Görkemli Mimarisi ve Zengin Koleksiyonuyla Tate Modern

Tate Modern Müzesi, dünyanın en iyi modern ve çağdaş sanat koleksiyonlarından birine sahip. Olağanüstü mimarisiyle de çok konuşulan müze, düzenlediği kapsamlı sergileri ve ziyaretçilerine sunduğu sıra dışı deneyimle dünyada en çok ziyaret edilen müzeler arasında yer alıyor. Bankside, Londra’da bulunan, bu önemli müzenin sunduğu yenilikçi yaklaşımları gelin birlikte inceleyelim.

İsim ve İçerikler Üzerinden Kısa bir Tarih…

Henry Tate

Sanayici Henry Tate tarafından Ulusal Galeri’ye bağışlanan, içerisinde en değerli İngiliz sanatçıların yer aldığı koleksiyon, Ulusal Galeri’de yeterli yer olmadığı için kabul edilmemiş ancak farklı mekan alternatifleri aranmaya başlanmış. 1897’de, günümüzde Tate Britain adıyla bilinen, Millbank’da yer alan, Henry Tate’in yaptığı büyük bir bağışla açılan binasında Ulusal Galeri ile Henry Tate Koleksiyonu birlikte sergilenmeye başlamış. Galeri açılışından otuz beş yıl sonra, 1932’de resmî olarak Tate ismini alarak 1955 yılında tamamen bağımsız olmuş ve büyümeye devam etmiş.

Tate Galeri ve Müzeleri

Tate Britain, Tate Modern, Tate Liverpool ve Tate St. Ives, müze ve sanat galerilerinin her biri izleyicileri farklı zaman dilimlerinde yolculuğa çıkarıyor. Dört farklı lokasyondaki dört müzeden her birinin adı bulunduğu konuma ve izleyiciye sunduğu koleksiyon ve sergilere göre ayrılıyor. Millbank’ta 1897 yılında izleyiciyle buluşan ilk müze olan Tate Britain’da İngiliz sanatının en değerli eserleri sergileniyor. Açılan ilk müzenin ardından, 1988 yılında, İngiliz ve uluslararası çağdaş ve modern sanat koleksiyonu ve aktif eğitim programlarıyla daha genç izleyici kitlesine hitap eden Tate Liverpool, sanat severlere farklı bir alternatif sunuyor. 1993 yılında açılan ve 2017 yılında yenilenen, Cornwall’daki St. Ives Galeri’si, bu küçük şehirde yaşamış, yaşayan veya orada üretim yapan sanatçıları ağırlıyor. Son olarak, 2000 yılında izleyiciyle buluşan Tate Modern, 2016 yılında eklenen yeni binası ve büyüyen yeni koleksiyonuyla sanat severlerin Londra’daki olmazsa olmaz ziyaret mekanı.

Tate Modern, Fotoğraf: Daniel Shearing

Tate Modern: İhtişamlı Mimarisi ve Mekana Özgü Unutulmayacak Deneyimler

Tate Modern Müzesi, koleksiyonunda dünyanın en önemli eserlerini barındırmasının yanı sıra mimarisiyle de Londra’nın en çok konuşulan, ziyaret edilen ve hayranlık uyandıran yapılarından biri. 1981 yılına kadar elektrik santrali olarak kullanılan, Thames nehri kıyısında konumlanan bina, ünlü İsveç mimari tasarım şirketi Herzog & De Meuron tarafından restore edilerek, eklenen sıra dışı yapısıyla eşsiz bir müze deneyimi vaadediyor. Binanın iki yüz metre uzunluğundaki eski dikdörtgen yapısı restore edilerek 2000 yılında ilk kez izleyici ile buluşurken, 2016 yılında eklenen yeni piramit mimarideki yapısıyla büyüyen müze ziyaretçilerine bir çok farklı disiplinden sanat eseri izleme olanağı sunuyor. Bugün, müze mimarisi üç ana bölüme ayrılıyor; Türbin Salonu, Natalie Bell Binası ve Blavatnik Binası. Yenilenen Türbin Salonu ve Natalie Bell Binası aynı yapı içerisinde yer alırken sonradan eklenen Blavatnik binasında yer alan galeriler Natalie Bell binası galerilerine bir köprü ile bağlanıyor.

Müzenin en çok konuşulan alanları…

Türbin Salonu / Turbine Hall

Tate Modern Müze’nin adeta kalbi olarak bilinen, Natalie Bell binası boyunca uzanan, batı kanadında bulunan yirmibeş metre uzunluğundaki köprüyle Natalie Bell ve Blavatnik binalarını birbirine bağlayan, doğu kanadının sonunda yer alan mekana özgü sergileriyle nefes kesen bu salon, dünyaca yankı uyandıran önemli sergilere ev sahipliği yapıyor. Eskiden elektrik santrali jeneratörlerinin bulunduğu alan, tuğla duvarları, yüksek camları ve 35 metre uzunluğundaki tavan yüksekliğiyle geçmişin izlerini taşıyor. Sanatçılara sponsor sağlanarak Türbin Salonu’nda büyük ölçekli heykeller, performanslar ve interaktif yerleştirmeler sergilenirken, mekanın bütünlüğüyle birlikte oldukça ilgi gören ve ses getiren sergiler düzenleniyor.

Hyundai Commission: El Anatsui: Behind the Red Moon, Photo ©Tate (Joe Humphrys) Turbine Hall

Blavatnik Binası / The Blavatnik House

Olağanüstü yapısıyla izleyicileri kendine hayran bırakan bu binada 1960 sonrası çağdaş sanat eserleri sergileniyor. 2016 yılında Herzog & de Meuron tarafından müzeye yeni eklenen onbir katlı, üzeri kesilmiş dönen piramit şeklindeki bu yeni yapı sayesinde müzenin sergi alanları yüzde altmış artmış. Binanın yapımında eski ana binanın tarihsel izlerini sürdürmek üzere inşaa edilen dış ve iç cephesindeki tuğla kaplamalar dikkat çekerken, binanın içerisinde yer alan geniş galeri alanları sayesinde, küratöryel anlamda, mekan ve ışık kullanımlarında özgür ve yenilikçi yaklaşımlar sürdürülebiliyor. 2016 yılında Switch House adıyla hizmete giren ek bina, 2017 yılında Rus asıllı milyarder İngiliz Leonard Blavatnik’in bağışı sonrasında bu ismi almış.

Tate Modern Müzesi, Blavatnik Binası, Fotoğraf: Daniel Shearing

Blavatnik Binası inşaasından önce binanın yapılacağı alanın altında inşaa edilen Tanklar, bugün müzenin sıfırıncı katında yer alıyor. Yukarıdan bakıldığında yonca yaprağına benzeyen bir yapısı olan ve yerin dokuz metre altına konumlandırılmış Tanklar, müzenin en ilgi çeken galeri alanları arasında yer alıyor. Üç büyük silindir tank, elektrik santrali olduğu dönemde yağ tankları olarak kullanılırken, Herzog & de Meuron tarafından galeri alanına dönüştürülerek dünyada ilk kez bir müzede yaşayan sanat, canlı performans, yerleştirme ve film gösterimleri için ayrılıyor. Tankların üzerinden göğe doğru yükselen Blavatnik Binası’nın en üst katında bulunan ve herkese açık olan terastan Thames Nehri, St. Paul Katedrali ile Canary Wharf ve Wembley Stadyumu izlenebiliyor.

Tate Modern’in Ses Getirecek 2024 Sergileri
————————————————————–

HYUNDAI KOMISYONU, EL ANATSUI: KIZIL AYIN ARKASINDA
14 NİSAN 2024’E KADAR

El Anatsui, Tate Modern’in Türbin Salonu için anıtsal yeni bir sanat eseri yarattı

El Anatsui’nin Kırmızı Ayın Ardında adlı eseri, Anatsui’nin transatlantik köle ticareti sırasında karşılaşma tarihlerine ve malların ve insanların göçüne olan ilgisine dayanıyor. Nijerya’dan temin edilen ve bu komisyonda kullanılan içki şişesi kapakları, sömürgeci ticaret yolları üzerine kurulu günümüz endüstrisinin bir parçasını oluşturuyor. Anatsui, malzemelerinin şiirsel olanaklarıyla ilgileniyor.

Kırmızı Ayın Ardında üç perdelik bir sanat eseri olarak sahneleniyor. Ziyaretçiler, bedenler ve heykeller arasında bir dans olan asmalar aracılığıyla bir hareket ve etkileşim yolculuğuna çıkmaya davet ediliyor. Afrika ve Avrupa’nın geçmişi ve bugünü bir araya gelerek havada asılı duran ve mekânda süzülüyormuş gibi görünen heykelsi formlara dönüşüyor. Askılar, Anatsui’nin ‘sabit olmayan form’ fikrini somutlaştırır ve heykele yönelik son derece deneysel yaklaşımının bir parçasıdır.

Philip Guston sergisi 25 Şubat’a kadar görülebilir


Philip Guston, yaklaşık 20 yıldır Birleşik Krallık’ta sanatçının ilk büyük retrospektif sergisi olma özelliğini taşıyor.

Sanatçı Philip Guston, 50 yılı aşkın bir süre boyunca, tanık olduğu endişeli ve çalkantılı dünyayı yakalayan resimler ve çizimler yaptı. Kanada’da Yahudi bir göçmen ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen sanatçı, ABD’de büyüdü ve sonunda Mark Rothko ve çocukluk arkadaşı Jackson Pollock ile birlikte 1950’li ve 1960’lı yılların en ünlü soyut ressamlarından biri oldu.

İlk çalışmaları arasında Amerika’daki ırkçılığı ve yurtdışındaki savaşları ele alan duvar resimleri ve tablolar yer alıyordu. 1960’ların sonlarındaki sosyal ve politik çalkantılar sırasında Guston soyutlamaya eleştirel yaklaşmaya başladı ve bazıları kötülüğü ve ırkçılığın gündelik faillerini temsil eden beyaz kukuletalı komik figürlerin yer aldığı büyük ölçekli resimler üretmeye başladı. Bu resimler ve ardından gelenler Guston’ı 20. yüzyılın sonlarının en etkili ressamlarından biri haline getirdi.

Guston, yeni ve şaşırtıcı imgeler yaratmak için çevresindeki kabus dolu dünyadan ilham alan karmaşık bir sanatçıydı. Bu sergi, onun resimlerinin kişisel ve politik, soyut ve figüratif, mizahi ve trajik olan arasında nasıl köprü kurduğunu araştırıyor.

CAPTURING THE MOMENT
28 NİSAN 2024’E KADAR


Resim ve fotoğrafla bir yolculuk

Fotoğrafın gelişi resim sanatının seyrini sonsuza dek değiştirdi. Bu eşsiz sergide, son zamanların en ikonik sanat eserlerinden bazıları aracılığıyla iki ortam arasındaki dinamik ilişkiyi keşfediyoruz.

Pablo Picasso ve Paula Rego’nun etkileyici resimlerinden Hiroshi Sugimoto ve Jeff Wall’un çarpıcı fotoğraflarına kadar, bu iki farklı medyumun zaman içinde birbirlerini nasıl şekillendirdiğini göreceksiniz. Ayrıca sanatçıların resim ve fotoğraf arasındaki sınırları nasıl bulanıklaştırdıklarını ve Pauline Boty’nin pop resimleri, Andy Warhol’un serigrafi baskıları, Gerhard Richter’in fotogerçekçi çalışmaları veya Andreas Gursky’nin büyük ölçekli panoramik fotoğrafları gibi yeni ve heyecan verici sanat biçimleri yarattıklarını keşfedeceksiniz. Modern çağın en büyük ressamları ve fotoğrafçıları arasında geçen açık uçlu bir sohbette, fırça ve objektifin zaman içindeki anları yakalamak için nasıl kullanıldığını keşfediyoruz.

YOKO ONO ZiHNiN MÜZIĞI

15 ŞUBAT – 1 EYLÜL 2024


Sanatçı ve aktivist Yoko Ono’nun güçlü ve katılımcı çalışmalarını keşfedin

Yoko Ono, kavramsal ve performans sanatının, deneysel film ve müziğin önde gelen isimlerindendir. Pratiğini Amerika, Japonya ve İngiltere’de geliştiren sanatçı, aktivizmi, dünya barışı için yaptığı çalışmalar ve çevre kampanyalarıyla tanınıyor. Fikirler sanatının merkezinde yer alır ve genellikle şiirsel, mizahi ve radikal yollarla ifade edilir.

Yetmiş yılı aşkın bir süreyi kapsayan sergi, John Lennon ile tanıştığı 1966-1971 yılları arasında Londra’da geçirdiği yıllar da dahil olmak üzere Ono’nun kariyerindeki önemli anlara odaklanıyor. Sergi, insanların Ono’nun kıyafetlerini kesmeye davet edildiği Cut Piece’ten (1964) ‘barış için dilekçe’ olarak hazırladığı ve yasaklanan Film No.4’e (Bottoms) (1966-67) kadar Ono’nun en çok konuşulan sanat eserleri ve performanslarından bazılarını inceliyor.

Erken dönem performansları, kâğıt üzerine çalışmaları, objeleri ve müziğinin yanı sıra izleyiciler, sanatçının BARIŞ GÜÇTÜR ve ziyaretçilerin barış için kişisel dileklerini sunabildikleri Dilek Ağacı gibi aktivist projelerinden bir seçki keşfedecekler. Ono, talimatları ve etkinlik notları aracılığıyla ziyaretçileri hem basit hayal gücü eylemlerine hem de eserleriyle aktif karşılaşmalara katılmaya davet ediyor.

YAYOI KUSAMA: SONSUZLUK AYNASI ODALARI
28 NİSAN 2024’E KADAR


Tate, Yayoi Kusama’nın Sonsuzluk Aynası Odalarından ikisini deneyimlemek için nadir bir fırsat sunuyor. Bu sürükleyici enstalasyonlar sizi Kusama’nın sonsuz yansımalardan oluşan eşsiz vizyonuna taşıyacak.

Sonsuzluk Aynalı Oda – Yaşamın Parlaklığıyla Dolu Kusama’nın bugüne kadarki en büyük enstalasyonlarından biridir ve 2012 yılında Tate Modern’deki retrospektifi için yapılmıştır. Dönen kristal avizelerden oluşan sınırsız bir evren yanılsaması yaratan bir oda olan Chandelier of Grief ile birlikte gösterilmektedir. Bazıları ilk kez sergilenen fotoğraf ve hareketli görüntülerden oluşan küçük bir sunum, Kusama’nın aynalı odalarının bugün ulaştığı küresel fenomen için tarihsel bir bağlam sağlıyor.

1929 yılında Matsumoto, Japonya’da doğan Kusama, 1960’ların New York’unda enstalasyon, resim, heykel, moda tasarımı ve yazarlığı kapsayan geniş kapsamlı yaratıcı pratiğiyle uluslararası alanda dikkat çekti. 1970’lerden bu yana Tokyo’da yaşayan sanatçı, burada üretken bir şekilde çalışmaya ve uluslararası beğeni toplamaya devam ediyor.

BOB VE ROBERTA SMITH: THAMESMEAD KODEKSİ
MAYIS 2024’E KADAR


Thamesmead Codex, Thamesmead, Londra’nın seslerini ve yerel toplumunu kutluyor

Sanatçı Bob ve Roberta Smith, 2019-2020 yılları arasında Londra’nın güneydoğusundaki Thamesmead’de yaşayan insanlarla röportajlar yaptı. Londra’nın konut sıkıntısını hafifletmek amacıyla 1968 yılında inşa edilen Thamesmead, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa genelinde inşa edilen çok sayıda modernist büyük ölçekli konut projesinden biriydi. Smith, ilk sakinlerinden Covid-19 salgını sırasında büyüyen gençlere kadar bir dizi yerel sakinle konuştu. Daha sonra onların konuşmalarını burada görebileceğiniz 24 boyalı pankarta dönüştürdü. Çalışmayı değerlendiren Smith, “Bir site hakkında resim yaptığımı sanıyordum ama aslında duyulma arzusu hakkında resim yapıyormuşum” dedi.

Thamesmead Codex başlığından gelen ‘Codex’, el yazması veya kitap için kullanılan eski bir terimdir. Sanatçı burada modern bir versiyonunu sunuyor. Çalışma, Thamesmead ve topluluklarının tarihlerini ve kimliklerini belgeliyor. Geçmişin anılarını ve Covid sonrası bir geleceğe dair umutları kaydediyor. Smith, insanların düşünce ve deneyimlerinin bu kaydının yanı sıra, bir kodeksin resimli sayfaları gibi canlı ve fütüristik manzara sahnelerine de yer veriyor.

Bob ve Roberta Smith (gerçek adı Patrick Brill) işaret yazısını, aktivizmi ve atılmış malzemeleri bir araya getiriyor. Çalışmalarından bahsederken ‘sanatı demokratik yaşamın önemli bir unsuru’ olarak gördüğünü söylüyor.

EKSPRESYONİSTLER: KANDINSKY, MÜNTER VE MAVİ SÜVARİ
25 NİSAN – 20 EKİM 2024

Mavi Süvari olarak bilinen bir grup arkadaş ve yakın işbirlikçinin çığır açan çalışmalarını keşfedin. 20. yüzyılın başlarında, kendi deyimleriyle ‘tek bir amaca hizmet etmek üzere çeşitli ülkelerden oluşan bir birlik’ oluşturmak için bir araya geldiler – modern sanatı dönüştürmek için. Wassily Kandinsky ve Gabriele Münter’in etrafında toplanan sanatçılar renk, ses ve ışıkla deneyler yaparak cesur ve canlı bir sanat yarattılar.

Dışavurumcular, sanat aracılığıyla anlatılan bir dostluk hikâyesi. Franz Marc’ın renklere olan ilgisinden Alexander Sacharoff’un serbest stil performansına kadar Mavi Süvari’yi oluşturan son derece bireysel yaratıcıları inceliyor. Kadın sanatçılar bu harekette merkezi bir rol oynamıştır. Gabriele Münter’in deneysel fotoğraflarının yanı sıra Marianne Werefkin’in dramatik resimlerini keşfedin.

Resim, heykel ve fotoğraftan performans ve sese uzanan bir başyapıt koleksiyonunu deneyimleyin. Bu dönüm noktası niteliğindeki sergi, Tate’e koleksiyonlarına eşi benzeri görülmemiş bir erişim sağlayan Münih Lenbachhaus ile yapılan işbirliği sayesinde mümkün oldu. Sergide, 80 yıl sonra ilk kez Birleşik Krallık’ta bir araya getirilen 130’dan fazla eser yer alıyor.

ZANELE MUHOLI
6 HAZIRAN 2024 – 26 OCAK 2025


Görsel aktivist Zanele Muholi üzerine Birleşik Krallık’ta büyük bir araştırma

Zanele Muholi, günümüzde çalışan en beğenilen fotoğrafçılardan biridir ve çalışmaları dünyanın dört bir yanında sergilenmiştir. 260’ın üzerinde fotoğrafın yer aldığı bu sergi, sanatçının bugüne kadarki kariyerini tüm yönleriyle gözler önüne seriyor.

Muholi kendisini görsel bir aktivist olarak tanımlıyor. Muholi, 2000’lerin başından itibaren Güney Afrika’nın siyah lezbiyen, gey, trans, queer ve interseks topluluklarının yaşamlarını belgelemiş ve kutlamıştır. Muholi, ilk serisi Resmin Sadece Yarısı’nda aşk ve yakınlık anlarının yanı sıra travmatik olaylara işaret eden yoğun görüntüler de yakalıyor – Güney Afrika’nın 1996 anayasasının vaat ettiği eşitliğe rağmen, LGBTQIA+ topluluğu şiddet ve önyargının hedefi olmaya devam ediyor.

Yüzler ve Evreler’de her katılımcı doğrudan kameraya bakarak izleyiciyi bakışlarını tutmaya zorluyor. Bu görüntüler ve onlara eşlik eden tanıklıklar, baskı ve ayrımcılık karşısında özgün bir şekilde yaşayarak hayatlarını riske atan bir insan topluluğunun giderek büyüyen bir arşivini oluşturuyor. Diğer önemli çalışma serileri arasında, çoğu Miss Gay Güzellik Yarışması’nı kazanmış, güçlendirilmiş ikili olmayan bireyleri ve trans kadınları kutlayan Brave Beauties ve klişelere ve tabulara meydan okuyan çiftlerin şefkatli görüntülerinden oluşan Being yer alıyor. Muholi, devam etmekte olan Somnyama Ngonyama – ‘Karanlık Dişi Aslanı Selamlayın’ olarak çevrilebilir – serisinde kamerayı kendisine çeviriyor. Bu güçlü ve yansıtıcı görüntüler emek, ırkçılık, Avrupa merkezcilik ve cinsel politika gibi temaları irdeliyor.

ANTHONY McCALL
27 HAZİRAN 2024 – 27 NİSAN 2025


Sanatçı Anthony McCall’un sürükleyici eserlerini keşfedin

2024 Yazında Tate Modern, İngiltere doğumlu ABD’li sanatçı Anthony McCall’un sürükleyici eserlerinden oluşan bir sergi sunacak. Heykel, sinema ve çizim arasında bir yerde duran McCall, 1973’te Tate koleksiyonunda önemli bir eser olan Line Describing a Cone adlı ufuk açıcı çalışmasıyla başlayan ‘katı ışık’ enstalasyonlarıyla tanınıyor. Sergide ziyaretçiler, sanatçının ince bir sis ve yavaşça gelişen ışık düzlemlerinden oluşturduğu büyük ölçekli heykelsi formların içine girip keşfedebilecekler.

MIKE KELLEY: HAYALET VE RUH
2 EKİM 2024 – 9 MART 2025


Amerikalı sanatçı Mike Kelley’nin Birleşik Krallık’taki ilk büyük sergisi

Deneysel sanatçı Mike Kelley tarafından yaratılan özenli, kışkırtıcı ve hayali dünyaları keşfedin. Kelley, 1970’lerin sonundan 2012’ye kadar çizim, kolaj, performans, buluntu nesneler ve video kullanarak çok çeşitli çalışmalar yaptı.

Kelley’nin tüm kariyerini kapsayan sergi, sanatçının tekstil ve peluş oyuncaklardan yaptığı çığır açan ‘zanaat’ heykellerinden Day Is Done gibi multi-medya enstalasyonlarına kadar uzanıyor. Popüler ve yeraltı kültüründen, edebiyattan ve felsefeden referanslar alan Kelley, toplumda oynadığımız rollerin tarihsel gerçeklerle ve tükettiğimiz film ve imgelerdeki hayali karakterlerle nasıl iç içe geçtiğini araştırıyor. Ölümünün üzerinden on yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen Kelley’nin kimlik ve hafıza üzerine düşünceleri yankılanmaya devam ediyor.

 Tate galeriler grubunun üyelerinden Tate Britain ile ilgili bilgilere buradan ulaşabilirsiniz!

 

Kapak Görseli: ramboll.com

    If your proposal is evaluable, a return will be made within 5 working days. If you do not get a response to your offer within 5 working days, it means that your offer is not likely to be evaluated.




      Teklifinizin değerlendirilebilir olması durumunda en geç 5 iş günü içerisinde dönüş yapılacaktır. 5 iş günü içerisinde teklifinize yanıt alamamanız teklifinizin değerlendirilme olasılığı bulunmadığı anlamına gelmektedir.