All the Beauty and the Bloodshed

1953’de Amerika’da doğan fotoğrafçı ve aktivist Nancy Goldin, gençliğinden beri fotoğraf dünyasından sınırları zorlamasıyla tanınıyor. Her gördüğümüzden hoşnut olmak durumunda olmadığımız, bazen karşımızda görmemiz gerekenin ham bir gerçeklik olduğu fikrinden yola çıkan Goldin, genel olarak fotoğraflarında LGBT alt kültürleri, AIDS krizi ve opiod salgını gibi konuları gün yüzüne çıkarıyor. Konu seçimleri ve toplumun güzellik normlarına uygun olmayan bireyleri konu alan serileri, hayata kamerasının hüzünlü ve grenli objektifinden baktığını hissettiriyor.

79. Venedik Festivali’nde ilk gösterimi sergilenen, dünyanın dört bir yanındaki festivallerde boy gösteren ve bu sene Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde sınırlı sinemalarda gösterime girmiş veya girecek “All the Beauty and the Bloodshed” adlı belgesel, Nan Goldin’in opioda karşı yürüttüğü şahsi kavgayı, samimi röportajlarını ve çeşitli işlerini ender görüntülerle bir araya getirip Goldin’in hüzünlü ve adalet tutkunu dünyasına mercek tutabilmemizi sağlıyor. Akademi ödüllü belgesel yönetmeni ve yapımcısı olan Laura Poitras’ın imzasını taşıyan belgesel, meşhur fotoğrafçının geçmişi ve bugünün birbirine bağlandığı noktaları araştırıyor ve gerçek bir aktivistin portresine yakından bakabilmemize olanak sağlıyor.

Filmin hikayesi, Goldin’in müzeleri utandırarak Sackler’ın parasını reddetmesi ve bağımlılığı en aza indirgemeye teşvik etmesi için kurduğu grup olan P.A.I.N. ile başlıyor. Act Up’tan ilham alarak, Purdue Pharma şirketinin gişe rekorları kıran ilacı OxyContin ile opioid salgınını ateşleyen Sackler ailesinin zehirli hayırseverliğine dikkat çekmek adına protestolar düzenliyor.

Filmin özünde Goldin’in sanat eserleri olan “Cinsel Bağımlılığın Baladı”; “Diğer taraf”; “Kardeşler, Azizler ve Sibyller”; ve “Hafıza Kayboldu.” yer almakta. Bu çalışmalarda Goldin’in arkadaşlıklarını güzellik ve ham şefkatle objektifine yakaladığını söylememiz mümkün. Filmin gidişatından da anlayabileceğimiz üzere, arkadaşlıklar ve kız kardeşi Barbara’nın mirası, Goldin’in tüm sanatının temelini oluşturuyor. Şefkat, öfke ve haklı hak arayışı bir araya gelerek bize günümüzde tanıdığımız ve kalbi zayıf olanların kafasını çevirmesini gerektirecek fotoğraflarla Nan Goldin’in silinmeyecek izlerini bırakıyor.

Sıla Demiral