kadar), Yüksek Rönesans (16. yy ilk yarısı) ve Geç Rönesans (16. yy ikinci yarısı 17. yy’a kadar) olacak üç dönemde incelenir.

Raphael, Meryem’in Evliliği, 1504. Yuvarlak panel üzerine yağlıboya. 174×121 cm. Pinacoteca di Brera, Milano

Rönesans dönemi resimlerinde konular, dini ve tarihsel hikayelerden ve mitolojiden oluşur. Bununla birlikte, heykelde de olduğu gibi ‘çıplak’ lık yeniden gündeme gelir ve portreler de önem kazanır. Figür, resimlerde ön plandadır ve anlatım figür üzerinden yapılır. Doğanın, insan vücudunun hacimlendirilmesi Rönesans süresince önemlidir unsurlardandır. Sanatçılar dünyanın betimlenmesinde kullandıkları sistematik yöntemlerde ustalaşır. ‘Çizgisel perspektif’ kullanarak gerçeğin yanılsamasında ustalaşıldığı kompozisyonlar matematiksel bir düzen içindedir, simetri ve denge ön plandadır.

En bilinen sanatçıları; Rafaello Sanzio, Leonardo da Vinci, Michelangelo Buonarroti, Sandro Botticelli, Tiziano, Tintoretto, Masaccio, Bellini, Ghirlandaio ve Verocchio’dur. Fransa’da Jean ve François Clouet, İspanya’da Fernando Yanez de Almedina, Hollanda’da Jan Van Eyck, Pieter Bruegel (Yaşlı), Hieronymus Bosch ve Almanya’da Albrecht Dürer’dir.

Barok (17-18. yy)

‘Barocco’ sözcüğünden türetilen Barok, Portekizce ‘tam yuvarlak olmayan düzensiz inci’ anlamına gelir, mecazi olarak da ‘tuhaf, gülünç, tutarsız’ anlamını içerir. Görsel sanatlarda ‘Barok Çağ’ olarak adlandırılan dönem, 17. yy’da başlar 18. yy’a kadar devam eder. Barok üslup, İtalya’da gelişip tüm Avrupa’ya yayılır.

Caravaggio, Aziz Matthew’a Çağrı, 1599-1600. Contarelli Chapel, San Luigi dei Francesi, Roma

Barok dönemi ressamları resimlerinde dinsel ve mitolojik konuların yanı sıra portre, manzara ve iç mekan gibi günlük hayattan sahneleri betimler. Özellikle dramatik ışık-gölge (chiaroscuro) kullanımlarına odaklandıkları resimlerde hareketli figürlerle güçlendirilmiş derinlik duygusu da ön plandadır. Barok Dönemi heykellerinde ise hareketlilik ve güçlü bir anlatım dikkat çekerken duygusal yoğunluk abartılı bir biçimde vurgulanır. Çoklu figürlü heykeller, düşen ışıkların verdiği hareketlilik hissi ile izleyiciyi çevresinde dolaşmaya zorlar. Teatral bir düzenleme içerisinde gerçekçi bir anlatım uygulanır.

En bilinen sanatçıları; Michelangelo Merisi da Caravaggio, Gian Lorenzo Bernini, Nicolas Poussin, Peter Paul Rubens, Anthony van Dyck, Rembrandt Harmenszoon van Rijn, Johannas Vermeer ve Diego Rodríguez de Silva y Velazquez’dir.

Rokoko (18. yy)

18. yüzyılın ilk yarısında Fransa’da ortaya çıkıp Avrupa’ya yayılan bir bezeme üslubu olan Rokoko, Fransızca’da ‘çakıl taşı’ anlamına gelen rocaille ile barocco sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşur. Rokoko aslında bir iç mimarlık ve mobilya stilidir ancak güzel sanatlarda da kendini gösterir. En dikkat çeken özelliği, işlevlerine göre ayrıştırılan iç mekanların boyutunu, biçimini, karakterini ve bezemesini içerisindeki işlevsel olarak kullanılacak mobilya, süs eşyası ve resimlerin doğrudan ait oldukları mekanla birlikte değerlendirilmesidir.

Jean-Honore Fragonard, Salıncak, 1767-1768. Tuval üzerine yağlıboya, Wallace Koleksiyonu

Yoğun olarak pastel boya tekniğinin kullanıldığı Rokoko üsluptaki resimlerde tekniğin verdiği hafiflik ile asimetri, zarif çizgilerin kıvrımları, uçuculuk ve hareketlilik dikkat çeker.

En bilinen sanatçılar: Jean- Honore Fragonard, François Boucher ve Jean- Antoine Watteau’dur.

Neo-Klasikçilik (18- 19. yy)

‘Neo- Klasisizm’ olarak da bilinen, 18. yüzyılın ikinci yarısında İtalya’da başlayıp diğer Avrupa ülkelerinde görülen bu akım, eski Yunan ve Roma örneklerine dayanan sanat üslubuyla öne çıkar. Barok ve Rokoko üsluplarındaki aşırı süslemeciliğe ve yapaylığa karşı Antik Çağ sanatına hayranlık duyar.

Jacques-Louis David, Horas Kardeşlerin Yemini, 1784, Tuval üzerine yağlıboya, Louvre Müzesi, Paris

Neo-klasik resimlerde çizgisellik ve yalınlık ön plana çıkar. Düzgün, pürüzsüz sürülmüş boya ve açık seçik ifade biçiminden bahsedilebilir. ’Soylu yalınlığı ve sakin yüceliği’ nden yola çıkarak heykel alanında da sakin, durgun pozlarda biçimlendirilmiş heykeller herhangi bir duyguyu ya da heyecanı yansıtmaktan kaçınır.

En bilinen sanatçıları; Jacques-Louis David, Jean Auguste Dominique Ingres, Jean-Paul Laurens, Joseph- Marie Vien’dir

Romantizm (18-19. yy)

Adını Latin kökenli dillerde anlatılan öykü ve söylencelerden alır. 18. yüzyılda hakim olan usçuluğa ve Neo-Klasikçilik akımına tepki olarak ortaya çıkar. Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. Başta İngiltere, Almanya ve Fransa olmak üzere tüm Avrupa’ya yayılır. Akıldışıcılık, duygusallık, heyecan, içgüdü, ifade özgürlüğü, doğaüstü, doğa sevgisi, ulusçuluk, ‘ütopya’ ya kaçış ve daha bir çok kavramın öne çıktığı akım, döneminin siyasal, toplumsal, ekonomik ve sosyal olayları ile bağlantılıdır.

Casper David Friedrich, Bulutların Üzerinde Yolculuk, 1818. Tuval üzerine yağlıboya, 98.4×74.8 cm. Kunsthalle Hamburg.

Bu döneme ait bir çok resimde daha önceleri önemsiz olarak atfedilen manzaralar başlı başına resmin konusu haline gelerek figür resminin önüne geçer. Manzara resimlerinde doğa, izleyicinin us gücü ve duyguları üzerindeki etkisi açısından ele alınır. Manzaralar, izleyiciyi kendi ruh durumlarını incelemeye ve kendi duyguları üzerindeki etkisini çözümlemeye yönelten bir etkiye dönüşür.

En bilinen sanatçıları; J.M.W. Turner, Caspar David Friedrich, John Constable ve William Blake, Anton Koch’dur.

Gerçekçilik (19. yy ikinci yarısı)

Realizm ya da gerçekçilik, bir estetik ve edebi kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Avrupa’da yayılır. Nesnelliğe yönelmesiyle o zamana kadar uygulanan sanatın belirli kalıp ve üslup kurallarına karşı duran bir yaklaşımdır. Gerçekçilik, güzelin ve doğrunun her an ve her koşulda kendine özgü bir belirtisi olduğunu savunur. Batı’da endüstrileşme, kentleşme ve demokratikleşmenin bir ürünüdür.

Gustave Courbet, Buluşma (Günaydın Mösyö Courbet), 1854, tuval üzerine yağlıboya, Musee Fabre, Montpiller

Resimlerde konu olarak yoksullar, köylüler, işçiler, ile günlük hayatın en basit gerçekleri duygusallığa yer vermeden ve yüceltilmeden betimlenir.

En bilinen sanatçıları; Gustave Courbet, Jean Francois Millet, Jules Breton ve Edouard Manet’dir.

İzlenimcilik- Empresyonizm (19. yy ikinci yarısı)

20. yy sanat kuramları ve akımlarını büyük ölçüde etkileyen İzlenimcilik akımı sanatçılarının, bilinen ve uygulanan kurallara aldırmaksızın, kendi kişisel izlenimlerine göre nesneleri ve figürleri betimlemeleri ile dikkat çeker. Fotoğrafın yaygınlaşması, sosyal çevreleri, Japon estampları ve modernleşme hareketleri izlenimci ressamların konularını etkileyen başlıca etkenlerdir. İzlenimci sanatçıların eserleri odaklandıkları konular ve kompozisyonlar olarak biribirinden ayrılsa da, konu olarak güncel hayatı aktarır.

Claude Monet, İzlenim Gün Doğumu, 1872. Tuval üzerine yağlıboya, 48×63 cm. Musee Marmot-tan Monet

İzlenimcilerle birlikte o güne kadar resmin vazgeçilmez gerçekliği olarak kabul edilen biçim, önemini yitirir. Sanatçının doğayı yansıtma çabaları, ışık, renk, hava ve ‘o an’ kavramlarının ön plana çıkmasıyla birlikte, gözün duyarlılığına dayanan anlatımcı ifade biçimi de kullanılır. Daha önceleri atölyede yapay ışık altında üretilen tuvaller izlenimcilerle birlikte doğanın içine taşınır. Dışarıda doğal ışık altında yaptıkları gözlemlerle, atölye resminin siyah, karanlık, koyu tonlarına karşılık, izlenimcilerin resimlerinde daima açık ve canlı tonlar görülür.

En bilinen sanatçıları; Claude Monet, Edgar Degas, Camille Pissarro, Pierre-Auguste Renoir ve Alfred Sisley’dir.

Ard-İzlenimcilik – Post Empresyonizm (20. yy başı)

Ard- İzlenimcilik, İzlenimcilik sonrası yeni bir arayış ile ortaya çıkar. Geleneksel anlamda renk, ışık kullanımı ve diğer tekniklere karşı daha özgür bir anlatım dili kullanılır. Bu açıdan bakıldığında Ard-İzlenimciler olarak aynı dönemde yaşayıp ortak bir dil kullanan sanatçıların herbirinin özgün anlatım biçimleri mevcuttur.

Paul Gauguin, Arearea, 1892, Tuval üzerine yağlıboya, 75×93 cm. Musee d’Orsay, Paris

Ard-İzlenimciler resimlerinde konularını gündelik hayattan alır ancak doğayı kendi konuları ve yaşam biçimleri içerisinde anlatmaya başlar. Figürlerin çevrelerinde kalın konturlar, parlak, canlı renk kullanımları, ifadeci fırça kullanımları ile dikkat çekerler. Resimlerini sağlam bir biçimsel temele dayandırma çabasında olan bazı sanatçıların duygu ve iç dünyaları da önem kazanmaya başlar.

En bilinen temsilcileri: Paul Cezanne, Vincent Van Gogh, Paul Gauguin ve Toulouse Lautrec’dir.

Dada (20. yy)

Dada ilk olarak 1915-16’da New York ve Zürich olmak üzere eş zamanlı olarak doğar. Birinci Dünya Savaşı’nın sarsıcılığının yarattığı umutsuzluk ve karamsarlıkla birlikte geleceğe inancını yitiren sanatçıların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Dada, burjuva kapitalist toplumun aklının sonucu ortaya çıkan savaş ve yarattığı yıkıcı etki ile gülünç ve anlamsız olanın peşine, aklın olmadığı yere sürüklenerek mantığı ortadan kaldırır. Bilinçaltını özgür kılar ve bu bağlamda Gerçeküstücülük akımının da temellerini atar. Dada, her şeyin anlamsızlığını, gereksizliğini ve hiçliği vurgular. Karşı-sanat duruşuyla, geleneksel ‘sanat’ anlayışına, göze hitap eden sanat algısına karşı çıkar.

Hannah Höch, Dada Mutfak Bıçağıyla Yarılmış Almanya’nın Son Weimar Bira Göbeği Kültürel Dö-nemi, 1919. Fotomontaj, 144×90 cm. Nationalgalerie, Staatliche Museen, Berlin.

Dada içerisinde belirli bir üslup ya da örgüt birliği olmadan yeni sanat değerleri içerisinde yeni anlatımlar ortaya çıkar.

En bilinen sanatçılar; Marcel Duchamp, Raoul Hausmann, Hannah Höch, Gerorge Grosz, Man Ray, Hans Arp ve Francis Picabia’dır.

Gerçeküstücülük (20.yy )

Dada’nın küllerinden doğan Gerçeküstücülük, Dada’nın nihilist tavrına karşı yaratıcılığı savunur. Gerçeküstücülerin bilinçaltına, rüyalara, görünen gerçekliğin, aklın ötesine yönelik arayışları, ahlaken iflas ettiğini düşündükleri bir kültürel ve toplumsal yapının sınırlarını aşabilmekle ilgilidir. Mantıksal düzeni yok ederek sınırsızlığa ve gerçeğe varılacağına inanan sanatçılar, resmi görünenin betimlenmesi olarak değil, usun betimlenmesi olarak değerlendirir.

Salvador Dali, Belleğin Azmi, 1931. Tuval üzerine yağlıboya. 24×33 cm. MoMA, Modern Sanatlar Müzesi, New York

Gerçeküstücüler için bilincin ötesine uzanmak, arzuların ve kaygıların gerçek kaynağına inebilmek sanatsal yaratının bir uzantısıdır. Gerçeküstücü sanatçılar, biçim bozmadan buluntu nesneye, kolajdan frotaj’a, otomatik desenden dekalkomani’ye tümüyle rastlantısallığa dayanan yöntemler benimser. Doğaçlamaya dayalı yaratı sürecinin üstünlüğü hakimdir.

En bilinen sanatçıları; Salvador Dali, Yves Tanguy, Rene Magritte, Max Ernst, Man Ray, Joan Miro, Andre Masson, Giorgio de Chirico ve Arnold Böcklin’dir.

Dışavurumculuk / Ekspresyonizm (20.yy başı)

‘Ekspresyonizm’ veya ‘Anlatımcılık’ olarak da bilinen akım, tüm Avrupa’da 20. Yüzyılın başında hakim olan huzursuzluk, şaşkınlık ve değişiklik isteğinin bir sonucu olarak doğar. Rönesans’tan bu zamana hüküm sürmüş doğayı birebir betimleme anlayışından koparak, sanatçının duygularını ve iç dünyasını, özgün renkler, çizgiler ve ifadeci fırça kullanımları aracılığıyla dışavurumudur. Nesneler görüldüğü gibi değil, sanatçının üzerinde bıraktığı ifade ve etkisi resmedilir.

Edvard Munch, Çığlık, 1893. Karton üzerine karışık teknik, 91×73.5 cm. Munch Müzesi, Oslo

Sanatçılar dışavurumcu resimlerinde ifade gücünü arttırabilmek adına çizgilerde ve figürlerde deformasyonlar yaparak renkleri ve boyaları özgürce kullanırlar. Doğayı kendi estetik anlayışlarına göre yeniden düzenler ve resmin geleneksel tabularını geride bırakarak illüzyon olmayan gerçekten boyalarla yapılmış bir resmi izleyiciye göstererk hislerini de ön plana çıkarır.

En bilinen sanatçılar; Edvard Munch, Max Beckmann, Erick Heckel, Egon Schiele, Oskar Kokoschka, Ernst Ludwing Kirchner, Franz Marc, Emil Nolde, Aguste Macke’dir.

Kübizm (20. yy)

Kübizm 1908’de Pablo Picasso ve Georges Braque öncülüğünde ortaya çıkar. Kübist resimler, rengi arka plana atar, çizgiye ve biçime odaklanarak, yepyeni bir görsel dil yaratır. Yeni bir görme biçimi ve dünyayı temsil etmenin yeni bir yöntemi olarak dönemine damgasını vuran başlıca sanat akımıdır. Geleneksel perspektif kurallarına başvurmadan nasıl bir resimsel kurgu yapılabileceği sorusundan hareketle Batı sanatının yüzlerce yıllık perspektif, görsel temsil sistemini yerle bir eden Kübizm, 20. yüzyılın en radikal sanat hareketlerinden biri olarak nitelendirilir. Doğanın betimlemeci değil kavramsal bir yorumunu yansıtan Kübistler resimsel yüzeyde üç boyutluluk yanılsaması yaratmak yerine resim yüzeyinin iki boyutluluğunu vurgular ve eşzamanlı olarak bir nesneyi bir değil birçok açıdan göstererek bir türlü dördüncü boyut kavrayışı getirerek görsel bir devrim yaratır.

Pablo Picasso, Ambroise Vollard Portresi, 1910. Tuval üzerine yağlıboya. Pushkin Müzesi, Moskova

Çözümsel Kübizm (Analytical) ve Bireşimsel (Synthetic) Kübizm olmak üzere ikiye ayrılır. Çözümsel Kübizmde biçimler, isimlerde çözümsel bir yöntemle elde edilip en yalın halleriyle betimlenirken, monokrom renklerle biçimler ön plana çıkar. Tuvallerde ön plan ve arada plan adeta birbirinin içine geçer, tümden parçalara varılır. Bireşimsel Kübizmde ise tuval yüzeyine farklı malzemeler de eklenir. Gündelik malzemelerin kolaj (yapıştırma resmi) tekniği kullanılarak parçadan tüme varılır.

En bilinen sanatçılar; Pablo Picasso, Georges Braque, Juan Gris, Fernand Leger, Jean Metzinger ve Albert Gleizes’dir.

Soyut Sanat (20.yy)

Renk, çizgi, kütle, ton gibi çeşitli biçim öğelerinin bilinen nesnelere benzemeyecek biçimde kullanımı sonucu ortaya çıkan geometrik ya da amorf imgelerle oluşturan düzenlemelerdir. Soyut sanat bütünüyle düş ürünü olabileceği gibi doğadaki bir nesnenin biçiminin giderek genelleştirilmesi ve arıtılmasıyla da elde edilir.

Wassily Kandinsky, Kompozisyon VI, 1913. Tuval üzerine yağlıboya. 195×300 cm. Hermitage Müze-si, Rusya

Soyut resim, zihinsel, yapısal ve geometrik; içgüdüsel, duygusal ve dekoratif olacak şekilde ikiye ayırılır. Soyut sanat genel olarak doğada yer alan, gözle görülen gerçek nesneleri betimlemek yerine daha çok biçimlerine, renklerine ve temsili olmayan şeylere göre çizilen öznel olarak oluşturulan resimlerdir. Soyut sanatın ilk başlangıcında sanatçı doğayı inceleyerek onu soyut bir biçime sokar, zamanla incelediği doğa ile kendi çalışması arasında bir benzerlik kalmaz.

En bilinen sanatçılar; Vassily Kandinsky, Kazimir Malevich, Sonia Delounay, Naum Gabo’dur.

Pop Sanat (20. yy ikinci yarısı)

1950 ve 60’larda önce İngiltere’de, ardından ABD’de birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkan ve kitle kültürünün imgelerini kullanan sanat akımıdır. Pop sanatçıları, elit bir kesimin beğenisine yönelik ‘yüksek kültür’ ile daha geniş kitlelere yönelik kültür tüketme biçimleri arasındaki ayrımları yok ederken öncelikle hazır-imgelerden yararlanır, izleyicinin gündelik yaşamının bir parçası olan nesneleri iki boyutlu yüzeylere aktarırken bazen de heykele dönüştürür. Bu nesneler arasında Coca Cola şişelerinden konserve kutularına, sigara paketlerinden hamburgerlere çok çeşitli yiyecek-içecek malzemesi yer alır, özellikle Amerikalı tüketicinin gündelik yaşamının sıradan nesneleri, sanatsal bir bağlam içinde yeni anlamlar kazanır.

Andy Warhol, Marilyn Diptik, 1962. Tuval üzerine akrilik. 205.44×289.56 cm. Tate Müzesi

Pop Sanat’ın önemli özelliklerinden biri kendinden önce gelen Dada, Soyut, Soyut Dışavurumcu gibi dönemlerde izleyici ile kopan bağın kültüre air imgeler ve objelerde, tanınmış figürlerle tekrardan kapanması söz konusudur.

En bilinen sanatçıları; Andy Warhol, Richard Hamilton, Robert Rauschenberg, Roy Lichtenstein, Claes Oldenburg ve George Segal’dır.

 

İkinci dünya savaşı sonrası oluşan yeni sanatçı toplulukları, sanat okulları ve savaş sonrası dönemin getirdiği sonuçların sanat üretim yöntemlerine ve sanatçıların eğilimlerine nasıl yansıdığını ele aldığımız Modern Sanattan Günümüze; Postmodern Eğilimler ve Çağdaş Sanat yazımıza da göz atabilirsiniz.

 

Sena Arcak Bağcılar

Kaynakça:
Ahu Antmen, 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar, Yem Yayınları
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yem Yayınları
Gardners Art Through Ages, Fred S. Kleiner and Richard Tansley, 10. Baskı
Art Since 1900, Modernism, Anti Modernism, Post Modernism, Foster, Hal et. all, Thames & Hudson

    If your proposal is evaluable, a return will be made within 5 working days. If you do not get a response to your offer within 5 working days, it means that your offer is not likely to be evaluated.




      Teklifinizin değerlendirilebilir olması durumunda en geç 5 iş günü içerisinde dönüş yapılacaktır. 5 iş günü içerisinde teklifinize yanıt alamamanız teklifinizin değerlendirilme olasılığı bulunmadığı anlamına gelmektedir.