Bir Sanat Fuarının Anatomisi – Hangi Tipsin?

Dünyada ve Türkiye’de fuarlar uzun bir aranın ardından yeniden başlıyor. Biz de geçtiğimiz günlerde Maria Shollenbarger’in Financial Times’da yayımlanan “The Anatomy of An Art Fair” başlıklı yazısını sizler için Türkçe’ye çevirdik. Bol kahkahalı, keyifli okumalar!

“Big Swinging Dealers” (Baba-Tüccarlar)

…ya da İş Bitiriciler: Sanatçılardan ve koleksiyonerlerden eski ya da yeni krallar yaratan; zevklere, kariyerlere, hatta piyasaya yön veren Larry Gagosian, Marian Goodman, Arne Glimcher, Bill Acquavella, Barbara Gladstone ve benzerleri.
Phillips’in Başkan Vekili, 20. Yüzyıl Sanatı ve Çağdaş Sanat Bölümü Eş Başkanı Jean-Paul Engelen’e göre “Onlar gerçek aslanlar. Dünyada temsil ettikleri sanatçıların ve sattıkları işlerin çok ötesinde bir rol oynadılar ve oynamaya devam ediyorlar. Müzayedelerden finansa ve müze koleksiyonlarına kadar hemen her şeyi etkileme gücüne sahipler”.
Frieze Masters’ın artistik direktörü Nathan Clements-Gillespie ise bağlamı şöyle tarif ediyor: “Larry Gagosian’ın, müşterilerinin yaklaşık yüzde 90’ından daha iyi yaşadığını hayal edebiliyorsunuz. Bu, yalnızca o dünya ile yakaladığı ekonomik denklikten değil; iyi bir göze ve zekaya sahip olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca küresel milyarderin ajandasına en ince detayına kadar hakim olmasıyla biliniyor. (Sanat dünyasından önemli bir isim, Baba-Tüccarlar’ın düzenlediği yemekleri şöyle anlatıyor: “Hani Oliver Twist’te Fagin’in akşam yemeği sahnesi vardır ve orada çocukların hepsi patronu etkilemek için ceplerindeki ganimetin tümünü masanın üzerine boşaltırlar ya? İşte biraz onun gibi.”)

Nerede bulunurlar: Gagosian’ı yazın yatlarda ya da Capri Adası’ndaki Casa Malaparte’de; Londra Frieze haftasında Scott’s ya da Harry’s Bar’da; Aralık’ta Miami’de, W Hotel South Beach’te yer alan ve über-koleksiyoner Aby Rosen’in sahibi olduğu Mr Chow’da; Şubat’ta Los Angeles Frieze ve İsviçre Gstaad (burada elitlerin yatılı okulu Le Rosey, her yıl gayriresmi bir gala “haftası” düzenler) arasında mekik dokurken; Mayıs’ta ise amfAR (Foundation for AIDS Research) Galası için Hôtel du Cap’ta bulabilirsiniz. Ayrıca yıl boyunca Venedik’te Harry’s Bar’da (Engelen’in aktardığına göre bu, onun için kesinlikle büyük bir mesele, hatta hangi masada olduğu bile çok önemli), ya da Manhattan’daki Sant Ambroeus’ta (ama West 4th’taki değil, Madison’daki) bulunabilir.

Nasıl fark edilirler: Şatafatsız, gündelik, ancak süper-şık şıklıklarından. Üniformayı andırsa da (blazer ceket, gömlek, khaki pantolon, tekne ayakkabıları) onun mümkün olan en havalı ve pahalı versiyonu olduğu gerçeği asla değişmez (Cucinelli, Charvet, Loro Piana vb).

Nerede kalırlar: New York’ta The Mark ya da Londra’da Claridge’s’te. Venedik’te yine yatta, The Gritti Palace ya da The Cipriani’de; Basel’de Les Trois Rois’da.

“Fixers” (Bağlayıcılar)

Hemen göze çarpmayan ama gerçek güce sahip sahne-arkası-operatörleri: PR’cılar, fuar direktörleri, VIP danışmanları. Hatta bazen şefler (örneğin masa düzenleri ve catering’ini üstlendikleri etkinliklerle itibarları biçimlendiren The River Café’den Ruth Rogers ve Rochelle Canteen’den Margot Henderson).

Nasıl fark edilirler: Son modaya uygun sadeliklerinden. Özellikle PR’cılar için uygun ama aşırıya kaçmaması gereken trendler: Saint Laurent takım elbiseler, Loewe mantolar, spor ayakkabılar (yüksek ihtimalle Balenciaga). Tereddüt devam ediyorsa, Raf Simons x Prada. Clements-Gillespie “Geçerli olduğunuz mesajını vermeye çalışırken geçen sezondan kalan çok fazla şey giyerseniz, insanlar sizi de geçen sezondan kalma zanneder” diyor. Engelen “Ama tabii ki vintage da iyidir” diye ekliyor: “Sıradan şeyler giyse de kimse bir muhasebeci gibi görünmek istemez”.

Nerede bulunurlar: Her yerde. Rollerinin çeşitliliği, bu topluluğun üst ya da alt hemen her düzeyde sürekli dolaşım halinde olmasını gerektiriyor. Clements-Gillespie “İşin doğası bu” diye anlatıyor. “Bu kişiler Peckam’daki bir otoparkta da rahat edebilmeli [Bold Tendencies adlı sanat mekanının olduğu yer; üst katındaki Frank’s sıcak aylarda serinlemek için uygun], Mark’s Club’da da”. Miami’de bir gece Rubells’in Allapattah’taki yeni müzesinin restoranı Casa Tua’da (gösterişli bir sahne), bir sonraki gece ise bir taco kamyonunda olabilirler. Aynı şekilde New York’ta da hem Dimes Square’de, hem Peterboro’da bulunabilirler.

Nerede kalırlar: Basel’de Les Trois Rois; Hong Kong’da The Upper House; Los Angeles’ta Chateau Marmont’ta. Venedik’te ise derli toplu bir Airbnb, işlerini görür.

“Old-Masters Masters” (Eski-Usta Ustaları)

14.-17. yüzyıla ait resim, desen ve heykel, onların alanıdır; uzmanlıklarla, ilişkilerle, sanatın kendisiyle ve yaşam tarzıyla hala ilgilidirler. (Clements-Gillespie’ye göre hiçbir potansiyel satış, onları ağustosun üç haftasını Capri’de, Punta Tragara’da harcamaya ikna edecek kadar büyük değildir). Çok seyahat etmiş, derin kültürel sohbetler kurabilen, kalabalık bir izleme sırasında bile yüzyılların birikmiş kiri ardında saklanan gerçek bir başyapıtı saptayabilen, yanılmaz bir göze sahip kişilerdir.

Nasıl fark edilirler: Şıklık, onların fabrika ayarıdır; iyi düşünülmüş eksantrik bir dokunuş ise artı puandır. Sanat dünyasındaki soyluluğun tümü burada toplanmıştır (bkz: Floransa’da yaşayan gösterişli Fabrizio Moretti, yürümek için kullandığı bastonunu çok beğenilen bir stil ifadesine dönüştürmüştür). Genellikle boyun bağı takarlar ve bunu nadiren de olsa armalı yüzükle tamamlarlar (uyarı: Lambedusalı Baron del Biscotto–yaratmayı amaçladıkları hava bu değil). Anderson & Sheppard takım elbise, Lobb ayakkabı (St James’teki, orijinal olan), Jaipur’da geçirilen yılbaşından kalma gömlek ve Nehru yelek tercih ederler. Brüksel’deki Maison Degand’dan pijamalar, belki Salzburg’daki Lanz’dan ceket.

Nerede bulunurlar: Londra’da Wolseley’in asma katında akşam yemeği, Wiltons’ta öğle yemeği yerler; New York’ta 42. Sokak’taki Le Bilboquetand Cipriani’de; Venedik’te Antiche Carampane ya da Da Franz’da olurlar. Mart’ta değişmez şekilde TEFAF için Maastricht’e gider ve Mediterraneo’da, ya da her daim vızır vızır olan Café Sjiek’teki masaları doldururlar.

Nerede kalırlar: Hyde Park ya da Regent’s Park’a bakan dairelerinde; Venedik’te the Cipriani’de, daha da iyisi, konuk ağırlamak için ideal olan kamuya kapalı bir ‘palazzo’ ya da büyük bir palazzo’nun ‘piano nobile’sinde (ana resepsiyon salonunun bulunduğu zemin kat) – elbette Arabeschi di Latte’den catering almak kaydıyla.

“Stealth Mega Collector” (Gizli Mega Koleksiyoner)

Sanat dünyasından değilseniz, hatta bazen o dünyanın içinden bile olsanız, onu tanımayabilirsiniz. Müthiş bir zevki vardır, araştırmasını iyi yapmıştır ve piyasayı bilir. Halihazırda dikkate değer bir koleksiyona sahiptir ve bir ya da iki büyük galericiyle olan uzun soluklu ilişkisinden, bir danışmanla ya da tek başına devam etmek üzere uzaklaşmış olma olasılığı yüksektir. Clements-Gillespie “Bunların birçoğu etkinlik düzenlemez ve müze açmaz” diyor. “Gerçekten gizli olanları fuarda biz bile tanımayız; çünkü galericiler onları neredeyse göğüslerine bastırırlar”.

Nasıl fark edilirler: Portföy yöneticiniz, babanız, hatta belki de köpek gezdiriciniz gibi giyinmiş olabilirler. Örneğin büyük etkinliklere bile lo-fi tarzları (Birkenstocks) ile katılan ünlü Amerikalı, koleksiyoner bir karı-koca çift mevcut.

Frieze, Thomas Dane Gallery ve the Royal Academy gibi müşterileri olan Londra bazlı PR danışmanlık şirketi Scott & Co’nun kurucu CEO’su Richard Scott, ciddi bir Çinli koleksiyonerin özel müzesinin açılış davetini hatırlıyor. Beijing’deki etkinlikte ev sahibi, konuklarını basit bir eşofman takımıyla karşılamış ve ertesi akşam yine ev sahibi olduğu yemeğe aynı kıyafetle katılmış. “Bunu gerçekten havalı bulmuştum” diyor Scott. “Bu arada, gördüğüm en güzel özel müzelerden biriydi”.

Nereye giderler: Bazen fuarlara, ama her zaman değil; bunu da havadan öpüşmek ya da soft-power ilişkileri kurmak için yapmazlar. Engelen’in anlattığına göre Basel’e sadece salı ve çarşamba günleri gider, genellikle de zulada tutulan önemli parçaları görmek için doğrudan üst kata çıkarlar. Clements‑Gillespie’ye göre ise Venedik’te, örneğin Pinault’nun akşam yemeği için San Giorgio Maggiore’de ortaya çıkabilirler; ancak “yalnızca kısa bir süreliğine, çünkü misafirleri gitmek ister, sonra da Da Frantz ya da Al Covo’da akşam yemeğine geçerler”.

Nerede kalırlar: Evde– Clements-Gillespie bazılarının Basel’de evlerinin olduğunu söylüyor– ya da olağan şüpheli listesindeki otellerde. Bazıları da Venedik’te ya da yaz boyunca yatlarda; “Böylece görünmez olabilirler. Onların orada olduğunu ancak davet edilirseniz bilirsiniz, ya da MarineTraffic app indirmişseniz.”

“Alpha Advisors” (Alfa Tipi Danışmanlar)

Yeni-eski muhafız, birçoğu eski galerici ya da müzayedecidir. Scott, “On, on iki yıl önce danışmanlar oldukça önemsizdi ve onlara kuşkuyla yaklaşılırdı” diyor. “Şimdilerde ise aksiyonun kesinlikle tam merkezindeler”. Hatta bazıları, Baba-Muhafızlar ile aşık atabilecek ölçüde ciddi güç brokerleri. Engelen’e göre “Gerçekten iyi olanları iki şey yapıyor: hem finansal hem de sanat tarihsel bağlam yaratıyorlar. Ve uzun vadeli düşünüyorlar”. Engelen, en saygın danışmanlara örnek olarak Roman Abramovich ve yatırım fonu yöneticisi/New York Mets’in sahibi Steve Cohen gibi müşterileri olan Sandy Heller’ı ve onun ortağı, Gagosian Paris’in eski direktörü Jean-Olivier Després’yi gösteriyor. “Sandy hızlı, verimli ve müthiş sadedir”. Amy Cappellazzo da övgüden nasibini alanlardan; Christie’s’in Savaş Sonrası ve Çağdaş Sanat bölümünün eski eş yöneticisi, 2014’te buradan Allan Schwartzman ile birlikte Art Agency Partners’ı kurmak için ayrılmış. Sotheby’s, 2016’da söz konusu firmayı, tahminlere göre 50 ila 85 milyon dolara hemen satın almış (“işte buna satıcılık denir”).

Nasıl fark edilirler: İddiasız, ortalama giyimleriyle. “Üç anahtar sözcükleri güven, güven ve güvendir; bu nedenle parlak kuş tüyü ile gezmesi gerekenler onlar değil” diyor Engelen. Örneğin Heller ve Després, sık sık lacivert takım elbise ve gök mavisi gömlekle görülüyor (ve kravatsız).

Nereye giderler: Müşterileri onları nerede isterse: Frieze haftasında EC1’deki St John’a, değilse Rochelle Canteen’e; Miami’de Milos ya da Mandolin’e. Covid’den önce uzun yıllar boyunca Hong Kong’da birinci sınıf dim sum’larıyla Duddells’a.

“Arrivistes” (Sonradan Görmeler)

Her boy ve biçimde olabilirler: Hırslı sanatçılar, sosyal tırmanıcılar, parıltılı yeni teknoloji ve yatırım multi-milyonerleri. Bir Basquiat’ı bir Beato Angelico’dan ayırt edemeyecek durumda, ama Miami’de boy göstermenin havalı olduğunu duymuş küçük (ve bazı o kadar da küçük olmayan) ünlüler.

“Biraz personel için düzenlenen Noel partisinin sanat dünyası versiyonuna benziyor” diyor Elgeren. “Her yerde birbirine karışan gruplar görüyorsunuz–bir tür çapraz polinasyon oluyor, mesela herkes sonunda soluğu Soho Beach House’ta alıyor”. Elgeren, Engadin Art Talks ve Verbier Art Summit gibi çok sayıda kış etkinliğindeki elverişli sosyal ortamdan da söz ediyor. Ve Gstaad’dan, özellikle de LUMA Foundation’ın Neville Wakefield ve Olympia Scarry küratörlüğündeki Elevation 1049 serisinden. Clements-Gillespie ise Venedik’in ciddi davetsiz misafirleri ve geniş su yolu erişimiyle favorilerden biri olduğunu anlatıyor:
“Rialto’da, Mercato del Pesce’de White Cube’un galasında olabilirsiniz ve birileri, ikna ettiği bir yerlinin küçücük teknesiyle habersiz çıkıp gelebilir”.

Nasıl fark edilirler: Genç, genellikle ölümüne çekici, büyüleyici, etkilemek için giyinmiş (numune satış bütçesiyle: Eğer bir kısmını alabilecek kadar şansları varsa Chloé, Celine, Giuliva Heritage x H&M). Büyük olasılıkla, bir gece önce gittiği akşam yemeğinden aşırdığı kocaman bir buketi aksesuar yapmıştır; “Partinin davetsiz misafiri, her şeyi birbirine bağlayan direği ayağa kaldırma hünerine sahiptir” diyor Clements-Gillespie.

Nereye giderler: Bedava yemeğin ya da VIP kartta artı bir ihtimalinin olduğu her yere.

Nerede kalırlar: Fazladan bir kanepesi olan her yerde.

 

Maria Shollenbarger / FT Weekend (ft.com)
Çeviren: İpek Yeğinsü

 

Sanat fuarı gezmek başlı başına bir sanat. Kısa bir süre içinde görülecek o kadar çok eser, dinlenecek o kadar çok panel ve tanışılacak o kadar çok sanatçı var ki! 2017 yılında hazırladığımız Sanat Fuarı Gezme Kılavuzu yazımıza da buradan ulaşabilirsiniz.

    If your proposal is evaluable, a return will be made within 5 working days. If you do not get a response to your offer within 5 working days, it means that your offer is not likely to be evaluated.




      Teklifinizin değerlendirilebilir olması durumunda en geç 5 iş günü içerisinde dönüş yapılacaktır. 5 iş günü içerisinde teklifinize yanıt alamamanız teklifinizin değerlendirilme olasılığı bulunmadığı anlamına gelmektedir.