Büyükkuşoğlu Ailesi koleksiyonerlik geleneğiyle ve sanata destek veren projeleriyle her zaman gündemde. The Art Department’ın kurucusu ve aile koleksiyonunun yöneticisi Gamze Büyükkuşoğlu ise aynı zamanda bu alanda eğitim almış çok yönlü bir profesyonel. Kendisi ile Casa dell’Arte kapsamında ilerleyen projelerini ve Lizbon’daki yeni girişimlerini konuştuk.
Casa dell’Arte ve The Art Department nasıl kuruldu? Misyon ve vizyonu nedir? Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz belli başlı projeler?
Kısaca cevap vermek gerekirse Casa dell’Arte kalan misafirlerin kendilerini evinde hissedebilecekleri butik bir sanat oteli olarak Bodrum’a gelen turistlere Türk sanatını tanıtmak amacıyla 2007 yılında kuruldu. The Art Department ise her yıl Casa dell’Arte’de gerçekleşen konuk sanatçı programının yanı sıra, başka kurumların programlarına uymayan sanatçı projelerine destek vermeyi amaçlayan ve çağdaş sanatı daha ulaşılabilir kılmak adına eğitim programları düzenleyen bir kurum.
Konuk sanatçı programınız sanırım şu anda Türkiye’de düzenli olarak devam eden tek örnek; bu programların sanatçıların kariyerlerine ne tür katkıları oluyor? Katılımcı sanatçılara ne gibi imkanlar sunuyorsunuz?
Evet, 2018 yedinci senemiz. Programda sanatçıları altı hafta boyunca günlük hayatın sorumluluk ve karmaşasından uzak, sakin bir ortamda projelerini gerçekleştirmek üzere misafir ediyoruz. Amaç hem yerel halkla etkileşim içine girebilecekleri, hem de projelerine konsantre olurken ihtiyaç duyduklarında kendi aralarında fikir alışverişinde bulunabilecekleri farklı bir üretim ortamı yaratmak. Şehirde bu imkanı her zaman bulamıyoruz. Program süresince sanatçılarla Bodrum’da görülebilecek yerleri ziyaret ediyoruz. Bodrum Kalesi, Zeki Müren Müzesi ve Mausoleum her programda gittiğimiz yerler arasında. Bodrum’da yaşayan sanatçıların atölyelerini de ziyaret ediyoruz. Gezilerin yanı sıra, programa her yıl yurtiçi ve yurtdışından alanında uzman küratörler, galeri direktörleri ve sanat eleştirmenlerini davet ediyoruz; onlarla 1-2 gün süren seminerler ve kritikler düzenliyoruz. Bu eğitimler tabii ki sanatçının kendini uluslararası sanat ortamında konumlandırabilmesi ve yurtdışı bağlantılarına imkan vermesi açısından sanatçılara profesyonel anlamda değer katıyor; fakat programın temel amacı sanatçının verimli bir üretim süreci geçirmesi.
Bu yılki katılımcılardan bahsedelim mi? Programda yenilikler var mı ? Yine bir sergi projesi olacak mı?
Bu seneki sanatçılarımız Ahmet Can Boyan, Dilara Arısoy, Rehan Miskçi, Gizem Ünlü ve Emn Yu. Amatör ruhla yürüttüğümüz bir program olduğundan katılımcıların alanlarına göre her yıl değişiklik gösterebiliyor. Bu seneki programı şu an oluşturma aşamasındayız.
Lizbon’daki otel ve residency serüveniniz nasıl başladı? Nasıl ilerliyor? Oradaki modeliniz otel / residency ilişkileri açısından nasıl olacak?
Casa dell’Arte olarak yurtdışına açılmayı uzun zamandır istiyorduk. Hem Türkiye’yle paralellikleri hem de turizme elverişli iklimi açısından Portekiz’i tercih ettik. Mart ayından itibaren Lizbon’da Casa dell’Arte Clubhouse ve galeri olarak ziyaret edilebilecek. Residency programını bireysel sanatçı projelerini dikkate alarak devam ettireceğiz. Pratiklerini yurtdışına taşımak isteyen, bağımsız çalışabilecek sanatçıları ağırlayacağımız bir veya iki ay süreli bir program olacak.
Dünyada kendinize örnek aldığınız art residency modelleri var mı ?
Yok 🙂 Bu program aynı ortamda birlikte üretebilme, üretirken fikir alabilme ihtiyacından ortaya çıktı ve bu ihtiyacı karşılayabilmek için yeni bir yapı kurmak yerine, varolan imkanları değerlendirerek ücretsiz tutma kararımızla Bodrum’da başladı. Açıkçası koşullar çok spesifik olduğu için örnek alabileceğimiz bir model de olmadı. Programımıza daha önceden katılmış sanatçılarımızın yurtdışı görünürlüklerini artırabilmek adına ortaklık yapmak istediğimiz birkaç program var.
Son zamanlarda gördüğünüz en ilginç sergi?
Son zamanlarda gördüğüm en heyecan verici sergi bizim de koleksiyondan bir eser ödünç verdiğimiz Füreya Retrospektifi’ydi. Bir hafta uzatıldı ama keşke daha da uzun kalabilseydi.
Bu yıl icinde sanat odaklı olarak çıkmayı planladığınız seyahatler ?
Şubat’ta ARCO bahanesiyle arkadaşlarımı görmek için Madrid, Mart’ta ilk kez göreceğim Art Dubai, Mayıs’ta ARCO Lisbon ve becerebilirsem Frieze New York.
Lisans eğitiminiz uygulamalı sanatlara yönelik. Kendiniz yapıt üretmeyi sürdürüyor musunuz? Üretimlerinizi bir gün bir sergide görecek miyiz?
Evet, yapmadığımı düşünemiyorum. Ellerimle bir şeyler yapabilmek benim için çok anlamlı. Birçok şapkayı bir arada takmak konusunda biraz katıyım ama ileride belki olur.
Art50.net ile Casa dell’Arte çatısı altında farklı işbirlikleri yaptınız. Bu sergilerin oluşum süreçlerinden bahsedelim mi? Ayrıca online sanat platformlarının geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Art50.net’le çalışmak özellikle genç sanatçılar konusunda hedeflerimiz paralel olduğundan bizim için her zaman çok keyifli oldu. Çalışma prensiplerini bildiğim ve güvendiğim için çalıştığımız sanatçıları da çok rahat yönlendirebildiğim bir platform. Online sanat platformları sanata her yerden, her an ulaşım sağladıkları için çok değerliler; fakat ‘gerçek hayat’a eşdeğer ve hatta daha iyi bir izleyici tecrübesini tasarlamakla da yükümlü olduklarından, işleri kolay değil.
Art50.net galeri portföyünden 10 eserlik bir seçki kurgulayacak olsanız hangi eserler olurdu? Seçkinin adı ve kavramsal çerçevesi ne olurdu?
2018’e girdiğimizden beri sağlığım çok bozuk. Migren, kurtulamadığım bir grip, eklem ağrıları beni hem evde kalmaya, hem de yediğim, içtiğim, bedenime değen her şeyi obsesif bir şekilde tekrar değerlendirmeye itiyor. Analiz ettikçe de karamsarlaşıyor insan; o yüzden hafif distopik bir seçki olmuş olabilir.
(Görsellere tıklayarak eser detaylarına ulaşabilirsiniz.)
Aslı Dinç – Them
Ayşegül Karakaş – Yer Değiştirme 2
Ege Dömez – Sefer Tası
Ahmet Rüstem Ekici – We Serisi No:2
Serenay Özen – İsimsiz
Karbon – After Dark My Sweet No 1
Saliha Yılmaz – Siyah Orkideli Kadın
Aslı Aydemir – Çocuk Çellist / Güzelleme Serisi
Taşkın Esin – QI
Kajal – Moving Again
Kısa Kısa…
İlk aldığınız sanat eseri: Robert Montgomery – People You Love (2009)
En çok sahip olmak isteyeceğiniz eser: ?
İlgi duyduğunuz sanat türü: Hepsi, ama resme karşı hep bir zaafım var.
Sanatın sizin için anlamı: Louise Bourgeois’dan çalayım: “Sanat akıl sağlığının garantisidir”.