Resimleriyle varlık birliğine ulaşmayı amaçlayan sanatçı Cem Onat, sanatsal üretim sürecinde aksiyon resim üslubunu benimsiyor. Beden hareketlerinin izlerini taşıyan tuvalleri, izleyiciye estetik birer haz vadediyor. Art50.net ailesine yeni katılan sanatçı ile resim yolcuğu ve üretim süreci üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Cem Onat, Başkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nde lisans eğitimini, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Plastik Sanatlar Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimini tamamladı. Sanatsal üretimin yanı sıra, Yeditepe Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi Bölümü’nde Doktor Öğretim Üyesi ve Bölüm Başkan Yardımcısı olarak çalışıyor.
Resimle olan ilişkin nasıl başladı kısaca anlatır mısın?
Resimle olan ilişkim, kendimi bildim bileli oldukça yoğun. Çocukluğumda Ankara’da her hafta sonu, anne ve babamın arkadaşlarının sanat galerilerinde geçti. Gençlik döneminde çok yakın arkadaşımın ailesinin galerisinde çok zaman geçirdim. Bunların yanı sıra, önlisansta okurken sanatın turizmi ayağındaki fikirlerim olgunlaştı. Daha sonra belki çok popüler olduğundan, belki Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu’nun etkisi ile sanatın ve felsefenin yoğun olarak bizlere verildiği lisans eğitimine başladım. En nihayetinde de renk üzerine daha çok çalışmam gerektiğini fark edip resme yöneldim.
Yüksek lisans eğitimi sürecinde gittiğin Temple Üniversitesi’nde Japon Budizmi ve Japon Mandalası üzerine çalışmışsın. Nasıl bir deneyimdi bu senin için? Sanatsal üretimine/düşünce sistemine nasıl yansıdı?
Prof. Dr. Shigenori Nagatomo’nun sanat anlayışıma, dünya görüşüme çok büyük katkıları oldu. Konuya Temple Üniversitesi değil de Shigenori Nagatomo özelinde bakmak daha doğru olur. Benim açımdan Nagatomo ile bir usta-çırak ilişkisi üzerinden yaratıcılığımızı tek ve bir arada gözettiğimiz söylenebilir. Sağlanan bu bütünlük, tüm resimlerimi ve sanat anlayışımı şekillendirdi.
‘Resimle bir olmak’ diyorsun… Bunu biraz açar mısın?
Bu vahdet-i vücut’çu bir yaklaşımdır, yani varlık birliği. Vahdet-i vücut, Tantrik Budizmde, Taoizmde, Sufizmde, Kabalada yerini bulmaktadır. Taoizm üzerinden Yin ve Yang diyagramını örnek verebiliriz. Yin veya Yang tek başlarına ‘bir’, beraberken ‘iki’, bir uyum yakaladıklarında ‘üç’ olurlar. Dolayısıyla varlığın son aşamasını oluştururlar. Yin ve Yang bazı sembolleri temsil ederlerken, bu sembolleri kullanmadan, aksiyon resmi üslubu ile resimlerimle bir olmayı amaçlıyorum.
Bunun dışında resimlerine isim verme sürecini anlatır mısın?
Resimlerime isim vermemim sebebi, bir konu bağlamında kalmak istemem. İzleyicinin aklında bir fikir oluşturmadan etkileşime geçebilmenin mümkün olamayacağına inanıyorum. Bu etkileşim sırasında izleyicide estetik hazzın ortaya çıkabileceğini düşünüyorum.
Sanatsal üretim sürecinde kullandığın kaynaklardan biri de felsefe. Yeni mezun sanatçılara ya da izleyiciye mutlaka önereceğin kaynaklar neler olurdu? Kendi deneyimin üzerinden açıklar mısın?
Klasik felsefenin yanı sıra, çağdaş yazınlardan bir kaç örnek verebilirim. Örneğin, İbn-i Arabi’nin Fusûs’l Hikem’inin okunması gerekliliği. Fusûs’daki Anahtar Kavramları’nda Toshihiko Izutsu’da Ahmed Yüksel Özemre’nin harika çevirisinden okumakta fayda görüyorum. İlgi alanına göre değişkenlik gösteren bir konuda sanat üzerinden gitmek faydalı olacak diye düşünüyorum. Bu sebeple İoanna Kuçuradi’nin Sanata Felsefeyle Bakmak kitabını, plastik sanatların dışına çıkarak önermek isterim. Sanatçıların sembolizm bilgilerini geliştirebilecekleri, Mircea Eliade’nin İmgeler ve Simgeler kitabını da güzel bir kaynak. Kendi deneyimlerime çok değinmediğimin farkındayım ancak daha önce de belirttiğim üzere, kişiye göre değişkenlik göstereceğinden, kendi ilgi alanlarım çerçevesinde ulaşılabilir önerilerde bulunmaya çalıştım.
Art50.net’le nasıl tanıştınız? Beklentilerin neler?
Art50.net ile eşim sayesinde tanıştım. Art50.net’in çalışma prensipleri, sanata bakışı, sanatçı ile olan diyaloğu daha önce çalıştığım hiçbir kuruma benzemediğinden Art50.net ile uzun yıllar çalışabileceğimi düşünüyorum.
Sana çok büyük bir bütçe verilse ve bu bütçeyle sadece tek bir eser satın alabilecek olsan, kimin hangi eserini alırdın? Neden?
Georges Mathieu’nun Les Capétiens Partout eserini satın almak isterdim. Müzik-resim ahengini en iyi yansıtan sanatçı olmasının yanı sıra, mistik bir bakışla yapmış olduğu eserleri, bana göre güzelin en üst halini temsil ediyor.
Pandemi sürecinde zamanımızın çoğunu evlerde geçirdik, halen de kısıtlamalar devam etmekte. Bu süreçte her şeyin çevirimiçine dönmesi seni nasıl etkiledi? Üretim sürecine bu nasıl yansıdı?
Bu dönemde, öğrencilerimle ilişkilerim kaçınılmaz olarak çevirimiçi yürütülüyor. Diğer akademik çalışmalarım ile resim yapmam eskisi gibi devam ediyor. Elbette sergi ve benzeri etkinlikler söz konusu değil.
Bu süreçte hem mesleki hem sanatsal bağlamda, çevirimiçi etkinliklerin yüz yüze ilişkilerin önüne geçemeyeceği kanısına sahip oldum. Çoğunluğun aksine, geleceğin çevrimiçi ağırlıklı olmayacağını, aksine yüz yüze ortamların değerinin yeniden gözden geçirileceği ve ağırlık kazanacağını düşünüyorum. Bu anlamda pandemi süreci bir değişim yaratacaksa, insanlığın birbiriyle karşılaştığında verdiği tepkilerden başlayıp diyaloglarına ve davranışlarına kadar uzanacak, etik değerler ağırlık kazanacaktır. Özetle, pandemi sürecinde birbirlerinden uzaklaşan insanlar, virüsle başa çıkıldığında, ilişkilerinde umarım olumlu yönde ilerleyecekler.
Röportaj: Sena Arcak Bağcılar
Cem Onat’ın yakın tarihli eserlerini 31 Ocak 2024 tarihine kadar haftanın 7 günü Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’daki Ritmik Geçişler sergisinde inceleyebilirsiniz.
Serginin kataloğu ve fiyatlar için tıklayın.