İçerisinde bulunduğumuz küresel sağlık krizi, kültür ve sanat ekosisteminin kırılganlığını ve sanatın iyileştirici gücüne her koşulda ihtiyacımız olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Açıldığı günden bu yana ulusal ve uluslararası sanat sahnesinin önemli bir paydaşı olan Arter, bu süreç boyunca dijital varlığını güçlendirerek sadık ziyaretçilerinin yanı sıra yeni izleyici kitlelerine de ulaşmayı başaran kültür kurumlardan biri oldu. Arter’in Başküratörü Emre Baykal’a, İletişim Direktörü İlkay Baliç’e, Operasyon ve Planlama Direktörü Ayşenur Topçuoğlu’na ve Kitabevi Yöneticisi Alen Keğeçik’e pandemi sürecinde yaşadıkları deneyimler, gelecek planları, Arter Kitabevi, Yayınları ve Kütüphanesi hakkında merak ettiklerimizi Art50net takipçileri için sorduk.
Kültür sanat dünyasının pandemi nedeniyle vermek zorunda kaldığı aralara rağmen Arter, 2020-2021 boyunca ziyaretçilerine oldukça yoğun bir sergi ve etkinlik programı sundu ve gelecek sergilerini planlamaya devam etti. Bu yılın programlamasına nasıl karar verildi?
Emre Baykal: Pandemi pek çok sanat kurumu gibi bizim de programlama çalışmalarımızı ciddi şekilde etkiledi. 2020 Mart ayında başlayan 3 aylık kapanma süreci, o döneme denk gelen sergilerimizin izleyiciyle buluşma sürelerini önemli ölçüde etkilediği için tarihlerini uzatıp çevrimiçi platformlarda paylaştığımız içeriklerimizi zenginleştirmenin yollarını aradık. Takvimde birtakım değişiklikler yapmak zorunda kalsak da, başta planladığımız program bütünlüğünden fazla uzaklaşmamayı başardığımızı söyleyebilirim. 2020 Eylül ayında 5 yeni sergiyle programın neredeyse tamamını yenilemiş olduk. Alman sanatçı KP Brehmer’in retrospektif sergisi ve Alev Ebüzziya’nın Tekerrür adlı sergisi bu yıl Mart ayı sonuna kadar izlenebildi. Giriş kat galerimizde yer verdiğimiz, Kevser Güler küratörlüğünde düzenlenen Gökcisimleri Üzerine başlıklı koleksiyon sergisi halen devam ediyor ve 8 Ağustos’a kadar izlenebilecek. Aynı dönem açtığımız, küratörlüğünü kurucu direktörümüz Melih Fereli’nin üstlendiği Dinleyen Gözler İçin adlı koleksiyon sergisi ve yine koleksiyondan David Tudor’ın tasarladığı, Composers Inside Electronics tarafından gerçekleştirilen Yağmur Ormanı V (varyasyon 3) adlı yerleştirmesi Arter’in yeni döneminde ses ve müzik vurgusunun altını çizen sergiler olarak programda yerlerini aldılar. Emre Hüner’in [ELEKTROİZOLASYON]: Bilinmeyen Parametre Kayıt-Dışı başlıklı kişisel sergisi ise, sanatçının çok büyük oranda bu sergi için ürettiği yeni yapıtlardan oluştuğu için, takvimi pandemi nedeniyle en çok etkilenen sergilerimizden oldu ve açılışını bu yıl Mart ayında gerçekleştirebildik. Aynı şekilde, geçen yıl açtığımız Nevin Aladağ’ın İzler sergisi, 3 aylık kapanma nedeniyle çok az sayıda izleyiciye ulaştığı için tekrar gösterime alındı ve Arter’deki ses ve müzik odaklı programa eklenmiş oldu. 3 Haziran’da ziyarete açtığımız Füsun Onur’un Opus II – Fantasia’sı da yine ses – sessizlik – müzik temalarına güçlü bir katkı sağlayan, koleksiyondan düzenlenmiş bir sergi olarak bu yılın programına eklendi. Kısmen pandemi koşullarının da etkisiyle 2021 programında yer alan sergilerimizin neredeyse tamamı koleksiyona odaklanıyor. Opus II – Fantasia ile birlikte açtığımız ve sanatçı, sanat kurumu, sanat eseri ve izleyici arasındaki ilişkiler etrafında kurgulanan Tedbir adlı grup sergimiz de koleksiyondan on bir sanatçının on üç yapıtını bir araya getiriyor.
Zorunlu kapanmaların ardından ziyaretçilerin sanat ile buluşmasına şahitlik etmek kuruma ve ziyaretçilerinize yaklaşımınızı nasıl şekillendirdi? Arter sanatın birleştirici ve iyileştirici gücünün pandemi sonrasında dönemde hayatlarımızda oynayacağı rol hakkında ne düşünüyor?
Ayşenur Topçuoğlu: Pandemi sürecini, dünyadaki tüm kültür kurumları gibi, yeni gerçeklik hali karşımızda belirdikçe uyum sağlayarak, ortak akılla değerlendirmeler yapıp en uygun çözümleri geliştirmeye çalışarak yönetmeye çalıştık. Bir Vehbi Koç Vakfı kuruluşu olarak, Koç Topluluğu’nun titiz çalışmalar neticesinde oluşturduğu kuralları, uygulamaları ve yönlendirmeleri sürekli takip ettik. Böylelikle salgın yönetiminde çok daha emin adımlarla ilerleyebildik. İnsanlık tarihinde çok zor bir döneme hep birlikte tanıklık ederken, Arter olarak tüm pandemi süreci boyunca, zorlayıcı koşullar altında da olsa, ziyaretçilerimize kapılarımızı ve sergilerimizi aralıksız açık tutmaya çalıştık. Müzeler ve sanat kurumları yalnızca sanatın deneyimlendiği mekanlar değil, aynı zamanda birer buluşma ve sosyalleşme alanı. Bu süreçte ziyaretçilerimizin zaman zaman “nefes aldığımızı hissettik”, “öyle çok bunalmışız ki Arter’de geçirdiğimiz 1 gün bile bize çok iyi geldi” türünde geri bildirimlerini sıkça duyduk. Bu da varlığımızın böyle zor bir dönemde bile sergilerimizi ve Arter’i gezen ziyaretçilerimiz için ne kadar kıymetli bir yerde durduğunu anlamamızı ve çok mutlu olmamızı sağladı. Zor duygularla başa çıkmanın en iyi yollarından biri de sanatın birleştirici gücünden yararlanmak. Bu dönemde sanatın tüm formlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Pandemi süreci kültür-sanat kurumları için yakın dönemde başlayan dijital varlıklarını güçlendirme adımlarını hızlandırdı. Kurum programlamanızı çevrimiçi ortama taşıma sürecinizi ve buradaki önceliklerinizi öğrenebilir miyiz?
İlkay Baliç: Salgın nedeniyle binamızı ziyarete kapatmak zorunda kaldığımız ilk günlerde öncelikle Arter’in programlamasının lokomotif öğeleri olan sergilere ve koleksiyona dair bir düşünce sürecine girdik. Küratör ekibimiz bu dönemde koleksiyonumuzdaki videolardan farklı temalar etrafında seçkiler oluşturdu. Bu iki seçki #evdeçal başlığıyla Arter web sitesi üzerinden birer dijital sergi olarak yayımlandı. Ayrıca Arter’in Google Arts and Culture platformu üzerindeki sayfasını açarak koleksiyonumuzdan burada iki dijital sergiyi hayata geçirdik ve koleksiyonumuzdan 200’e yakın yapıtı paylaştık.
Bu dönemde halihazırda fiziksel mekânda gerçekleştirdiğimiz konuşma, panel ve atölye çalışması gibi etkinlikleri de doğrudan çevrimiçi ortama taşıdık. Tüm kültür kurumları gibi biz de bu dönüşümle birlikte hem şehir hem ülke hem de dünya ölçeğinde daha geniş bir coğrafi alanda katılımcılara erişmenin, sayısal kısıtlardan uzaklaşmanın mutluluğunu yaşadık. Bu yapıdaki etkinliklerimizin kayıtlarını dijital alanda daha önce de paylaşıyorduk ancak canlı olarak daha geniş kitlelerle etkileşime girebilmek önemli. Salgın hayatımıza girmeseydi muhtemelen sadece zorunlu durumlarda başvurmaya devam edeceğimiz bu yöntemin ne kadar etkin işlediğini gözlemlemek, gelecekte programlamamızın kalıcı bir parçasına dönüşmesinin de önünü açtı.
Mevcut programları dijitale aktarmanın ötesinde, fiziksel mekânımızda benimsediğimiz diyaloğa ve etkileşime açık programlama anlayışını da sanal olarak deneyime açmanın yolları üzerine kafa yorduk; bu bizim için önceliklerden biriydi. Bu dönemde Öğrenme Programı ekibimiz Çevrimiçi Rehberli Tur formatını hayata geçirmeye başladı. Arter’de uyguladığımız, katılımcıların yapıtları kendi hayat deneyimleriyle ilişkilendirerek yorumladıkları rehberli tur anlayışını dijital alana taşıdığımız bu çevrimiçi buluşmaların her birinde, rehber ekibimizden bir arkadaşımız, Arter’de devam eden sergilerden bir tema etrafında seçtiği yapıtların fotoğraflarını katılımcılarla paylaşarak onları hem bu tema hem de yapıtlar etrafında diyaloğa davet ediyor. Bu program yoluyla “normal” zamanda müzelere gitmeyi, sergi gezmeyi seven katılımcıların sanat etrafında bir araya gelme, yorumlama ve tartışma ihtiyaçlarını dijital ortama taşıyabilmek bizi çok mutlu ediyor. Bu ücretsiz etkinlik her Pazartesi düzenli olarak devam ediyor.
Bu süreçte ayrıca sergilerimiz etrafında web sitemizde ve diğer platformlar üzerinde sunduğumuz içerikleri güçlendirdik; sosyal medya hesaplarımızdan daha önce gerçekleştirmiş olduğumuz programların kayıtlarını paylaşmayı ve buradaki etkileşimi canlı tutmayı sürdürdük.
Rehberli turların, Arter’in güncel sergileri kapsamında gerçekleşen konuşmaların ve atölyelerin çevrimiçi ortamlarda buluştuğu ziyaretçi sayısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Kültür-sanat kurumları için dijitalleşme sürecinin olumlu ve olumsuz yönlerinden Arter nasıl etkilendi?
İlkay B.: Bu dönemde zaman zaman kullandığımız çevrimiçi platformun izin verdiği kullanıcı limitlerini zorlayan etkinliklerimiz oldu. Binamızda, performans ve etkinlik alanlarımızda bir araya gelebilecek toplam katılımcı sayısının çok ötesinde katılımcıya ulaşmak elbette memnuniyet verici; bununla birlikte, dijital alanda daha önce mesafe sebebiyle veya başka gerekçelerle temas etme imkânı bulamamış olduğumuz kitlelerle buluşabilmek de bu sürecin olumlu yanlarından biri oldu bizim için.
2019’da açtığımız yeni binamızla birlikte farklı disiplinleri bir araya getiren, daha akışkan bir program yapısını hayata geçirmeye başlamıştık. Dünyada sanat kurumlarının programlama anlayışları benzer yönde evrilirken bizim için de görsel sanatlar, müzik, film, performans, dijital, öğrenme, iletişim, yayıncılık gibi alanları iç içe geçiren yaklaşımımız sayesinde dijitalleşme sürecine dair olumlu bir deneyim yaşadık.
Arter’in sanatın toplumun bütün katmanlarına nüfuz etmesi için hazırlanan öğrenme programlarını ve atölyeleri planlama süreci nasıl gerçekleşiyor? Proje amaçları ve etkinlik çıktıları kurumun yol haritasını nasıl şekillendiriyor?
Emre B.: Arter Öğrenme Programı; sanatçılar, ziyaretçiler ve paydaşlarla uzun süreli bağlar kurmayı hedefliyor, kullanıcıların ilgi ve eğilimlerine de açık bir tutumla şekilleniyor. Öğrenme Programı kapsamında oluşturulan içeriklerin tamamı herkesin yaratıcı sürecin parçası olabileceği bir ortamı mümkün kılmayı amaçlıyor. Farklı disiplinlerden ve deneyimlerden gelen her katılımcı Arter’in sergi programları sayesinde çağdaş sanat hakkında konuşabilecekleri, fikir yürütebilecekleri, yorum yapabilecekleri bir ortamla karşılaşıyor.
Öğrenme Programı olarak her zaman kurumun sergi programlarını ve Arter Koleksiyonu’nu baz alarak etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Arter’in programında yer alan sergiler ve koleksiyonunda bulunan eserler çağdaş sanata odaklandığı için, bu sayede farklı disiplinlere değinmek bizler için çok önemli. Sergilerin kavramsal çerçevesi, çağdaş sanat etrafındaki güncel tartışmaları, araştırma süreçlerini takip ediyoruz, etkinlikleri de bu şekilde oluşturuyoruz. Farklı disiplinlere odaklanma imkanını sağladığımız bu programlar, farklı ilgi alanı olan katılımcılara farklı etkinlik oluşturmamıza imkân sağlıyor.
Arter içerisinde sergi programlamasının ve etkinlik planlamalarının arasında sıkı bir bağlantı olduğunu görüyoruz. Arter’de bizi hangi yeni etkinlikler, projeler ve işbirlikleri bekliyor? 2021’de müzik odağında şekillenen Arter programı önümüzdeki sene nelerden ilham alacak? Örneğin Yeni ve En Yeni Müzik Festivali ile başlattığınız yıllık etkinliklerinizi sanatın başka dalları takip edecek mi?
Emre B.: Arter önümüzdeki aylarda da yeni keşifleri cesaretlendiren, farklı disiplinleri bir araya getiren etkinliklere yer verecek. Müzik alanında çağdaş klasikler ve yeni müzik çizgisini sürdürürken yerel ve uluslararası işbirlikleri sayesinde türlerin öncü isimlerini dinleyiciyle buluşturmaya devam edeceğiz. İkincisini Covid-19 nedeniyle çevrimiçi olarak gerçekleştirdiğimiz Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nin sıradaki edisyonunu yine Arter binasında, ziyaretçilerin ve sanatçıların fiziksel katılımıyla gerçekleştirmenin umudunu taşıyoruz. Katılımcıların güncel yaratımları keşfi yalnızca müzikle sınırlı kalmayacak; pandeminin olumsuz etkilerinin hafiflemesiyle birlikte Performans Programı çerçevesinde hem sergilerle iletişim kuran hem de bağımsız üretimlere alan açan etkinlikler de önümüzdeki dönemlerde Arter’de yer alacak. Farklı kültür sanat kurumları ile gerçekleştirdiğimiz ortaklıklar sayesinde çeşitli disiplinlere yayılmış, oldukça kapsamlı bir etkinlik programı gelecek aylarda bizi bekliyor.
Kuruluşundan bu yana Arter’in kurum olarak güncel sanatın yerel ve uluslararası çaptaki önemli örneklerini izleyiciler ile paylaşmaya devam ediyor. Yeni mekanınızda Altan Gürman, Ayşe Erkmen ve KP Brehmer gibi önemli isimlerin geniş çaplı retrospektiflerinin yanı sıra karma sergileriniz ile de küratöryel anlamda oldukça derinlikli sergiler gerçekleştirildi. Kurum bünyesinde çalışmalarına devam eden farklı küratörlerin farklı sanat anlayışları sergi planlamasını nasıl etkiliyor?
Emre B.: Arter’de şu anda Selen Ansen, Eda Berkmen ve Emre Baykal’dan oluşan üç kişilik bir küratör ekibi olarak çalışıyoruz. 2010 yılındaki açılışımızdan bu yana izlediğimiz programda kurum dışından davet ettiğimiz küratörlerle de işbirlikleri yaptık. Hem program içeriğinin zenginleşmesi hem de sanatçılara olduğu kadar küratörlere de alan açmayı önemsiyor ve görev biliyoruz. Halen devam etmekte olan programımız kapsamında Gökcisimleri Üzerine adlı koleksiyondan grup sergisinin küratörlüğünü davetimiz üzerine Kevser Güler üstlendi, Emre Hüner’in [ELEKTROİZOLASYON]: Bilinmeyen Parametre Kayıt-Dışı adlı kisişel sergisinde ise Aslı Seven’le çalıştık.
Arter’in sergiler programı küratör ekibimizin önerileri ve program kurulumuzun katkılarıyla şekilleniyor. Dolapdere’deki yeni binamıza geçişimizle birlikte, uzunca bir süredir ekip olarak üzerinde çalışmayı sürdürdüğümüz ve potansiyellerine artık kapsamlı bir şekilde hakim olduğumuz koleksiyonumuz da program içinde vurgulu bir yere sahip olmaya başladı. Koleksiyonun sergiler programı bağlamında işlenişinde ve koleksiyon dışı programlarımızda küratörlerimizin kendi ilgi alanları ve anlayışları elbette kendini hissettiriyor. Ancak yeni kavramlara açık olmak, araştırma ve deneyim alanımızı genişletmek de bizler için bir o kadar kıymetli.
Arter’in performans sanatlarına ve dijital sanatlara yönelik ilerleyen dönemlerde hayata geçirmeyi hayal ettiği projeleri var mı? Arter Koleksiyonu’nda performans işleri ve dijital sanat eserleri de yer alıyor mu?Emre B.: Arter Koleksiyonu’nun yaklaşık %25’lik bir bölümü video, film, ses, fotoğraf gibi dijital mecralardan oluşuyor. Bunların arasında performans odaklı yapıtlar ya da performansların belgesi / arşivi niteliğinde olan yapıtlar da var. Arter’in 2010’daki açılışından bu yana performans sanatlarına ve dijital sanatlara her zaman önemli ölçüde yer verdik. Dolapdere’deki yeni binamızda başlattığımız performans programımıza zorunlu sağlık tedbirleriyle birlikte ara vermek zorunda kalmıştık. Pandeminin etkisini artık yavaş yavaş yitireceğini umduğumuz önümüzdeki dönemde kaldığımız yerden devam edebileceğimizi umuyoruz.
Ziyaretçi profiliniz hakkında verebileceğiniz genel bilgiler var mı?
Ayşenur T.: Sanatçı, koleksiyoner, küratör ve çağdaş sanat alanına özel ilgi duyan kişilerden oluşan ve Arter’in kuruluşundan bu yana geçen 10 yıl boyunca kemikleşmeye devam etmiş bir ziyaretçi profilimiz tabii ki var. Üniversite öğrencileri ve akademisyenler de ziyaretçi profilimizin ciddi bir kısmını oluşturuyor. Buna ek olarak Eylül 2019’da kapılarını açtığı yeni binası, Arter’in kitlesiyle ilişkilenme biçimini de dönüştürdü ve ziyaretçi profilini de zenginleştirdi. Yeni binamız, ziyaretçilerini sanatın tüm disiplinlerindeki güncel üretimle buluşturan, birlikte düşünmeye ve üretmeye davet eden bir kültür merkezi gibi işliyor. Ziyaretçilerimiz Arter’e geldiğinde, Kütüphane, Kitabevi, Bistro, Arka Bahçe ile giriş katındaki sergiye bilet almaksızın ücretsiz erişebiliyor.
Ziyaretçi profilimize yönelik yaptırdığımız bazı araştırmalara göre, Arter’i en sık ziyaret ettiğini belirten kitle 15-34 yaş grubu. Özellikle 25 yaşın altındaki kitlenin gerek çağdaş sanata gerekse Arter’e ilişkin algısı son derece olumlu. Arter’in kurumsal sponsor Tüpraş’ın da desteğiyle, 24 yaşın altındaki herkese Arter haftanın her günü ücretsiz. Perşembe günleri ise her yaştan ziyaretçimiz için ücretsiz giriş sunuyoruz.
Arter Beraber üyelik programları için farklı segmentler oluşturulmuş. Arter Beraber kartları “Genç” ve “Komşu” üyelik türleri başta olmak üzere Arter’in ziyaretçilerle kurduğu ilişki hakkında nasıl kazanımlara işaret ediyor? Üyelik programları izleyici kitlesini tanımak konusunda Arter’e nasıl katkılarda bulunuyor?
İlkay B.: Kültür kurumları ziyaretçileriyle uzun yıllara yayılan, derinleştikçe iki tarafı da besleyen bir ilişki kurabildikleri müddetçe bir kentin, ülkenin hayatında etkin olabiliyorlar. Biz de programlarımızı kurgularken ziyaretçilerin kurumla uzun süreli bir bağ oluşturabilmesine zemin hazırlamayı önemsedik. Arter Beraber Üyelik Programı, sanat etrafında genişleyen bir topluluk yaratmayı amaçlıyor. Bu topluluk içerisinde farklı arzu ve ihtiyaçlara sahip gruplar var.
İstiklâl Caddesi’nde faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz, Dolapdere’ye taşınmayı planladığımız dönemde, 2017 yılında GfK ile ziyaretçi profilimiz ve çağdaş sanatla ilişkileri üzerine bir araştırma için işbirliği yapmıştık. Bu araştırmadan gelen veriler arasında, Arter’i en sık ziyaret eden kitlenin 25 yaşın altındaki grup olduğu bilgisi de vardı. Yeni kuşakların eleştirel düşünceye, farklı perspektiflere ilgisinin de yoğun olduğunu gözlemlemiştik. Hem bu bilgiden hareketle, hem de erken çocukluktan itibaren sanatla temasın artırılmasını desteklemek amacıyla 24 yaşın altındaki ziyaretçilerimize ücretsiz girişin yanı sıra, kuruma aidiyet duygularını pekiştiren Genç Kart’ı da ücretsiz sunuyoruz. Arter Beraber topluluğundaki “genç” üyelerimizin sayısı hızla artıyor. Bu yaş grubuna yönelik yaklaşımımızı “sanat izleyicisi geliştirme” bağlamında değerlendirmek ve uzun vadeli sonuçlarını takip etmek gerekiyor. Bugün genç üye olarak Arter’e gelip giden, mekanı daha fazla benimseyip programla daha yakından temas eden ziyaretçiler, geleceğin kültür üreticileri ve tüketicilerine, Arter’in de Dost ve Destekçi üyelerine dönüşecekler.
Komşu üyelik kategorimiz ise, Arter’in içinde bulunduğu Yenişehir Mahallesi ve ana caddenin karşı tarafındaki Bülbül Mahallesi’nde yaşayan ve çalışan tüm komşularımızı kapsıyor. Bu kategoriyi de ekip olarak kendi gözlem ve çıkarımlarımızın yanı sıra YADA Vakfı’na sipariş ettiğimiz Dolapdere toplumsal yapı araştırmasının sonuçlarından hareketle kurguladık. Komşularımızın yeni inşa edilen bu yapıda nasıl karşılanacaklarına dair kaygıları olduğunu biliyorduk; bu nedenle Arter binasını rahatça girip çıkabilecekleri, istedikleri kadar vakit geçirebilecekleri, mahallenin parçası olan bir mekan olarak benimsemelerini kolaylaştırmak amacıyla ücretsiz Komşu Kart uygulamasını başlattık.
“Komşu” üyelik programı ve “Öğle Arası” buluşmaları Arter’in bulunduğu mahalle dokusu ile kurduğu diyaloğu nasıl şekillendirdi?
İlkay B.: 1950’lerde başlayan iç göçü daha sonraları dış göçün takip ettiği, demografik açıdan çok hareketli ve karmaşık bir yapıya sahip olan Dolapdere, özellikle de üzerinde bulunduğumuz ana arter olan Irmak Caddesi, uzunca bir süredir ciddi bir kentsel dönüşüme sahne olmakta. Biz de buraya gelirken, öncelikli olarak bölgedeki sivil toplum kuruluşları ve muhtarlıklarla temas halinde içinde yer aldığımız çevreyi tanımaya, mahallemiz ve sakinleriyle duyarlı, açık ve diyaloğa dayalı ilişkiler kurmaya özen gösterdik. Komşu Kart ve Öğle Arası buluşmaları, öncelikle “iyi bir komşu” olma niyetimize dair açık birer beyan niteliğinde. Bu programların yanında gençlerin sanat yoluyla kendilerini ifade etmelerini desteklemek amacıyla başlattığımız Gençlik Konseyi projemiz kapsamında çevreden ve Tarlabaşı Toplum Merkezi’nden çocuklarla daha yakın bir ilişki kurabildik; mahalleden çocukların Arter’deki atölyelere katılmaya ne kadar istekli olduklarını gözlemleyince açılışımızı takip eden bir ay içerisinde Öğrenme Programı ekibimiz sadece mahalleden çocuklara yönelik olarak haftada bir devam edecek Açık Atölye programını başlattı. Arter’in mahalleyle kurduğu diyaloğun bence en önemli yanı, Öğle Arası buluşmalarının da arka planındaki, birbirini dinlemeye alan açma felsefesi. Bu yaklaşımla Arter’in mahalleyle diyaloğu birlikte öğrenme, birbirini besleme ve zenginleştirme biçiminde sürecektir.
Arter Kitabevi:
Sanat kurumlarında görmeye alışkın olduğumuz tasarım ürünleri ağırlıklı konsept mağazanın Arter’de yerini, büyük ölçüde, kitabevine bıraktığını görüyoruz. Arter’in bu seçiminin temelinde yer alan sebepler nelerdi?
Alen Keğeçik: Biz ilk günden itibaren sözünü ettiğiniz tasarım ürünleri odaklı bir “müze mağazası” yerine “müze kitabevi” olarak var olmak istedik. Bu amacın temelini elbette ülkemizde sanat kitaplarının temin edilmesindeki zorluk oluşturdu. Müzemizin ziyaretçilerini kapsamlı seçkimizle şaşırttığımızı gördükçe, bunun ne kadar doğru bir karar olduğunu tekrar tekrar deneyimliyoruz. Çoğunlukla evde geçirilen bu pandemi dönemde bile kitapseverleri dünyanın farklı ülkelerinden gelen iyi bir seçkiyle küçük bir yolculuğa çıkardığımızı ve böylece mutlu ettiğimizi düşünüyoruz. Müzelerin kapalı olduğu dönemlerde bile sanat okumalarının bizleri beslediğini, buna aslında ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu gördük. Başlangıçtaki doğru kararımız sayesinde Arter Kitabevi olarak bu hizmeti verebildiğimiz için oldukça sevinçliyiz.
Kurum olarak yerli ve yabancı süreli yayınların yanı sıra basılı kültür-sanat kaynaklarının ülke sınırları içindeki erişiminin sınırlı olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Arter içerisinde bir kitapevi oluşturma kararını etkileyen faktörlerden biri bu sınırlılık mıydı?
Alen K.: Yabancı kaynaklar özelinde gündemi sıkı takip ediyoruz. Ziyaretçilerimiz de çoğumuzu heyecanlandıran süreli yayınları neredeyse kendi çıkış tarihlerinde raflarımıza yerleştirmiş olduğumuzun kısa sürede farkına vardı. Ayrıca çeviri kaynaklar ya da yerli yayınlara da aynı özeni gösteriyoruz. Sanat okuyucuları için bu hizmeti vermenin çok değerli olduğunu düşünüyoruz. Bugün yurtdışına bir gezi yaptığınızda artık kitap satın alıp taşımak zorunda değilsiniz, nasılsa döndüğünüzde kendi ülkenizde sizinle aynı hız ve merakla bu yayınlara odaklı çalışan bizim gibi kitabevlerinde aynı yayınları bulabileceğinizi biliyorsunuz. İşte bizim için kaynak ulaşılırlığının en güzel ve doğru kanıtı bu algının yerleşmesi.
Arter Kitabevi’nde yer alan seçkiyi oluştururken dikkat edilen kriterler nelerdi? Arter Kitabevi’ne ilerleyen dönemlerde müze dışında, daha büyük çaplı bir mekanda da yer vermeye yönelik adımlar atılacak mı?
Alen K.: Aslında kriterimiz tamamen sanat kitaplarını kapsayan bir seçki oluşturmaktı, elbette sanatı besleyen diğer disiplinlere de yer verecektik. Bunu başardık, dahası, üstüne farklı kategorileri de ekleyerek çeşitliliğimizi güçlendirdik. Arter Kitabevi’nin açılışındaki ilk seçkisi küratörlerinin, editörlerinin, farklı birimlerdeki ekip arkadaşlarımızın seçtikleri yayınlardan oluşan listelerin bir araya getirilmesiyle, çok kıymetli bir ortak aklın ürünü olarak oluşturuldu. Sanat Tarihi, Sanatçı Kitapları, Felsefe, Müzik, Fotoğrafçılık, Performans Sanatları, Mimarlık, Müzecilik, Çağdaş Edebiyat gibi üst başlıklarımız sayesinde bu seçkiyi oluşturduk. Çok yakın bir zamanda olmasa da Arter Kitabevi’nin zaten gördüğü yoğun ilgiyle büyümesinin istenmesi uzun vadede belki de kaçınılmaz, bu tabii ki bizi de heyecanlandırır.
Arter Kitabevi olarak raflarınızda yerini yeni alan kitaplardan ve ziyaretçilerinizin en çok ilgisini çeken kaynaklardan bahsedebilir misiniz?
Alen K.: Kaynaklarımızın büyük bir çoğunluğunu yabancı yayınlar oluşturuyor, bu yayınların da ağırlıklı dili İngilizce ama elbette Türkçe yayınlara da yer verdiğimiz nitelikli ama küçük bir bölümümüz de bulunmakta. Dünyadaki sergilerin, bienallerin ya da sanat tartışmalarının da sıkı takipçisi olduğumuz kitabevine girer girmez anlaşılıyor. Zaten onları, yeni olduklarını belli edecek bir düzende yerleştiriyoruz ve bu düzenin çok sevildiğini söyleyebiliriz. Biz burada sanıyorum bir beklenti oluşturduk, bizi tekrar tekrar ziyaret eden ziyaretçilerimizin derhal o alana yöneldiklerini ve bu alanı raf raf, kitap kitap incelediklerini görüyoruz. Burada da özellikle dünyanın farklı çağdaş sanat müzelerindeki süreli sergilerinin katalogları ziyaretçilerimizin oldukça ilgisini çekiyor. Ama dediğimiz gibi seçki öyle çeşitli ki çocuk bölümümüzün de gördüğü ilgi bizi çok heyecanlandırıyor; bu noktada şimdiden sanat okumalarına başlayan küçük ziyaretçilerimizin doğru bilgi edinmeleri ve bunu keyifli bir deneyimle elde etmeleri bizim ilk kriterimiz.
Art50net olarak Artlog’umuzda yer alan “Kitaplık” seçkimizde yerli ve yabancı güncel sanat yayınlarına yer verdiğimiz, okuyucularımız tarafından yoğun olarak takip edilen bir bölüme sahibiz. Arter Kitabevi olarak Art50net takipçilerine son zamanlarda özellikle önemli/yararlı bulduğunuz veya “her sanatseverin okuması gereken klasikleşmiş” sanat kitaplarından oluşan 10 kitaplık bir liste önerebilir misiniz?
• Women Artists : The Linda Nochlin Reader
• Ways Of Seeing
• A Year in the Art World
• Who’s Afraid of Contemporary Art?
• 33 Artists in 3 Acts
• Sanat Tarihinin Elli Temel Metni
• Modernizm Kavramı ve Türkiye’de Modernist Sanatın Doğuşu
• Türkiye’de Çağdaş Sanat Koleksiyonculuğu
• Why Your Five Year Old Could Not Have Done That: Modern Art Explained
• Sanatçı Gibi Düşün
Arter Kütüphanesi:
Arter Kütüphanesi’ni, müzelerin bir kültür kurumu olarak sergi mekanı olmasının yanı sıra sanat bilgisini korumak, genişletmek ve daha geniş kitlelere yaymak işlevi bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz? Arter Kütüphanesi bir araştırma ve öğrenme alanı olarak ziyaretçilerine nasıl imkanlar sağlıyor?
İlkay B.: Arter Kütüphanesi, bir ortak çalışma alanı olarak kurgulandı. Kullanıcılar kütüphanede çağdaş sanat alanında geniş bir referans kitaplığına ulaşabiliyorlar. Türkiye’de ve dünyada sanatın farklı disiplinleriyle bağlantılı olarak yayımlanan dergilerden bir seçki oluşturduk; bu dergilerin güncel sayılarını da Arter Kütüphanesi’nde karıştırmak mümkün. Tüm programlama anlayışımıza sirayet eden, bağlantılar kurma ve arka planı araştırma yaklaşımı, kütüphanemizde de devam ediyor: Ziyaretçilerimiz programımızda yer alan sergi ve etkinliklerle bağlantılı yayınlara Arter Kütüphanesi’nde erişebiliyor, eğer isterlerse hemen yandaki kitabevinden bu yayınları satın alabiliyor veya sipariş edebiliyorlar. Bir sergi gezdiğinizde sanatçılarla veya sergideki temalarla ilgili kafanızda oluşabilecek soruların tartışıldığı içeriklerle karşılaşmak, programımız etrafındaki tecrübeyi de zenginleştiriyor. Kütüphanede ayrıca bir sanatçı kitapları seçkisi, JSTOR veri tabanına dijital erişim gibi imkânlar da bulunuyor.
Arter’in kütüphane kaynaklarını dijital ortamda paylaşmaya yönelik çalışmaları var mı? Kütüphane arşivinin erişilebilirliğini ve çeşitliliğini arttırmak amacıyla farklı kültür-sanat kurumları ve üniversiteler ile işbirliği yapmaya yönelik çalışmalar yürütülüyor mu?
İlkay B.: Arter Kütüphanesi’nin veri tabanına uzaktan erişim sunuyoruz. Beyoğlu’ndaki kütüphanelerin veri tabanlarını bir araya getiren BiblioPera ağının bir parçasıyız. Ayrıca Arter Arşivi’nde yer alan koleksiyonlarla ilgili dijitalleştirme çalışmalarımız da devam ediyor. Daha önce Arter’de bulunan Altan Gürman arşivinin dijitalleştirilmesi ve kamuya açılması için SALT’la bir işbirliğimiz oldu. Dijital erişim sunduğumuz içeriklerin gelecekte arşivimizdeki belgelerle de genişlemesi planlanıyor.
Arter’de yer alan güncel sergilere dair daha geniş çaplı okumalar yapma imkanı sunan “Sarı Kitap Arabaları” projesinin oluşum sürecinden, seçkinin nasıl hazırlandığından ve proje ile ilgili aldığınız geri dönüşlerden bahsedebilir misiniz?
İlkay B.: “Sarı Kitap Arabaları” aslında kendi başına bir proje değil; Arter’de uzun zamandır takip ettiğimiz bir hattın uzantısı diyebiliriz. 2013 yılında Arter’in siparişi üzerine İz Öztat’la birlikte kurguladığımız okuma, çalışma ve etkinlik alanı “Bahane”de içerikleri benzer bir yaklaşımla oluşturmuştuk. Bahane’de ziyaretçilere, o sırada Arter’de devam etmekte olan sergilerin sanatçılarıyla ve konularıyla bağlantılı bir yayın seçkisi sunmuştuk. Yalnızca sanatçının monografilerine değil, aynı zamanda uğraştığı konularla ilgili beslendiği kaynaklara, onlarla ilişkilenen akademik veya akademik olmayan yayınlara, kurmacaya, şiire uzanan bir referans dünyasını, sergiyle birlikte erişilebilir kılmıştık. Ziyaretçilerin koltuklarda veya masalarda vakit geçirebildiği bir mekân olan Bahane’de, kitapların da hareketli olması fikri bizi cezbettiği için tekerlekli kitap arabaları yaptırmıştık. Bugün Arter Kütüphanesi’nde yer alan sarı arabalar Bahane’den geliyor. Burada önemli olan bence kullanıcıya geniş bir okuma ve bağlantılar kurma alanı sunabilmek. Her sergi etrafındaki okuma listelerini sanatçıların, küratörlerin, öğrenme ekibinin, editörlerimizin ve kütüphane ekibimizin katkılarıyla oluşturuyor ve bu konuda ziyaretçilerden her zaman çok güzel geribildirimler alıyoruz.
Arter Yayınları:
Arter Yayınları’nın Türkiye’nin belirli ölçülerde kurumsallaşabilmiş, devamlılığı oldukça kısıtlı olan ve çağdaş sanat ile ancak yakın tarihte temas edebilmiş sanat yayıncılığındaki yeri nasıl değerlendirilebilir? Arter Yayınları’nın Arter Koleksiyonu’ndan eserlere ve kurumda yer alan sergilere odaklanan kaynaklarını çeşitlendirmek yönünde çalışmaları var mı?
İlkay B.: Arter Yayınları, kurumun İstiklâl Caddesi’ndeki faaliyet yılları boyunca her bir sergiye eşlik eden kitaplar yayımladı. Bu yıllarda her bir yeni yayınımız için ilgili serginin kavramsal çerçevesiyle ve sanatçıların pratikleriyle ilişki kuran içerikler ve biçimler kurguladık. Sergilerimiz bağlamında yeni metinlerin yazılmasına vesile olduk, sanatçıların seslerini daha fazla duyabileceğimiz kapsamlı söyleşileri yayınlarımıza dahil ettik, yaratıcı yorumlamayı teşvik eden yeni yazı siparişleri verdik. Tüm yayıncılığımızı Türkçe ve İngilizce olarak iki dilli olarak sürdürdük. Bu sayede hem başka dillerde kaleme alınmış metinlerin Türkçe olarak okurlarla buluşmasını sağlayabildik hem de Türkçede üretilen metinlerin uluslararası görünürlüğüne katkıda bulunduk.
Arter’in yayıncılık anlayışı, yalnızca sanat tarihçileri, küratörler ve yazarlar için değil, aynı zamanda grafik tasarımcıların üretimi için de yaratıcı bir kanal sundu. Kitaplarımız tasarım, malzeme ve baskı teknikleri alanında bir deney alanına dönüşerek sanat yayıncılığının görsel ve biçimsel boyutlarını da keşfe çıkmamızı sağladı.
2019’da çok disiplinli bir kültür merkezi niteliğindeki yeni binamızı açtık ve Emre’nin de bahsettiği gibi Arter Koleksiyonu’na sergilerimizde yoğun bir biçimde yer vermeye başladık. Her sene 2-4 arası sergi yaptığımız bir program yapısından, 6 farklı galeride senede 9-12 sergiye yer vereceğimiz bir düzene geçerken, her bir sergi için her seferinde sıfırdan tasarlanan bir yayın oluşturmak yerine, programımızı yorumlamanın başka yolları üzerine düşünmeye başladık. Bu yeni dönemde, sergilerimize eşlik eden yayıncılığımız kısmen sürmekle beraber, koleksiyonumuz etrafında iki yeni dizi başlattık: Arter Yakın Plan ve Arter Arka Plan. Yakın Plan kitaplarının her biri, koleksiyonumuzdan seçilen tek bir yapıta odaklanıyor; Arka Plan kitapları ise koleksiyonumuzdan düzenlenen grup sergilerinin arka planındaki düşünce sürecini ve küratörlerin referans dünyasını açımlamayı amaçlıyor. Bu yeni diziler sayesinde çağdaş sanat alanında yeni metinlerin üretilmesini teşvik etmeye devam ediyor ve sanat tarihi yazımına katkıda bulunmayı hedefliyoruz.
Arter’in açılış sergisi “Starter”dan başlayarak güncel sergilerinize kadar devam eden yayınların odağında kurum belleği oluşturmaktaki rolü hakkında neler söylenebilir? Aynı zamanda ulusal sanat sahnesinin odağından bulunan kurumlardan biri olarak, yayınlarınıza katkıda bulunan önemli akademisyenlerden, uzmanlardan ve yayınlarınızın Türkiye’nin güncel sanat yazımına bulunduğu katkılardan bahsedebilir misiniz?
İlkay B.: Yayınlarımızın sergilerin belgelenmesi anlamındaki rolü de elbette çok önemli. İstiklâl Caddesi yılları boyunca yayınlarımızı sergi açılışına yetiştirme standardımızı sürdürdüğümüz için, bu dönemde sergi kurulum ve fotoğraf çekim takvimlerini her zaman bu düzene göre ayarlamak gerekiyordu. Özellikle yeni üretim sergilerinin yayınlarında her seferinde yapıtların son hallerinin fotoğraflarını yayına dahil etmenin yeni yollarını araştırıyorduk. Yeni üretilen yapıtlar kimi zaman kitaba hızlı basılabilen kartpostallar formunda girdiler, kimi zaman şömiz biçiminde kapağı sardılar. İki büyük yeni üretim sergimiz olan İkinci Sergi ve Haset, Husumet, Rezalet için ise sergi açılışını takiben tüm yerleştirme fotoğraflarını içeren ikinci birer yayın hazırladık. Bu sergilerin ilk kitapları, yapıtların üretim süreçlerine eğilirken, ikinci yayınlar tamamlanmış ve sergilenmiş olan yapıtlar etrafında şekillendi.
Bugüne uzanan tüm yayıncılığımızın kalbi diyebileceğim unsur ise, yeni metinlerin yazımına sunduğumuz katkıdır. Bir sanatçının yapıtları üzerine yeni yorum kapıları aralayabilecek, farklı bir perspektiften bakabilecek yazarları araştırıp, onlarla yakın çalışarak yeni metinler ortaya çıkarma süreçlerine eşlik etmek, editörler olarak bizleri de her zaman en çok heyecanlandıran ve katkımızı ortaya koyabildiğimizi hissettiğimiz alan oluyor.
Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanan Arter Yayınları kitapları yurtdışındaki sanat izleyicilerine hangi ölçüde ulaşıyor? Alınan geri dönüşler kapsamında yayınlar kurumun, koleksiyonda yer alan sanatçıların ve Arter’in güncel sergilerinin dünya sahnesindeki görünürlüğüne nasıl bir katkıda bulunuyor?
İlkay B.: Kitaplarımızı 2018’e kadar Türkçe ve İngilizceyi tek ciltte buluşturarak yayımlıyorduk. 2019’dan itibaren bu iki dildeki ciltleri birbirinden ayırdık. Bu kararı iki gerekçeyle aldık: Artık bir kitabevimiz olacaktı; yayınları kendi dilinde takip etmek isteyen yerel okuyucuya, özellikle metin bakımından yoğun olan yayınlarımızı İngilizcenin yükünden arınmış şekilde sunabilmek istedik. Aynı şekilde, uluslararası okuyucu kitlelerine de salt İngilizce olan yayınlarımızı sunmak, yayınların dünya çapındaki erişimine ve satışına katkı sunacaktı. Şu anda kitabevimiz yurtdışından aldığı siparişler için gönderimler yapmaya devam ediyor; önümüzdeki dönemde yayınlarımızı uluslararası dağıtım ağlarına daha yaygın şekilde dahil edebilmeyi de hedefliyoruz.
*Kapak Görselindeki Fotoğraf: Cemal Emden