2023’ün Ocak ayında gerçekleştirdiğimiz ilk yıllık derlemede; değerli koleksiyoner, küratör ve sanatseverlere sorular yönelttik. Bu sene sonunda ise aynı isimlerle hazırladığımız yazı dizisinin devamı niteliğinde ikincisini sizlerle paylaşıyoruz.
Öncelikle, geçtiğimiz yıl içindeki fuar, bienal ve sanat seyahati planlarını istedikleri şekilde gerçekleştirip gerçekleştiremediklerini sorduk. Ardından yıl boyunca katıldıkları fuar/bienal/sanat seyahatleri arasında, üzerlerinde en çok etki yaratan etkinliğin hangisi olduğunu cevaplamalarını istedik. Son olarak da 2024 yılındaki seyahat rotaları ile Türkiye içi veya dışında merakla bekledikleri en önemli sanat olayını sorduk.
2024’te sanat profesyonellerinin önerileri arasında öne çıkan ve ajandalarında yer alan en önemli etkinlikler Türkiye ve dünyadaki Bienaller oldu:
1) Adriano Pedrosa küratörlüğünde, 20 Nisan-24 Kasım 2024 tarihleri arasında 60. edisyonu gerçekleşecek olan Venedik Bienali
2) 10 Mayıs–10 Haziran 2024 tarihleri arasında Ali Akay küratörlüğünde “Daha Uzaklara” başlığı altında 6. Edisyonu düzenlenen Mardin Bienali
3) 14 Eylül-17 Kasım 2024 tarihleri arasında Iwona Blazwick küratörlüğünde gerçekleşecek olan İstanbul Bienali
Sanat profesyonellerinin 2023’teki detaylı izlenimleri ve 2024’teki üç büyük bienal ile beraber ilgi alanlarına yönelik farklı önerilerinin ilham verici olacağını düşünüyoruz. Keyifli okumalar dileriz.
Çelenk Bafra, SAHA Direktör & Küratör
Ülkemizdeki deprem felaketinin değiştirdiği öncelikler, seçim süreci, zorlaşan ekonomi ve vize koşullarından dolayı bazıları iptal ettiğimi ya da yapamadığımı belirtmem gerekir. Yine de bu konuda sanat alanında bağımsız çalışan pek çok insanın ne kadar zorlandığını bilirken şikâyet edemem. İşim gereği uzun yıllardır düzenli yurtdışında program veya araştırma yürütmem gerekiyor. 2023’te sırasıyla Güney Afrika, İspanya, Finlandiya, İsveç, Kosova, Yunanistan, Brezilya ve Arjantin’e seyahat ettim, hepsi bu ülkelerdeki bienaller vesilesiyle veya fuar, müze ve sanat akademilerinin davetiyle gerçekleşti.
En çok 35. Sao Paulo Bienali ve esasen Sao Paulo’daki sanat ortamının hareketliliğinden etkilendim. Doğayla ilişkimizi sorgulayan, yerel toplulukların sanatına ve farklı kültürlerin mirasına saygı duyan ve en çok da eleştirel düşünceye alan açan bir bienaldi. Bunu yaparken didaktik olmadan katılımcı ve ilham verici olmayı başardığını düşünüyorum. Bienal yapmanın ötesinde bir politik tavır bu! Bienalin yanı sıra SESC, MASP ve VideoBrasil gibi Brezilya’daki kurumsallaşmış yapıların sergi ve koleksiyon programlarında benzer bir yaklaşım gördüm.
Dileğim 2024 ilkbaharında Inti Guerrero and Cosmin Costinaș küratörlüğündeki 24. Sidney Bienali’ne; sonbaharında ise Bogota’daki ARTBO sanat fuarı vesilesiyle Kolombiya sanat ortamını keşfetmek, ikisine de gidebileceğimi sanmıyorum. Gerçekçi seyahat planlarım arasında ise Nisan’da Venedik Bienali var zira Brezilya’daki MASP’in direktörü Adriona Pedrosa’nın hazırladığı Foreigners Everywhere başlıklı bienali heyecanla bekliyorum.
2024 sadece dünyada değil Türkiye’de adeta bienaller yılı! Mayıs’taki Mardin Bienali, Eylül’de olacağı duyurulan İstanbul Bienali’nin yanı sıra Çanakkale ve Sinop Bienalleriyle ilgili gelişmeleri takip edeceğim. Beni en çok heyecanlandıran İstanbul dışındaki bağımsız sanat inisiyatiflerinin kazandırdığı ivme. Bu yıl mesela Mersin’deki Kültürhane’ye, Antakya deprem sonrası çalışmakta olan kolektiflerin programlarına ve Şirince’deki Nesin Sanat Köyü’ne uğrayabilmek isterim.
Feride Çelik, Küratör & Sanat Editörü
Mart ayında Dubai Sanat Fuarı’na ve St Petersburg’a, Haziran ayında Berlin’e ve Kasım ayında da New York’a gittim. Fuar dışındaki seyahatlerim aslında sanat planlı olarak yapmadım. Eşimin konferansları için bu şehirlere gittik ama ben de bu seyahatleri sanat anlamında bir fırsata dönüştürerek görmek istediğim müzeleri ziyaret ettim. Aslında birkaç kere gidip gördüğüm şehirler olsa da önceden planlama yaparak hiç görmediğim müzeleri ve farklı sergileri görme fırsatı buldum.
Dubai Sanat Fuarı beni etkileyen bir fuar oldu. Sadece fuar olarak değil şehirdeki sanatsal yatırımlar da beni etkiledi. DIFC’nin dış mekanında çoğunluğu Türk sanatçılardan oluşan heykel sergisi ve Alserkal’daki galerileri, sergileri çok beğendim. Açıkcası Dubai şehrini bu kadar sanatla dolu beklemiyordum, öncelikle beni şaşırttı. Sanat ve kültür adına yapılan faaliyetleri çok takdir ettim. Tüm şehir sanki fuarla birlikte sanatla giydirilmiş gibiydi.
2024 için en öncelikle önereceğim sanat etkinliği Venedik Bienali. Seyahat planı yaptım. Öncelikle Mart ayı için yine Dubai Sanat Fuarı, Mayıs ayında Mardin Bienali, Haziran ayında ise Venedik Bienali. 2024 yılı için merakla beklediğim sanat etkinliği ise Eylül ayında gerçekleşecek İstanbul Bienali.
Güliz Özbek Collini, Art50.net Kurucusu
2023’te heyecanla beklediğim ilk etkinlik, 10.yılını kutlayan Investec Cape Town Art Fair idi ve gerçekleştirdim. Bu vesile ile Capetown’daki Zeitz MOCAA, Norval Foundation ve Rupert Müzeleri, sanatçı stüdyosu ve koleksiyoner evi ziyaretleri, A4 Foundation, Strauss ve Michaelis School of Art’taki incelemelerle Afrika çağdaş sanatındaki gelişmeleri yakından izleme fırsatı da buldum. Türkiye’den gelen koleksiyoner grubunu görmek çağdaş Afrika sanatına Türkiye’de de ilgi duyulmasını gösterdiği için memnuniyet vericiydi.
Gitmeyi planladığım diğer fuarlardan, programlarım çakıştığı için Milan Miart ve Frieze Sculpture dışında ziyaret gerçekleştiremedim ancak planlamadığım birçok önemli müze sergisi ve açılışı ile yılı sanat seyahati açısından dolu geçirdim sayılabilir. Yaşadığım şehir olan Roma’da Maxxi müzesi sergileri, Chiostro del Bramante’deki Pistoletto 90. Yaş retrospektifi, Villa Medici sergileri, Palazzo Bonaparte’deki Sembra Vivo hiperrealist heykel sergisi’nin yanısıra 3 yıl sonra keşfettiğim, şehrin en çağdaş sanat mekanı Rhinoceros, yılın önemli kazanımları arasında.
Başta Londra Royal Academy of Art’taki Marina Abramovic sergisi olmak üzere; Milano MUDEC’teki Zanele Muholi sergisi, Triennale di Milano’daki Ron Mueck’un sergisi, Tate Modern’de Afrika kıtasındaki fotoğraf sanatına odaklanan A World in Common, Roma Galleria Nazionale d’Arte Moderna’daki Caring for a Burning World sergisi, Lightroom London’daki David Hockney: Bigger & Closer gösterisi, Tate Britain’de Sarah Lucas’ın Happy Gas sergisi yurtdışında yılın iz bırakan sergileri arasında. Viyana’daki Albertina ve Leopold Müzeleri ve koleksiyonları (özellikle 220 parçalık Egon Schiele koleksiyonu) 2023 yılında edindiğim zenginlikler.
Türkiye’de ise Istanbul Modern’in yeni binası ile İş Bankası müzesi açılışlarının yanısıra, görmeyi başardığım sergiler arasında oldukça iz bırakanlar oldu: Zeyrek Çinili Hamam’daki “Kalıntıların Şifası” ve Casa Botter’deki “Düşler, Hakikatler”. Her ikisi de hem mekanların özellikleri hem sergi kürasyonu ile ön plana çıktı. Bu yıl Contemporary Istanbul’a en başında gidip çok az zaman ayırabildim. Sonra gidenlerden ulaşım ve altyapı sorunları nedenleriyle çok eleştiri duydum. 2024’te umarım lojistik ve teknik sorunları daha kontrol altına almış bir fuar görürüz.
Bu yıl da çağdaş Afrika sanatını ve pazarını izlemeye devam. Bir aksilik çıkmazsa Cape Town Art Fair geleneğime devam etmek istiyorum, belki bir ihtimal 1-54 ‘in Marakesh veya Londra ayağına da katılabilirim.
2024’te artık Milano’da yaşamaya başladığım için heyecanla beklediğim etkinlikler Nisan ayındaki Art Week ve Design Week içindeki Miart, Mia Photo Fair ile tüm etkinlikleri ile Fuori Salone.
Tate Modern’de Şubatta başlayan Yoko Ono, Haziran’da başlayan Zanele Muholi, Tate Britain’de Eylül’de 40. Yılını kutlayacak olan Turner Prize 2024 sergilerini Londra seyahatlerine denk geldiğince mutlaka gezmeye çalışacağım.
Tabii yılın kaçırılmayacak en büyük kapsamlı etkinlikleri Venedik, Mardin ve Istanbul Bienalleri. Venedik sanırım birden fazla ziyaret gerektirecektir. Frieze London yine planımda. Geçen yıl bahsettiğim Frieze Seoul ve Art Basel Hong Kong de halen radarımda … Bu bölgedeki fuar ziyaretçi, koleksiyoner ve sanat pazarı yapısı oldukça ilgimi çekiyor.
İş için gideceğim Abu Dhabi’de daha önce gördüğüm Louvre’u ziyaret edip Katar’daki Jean Nouvel imzalı National Museum of Katar’ı ise ilk kez göreceğim.
En heyecanla beklediğim, Venedik Bienali’nin yanısıra şehirdeki önemli yapılar ve kurumlardaki sergiler ve paralel etkinlikler. Şimdilik bildiğim le Gallerie dell’Academia di Venezia’da ki Willem de Kooning; sürprizler de bekliyorum. 2022’de şehirdeki bazı sergiler ile birlikle tüm yan etkinliklerin Bienal’in ana teması ve amaçlarıyla uyumu oldukça etkilemişti. 2022’deki küratör Cecilia Alemani’nin bu başarısını Adriano Pedrosa’nın bu yıl nasıl devam ettireceğini merak ediyorum.
Art D’Egypte ‘in her yıl Giz Piramitleri çevresinde düzenlediği Forever Now isimli açık hava sergisi gittikçe ilgimi çekiyor. 2023’teki versiyonunu merakla bekliyorum.
Kına Demirel, Koleksiyoner
2023 yılı içerisinde takip ettiğim 2 sergiyi yılın son ayı Aralık’ta ziyaret ettim. Tate Modern’deki Contemporary African art in photography, Tate’in bir nevi popülerliğini artan Afrika çağdaş sanatına selamı gibiydi. Öte yandan Royal Akademi’de ise yakın zamanda ölümden dönen dünyanın en etkili performans sanatçılarından biri olan Marina Abromovic’in retrospektif sergisini çok keyifle gezdim. Kendi sınırlarını hep zorlamayı, farklı duyguları özellikle de acıyı birçok yönden hissetmek üzere yarattığı performanslarını tekrar görmek hatta bazılarını deneyimlemek müthiş bir ödüldü. Kendime not ettiğim başka bir etkinlik ise Miami’deki Art Basel idi. Miami’ye Art Basel için gidemediysem de yaz aylarında Miami’yi görme fırsatım oldu ve oradaki koleksiyonerlerin ya kendi açtıkları sergileri ya da destek oldukları müzeleri gezme fırsatım oldu. Şimdi geri dönüp baktığımda sene başında yapmış olduğum listeyi tamamlamış olmak bir sanatsever olarak beni çok mutlu ediyor.
2023 yılı boyunca hem yurtiçinde hem de yurtdışında bir çok farklı sanat etkinliğini takip etme fırsatım oldu. İş veya özel seyahatlerimin içine mutlaka birkaç tane sanat gezisi dahil ediyorum. Senenin başında Türkiye’de uzun zamandır yapmak istediğim bir geziyi gerçekleştirdim ve Eskişehir’de yer alan OMM çağdaş sanat modern müzesini ziyaret ettim. Erol Tabanca’nın engin vizyonuyla yaratılan bu müzenin mutlaka gezilmesi gerektiğini düşünüyorum. Düzenli şekilde değişen kuratörlü sergileri yanında Tanabe Chiikuunsai’nin mekana özel yerleştirmesini görmek bile ilham verici. Beni bu sene en çok şaşırtan Turkiye’deki sergi ise sevgili, Alper Aydın’ın Ordu’da düzenlediği Fata Morgana sergisiydi. O zamana kadar Alper Aydın’ın eserlerine çok aşina değildim ancak Hieronymus Bosch’dan ilham alarak Karadeniz’in hırçın suları arasına yerleştirdiği Hayatın Kaynağı eseri beni çok etkiledi ve atlayıp günübirliğine Ordu’ya gittim. Hem hiç görmediğim Ordu’yu keşfetme fırsatım oldu hem de AlperAydın’ın multi disipliner yarattığı ve birçok mekanda çok büyük çapta yarattığı eserleri hayranlıkla izledim. Bence bu yılın en etkileyici sergilerden biri bu sergi oldu. Yurtdışı gezilerimde ise öncelikle Miami’de hep bahsedilen koleksiyonerlerin desteklediği veya yarattığı sanat müzelerinden çok keyif aldım. Perez sanat müzesini gezerken deneyimlediğim Leonardo Erlich’in eserlerini görmek ile bakmanın arasındaki farkı hatırlattığı için etkiliyor. Diğer etkilendiğim başka bir sanat müzesi ise Los Angeles’da yer alan LACMA oldu. Batı Amerika’nın en büyük müzesi olan LACMA birçok farklı kültürden 150.000den fazla eseri bünyesinde bulundurmasıyla övünüyor. Müzeyi ziyaret ettiğimde beni de gururlandıran ‘Women Defining Women’ sergisinde birçok değerli Türk kadın sanatçının eseriyle ( İnci Eviner, Azade Köker, Gülay Semercioğlu vb.) karşılaşmak oldu. Yılın sonuna doğru ise Atatürk Kültür Merkezi önünde yerleşimi yapılan Zeynep Bulut’un Açık Yapıt eserini deneyimlemek, Londra’da Marina Abromovic’in performanslarını tekrar izlemek ve son olarak da Tate Modern’de Afrikalı çağdaş sanatçı Aidan Muluneh’in eserleriyle tekrar karşılaşmak bana keyif veren anlar oldu.
2024 yılını Altın Üçgen olarak adlandırıyorum.. Venedik Bienali ( Nisan 2024), Mardin Bienali ( Mayıs 2024) ve Istanbul Bienali ( Eylül 2024) aynı yıl içerisinde yer alacak. Bu 3 bienali de başladığında gezmek üzere planlarımı yapıyorum. Özellikle Venedik Bienalinde Türk bölümünü temsilen Gülsün Karamustafa yer alacak, bu değerli sanatçımızın yaratımını dört gözle bekliyorum. Öte yandan Afrikalı galerilerin Afrika sanatını ön planda tutabilmek için yarattıkları 1-54 fuarı bu sene ilk defa HongKong’da yer alacak bu da enteresan eserleri görmemizi sağlayabilir. Fotoğraf sanatı tutkunu olduğum için her zaman Paris Photo ve London Photo’yu ajandamda tutarım ve fırsatım olursa gider izlerim.
Ocak ayı içerisinde Turkiye’nin ilk medya sanatı odaklı uluslararası sanat fuarı Noise başlayacak … Istanbul’a çok farklı bir bakış açısı kazandıracağını düşündüğüm ve birçok mekanda yer alacak fuarda geleneksel medyumların dışında üretim yapan ve eserlerinde teknolojiyi yoğun olarak kullanan öncü galerilerin sanatçılarının eserlerini izleyeceğiz. Sanat ekosisteminin sadece sanatçıları değil fuarları, müzeleri, galerileri , kritikleri ile gelişmesi gerekiyor. Bu açıdan fikrin oluşumu ve yaratılmasını sağlayan Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’ın Türk sanat ekosistemine kattıkları bu yeni fuarı dört gözle bekliyorum.
Melis Terzioğlu, Sanat Danışmanı
“Gönül listemde öncelikli olarak Autostrada, Sharjah, Gwangju, Liverpool ve Sao Paolo Bienalleri yer alıyor; umarım en az birini görebilmem mümkün olur.” Geçen sene sorduğunuz soruya verdiğim bu ümit dolu cevaba bakarak içlerinden Autostrada ve Sharjah Bienallerini ziyaret etme imkanım olduğunu fark ettim. Yani yarı yarıya tutturmuşum diyebiliriz, hiç de fena değil.
Sharjah Bienali, birçok açıdan benim için olumlu bir deneyimdi. Hem ilk defa ziyaret ettiğim bir yer olması sebebiyle yeni bir şehri ve kültürü keşfetme fırsatı tanıdı hem de bienalin geneli, bazı sanatsal kısımların eksik kalmasına rağmen, kavramsal çerçevesini başarılı bir şekilde doldurmuştu. Ayrıca, son Berlin seyahatimde tekrar açılan HKW, yeni küratörleri ile sergi dizilerine başlayan Hamburgerbahnhof ve yine yeni küratör liderliğinde programlarına başlayan KW’deki sergiler etkileyiciydi.
Galerici dostum Ferda Dedeoğlu’nun rehberliğinde Kopenhag’ın hemen dışında yer alan Ordrupgaard Müzesi’nin bahçesindeki büyük boyutlu açık hava işlerini içeren koleksiyonu, keyifli ve ufuk açıcı bir keşif oldu. Ankara’ya gerçekleştirdiğim çeşitli seyahatler de oradaki sanat ekosistemini ve aktörlerini daha derinlemesine tanımama fırsat tanıdı; bu vesileyle kapılarını aralayan her bir sanat emekçisine teşekkür ederim.
Şimdiden kesinleşen takvimimde üç önemli sanat etkinliği bulunmakta. Bunlardan biri, 10 yıldır takip ettiğim Selma Feriani Gallery’nin Tunus’taki yeni mekanının açılışına gitmek ve Nidhal Chamekh’in kişisel sergisini ziyaret edip, sergi ekseninde gerçekleşecek etkinliklere katılmak. Diğeri, 1-54 Fuarı’nın Marakeş’te gerçekleşecek edisyonunu ziyaret etmek. Ve şimdilik sonuncusu, birkaç yıl aradan sonra tekrar organize edilen Tblisi Sanat Fuarı ve böylelikle görmeyi çok istediğim Tiflis’i keşfetmek.
Tahminimce, Mardin, İstanbul ve Venedik Bienalleri gibi herkesin merak ettiği ve görmek istediği sanat etkinlikleri bulunmakta. Bunların yanı sıra, farklı açılardan tartışılan Desert X’in bu sene gerçekleşecek edisyonunu ve beraberinde getireceği tartışmaları uzaktan da olsa merakla takip edeceğim. Dakar Bienali ise dün açıklanan sanatçı listesi doğrultusunda gitme şansım olmasa da, benim için en öncelikli sanat etkinliklerinden biri oldu.
Nergis Abıyeva, Yazar
2023’ün benim için en önemli gelişmesi, Mayıs ayından itibaren kurucu direktörü olduğum Quick Art Space oldu. Anadolu yakasında, Kozyatağı’nda Quick Tower’da yer alan, beyaz küp deneyiminin ötesinde bir sanat alanı olan Quick Art Space bünyesinde gerçekleştirdiğimiz atölyeler, sergiler, konuşmalar beni çok heyecanlandırıyor.
Geçtiğimiz sene ilk kez Schengen vize reddi aldığım için yılın ilk yarısında Atina ve Berlin’e yapmayı planladığım seyahatlerim iptal oldu. Semra Dursun’un ArtDog için yaptığı haberde bu vize reddini detaylıca anlatmıştım.
Bu vize reddinin ardından haziranda Sharjah Bienali’ni görmeye gittim. Thinking Historically in the Present başlıklı 15. Sharjah Bienali’nde keşfedilecek ve öğrenilecek çok şey vardı, 59. Venedik Bienali’yle ve documenta’yla da ciddi paslaşmalar ve ilişkiler söz konusuydu. Isaac Julien’in Statues Never Die adlı enstalasyonunu, Yinka Shonibare’nin Decolonised Structures adlı heykel yerleştirmesini, Maya Cozier’in Kambule adlı video yerleştirmesini çok beğendim. 59. Venedik Bienali’nde ve documenta’da gördüğüm işlerin bazılarını da bir kez daha gördüm. Ayrıca Türkiye’den Nil Yalter’in Exile is a Hard Job işiyle hem kamusal alanda, hem de müzede karşıma çıkması çok etkileyiciydi. Türkiye’den çok sevdiğim bir başka sanatçının, Erkan Özgen’in de bienalde Natur Mord ve Wonderland adlı işlerini göstermesine de çok sevindiğimi söylemeliyim.
Bienalin en temel sorunu, içinde bulunduğu Sharjah şehrinden ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin politik ikliminden son derece kopuk olması. Bu mesele yıllardır uluslararası basında tartışılıp duruyor. 2023 yazında Salzburg Summer Academy’sinde öğrencisi olduğum yazar ve eleştirmen Jennifer Higgie, 2013’te 11. Sharjah Bienali’ni kaleme aldığı eleştirisinde ‘herkesin önce kendi bahçesine bakması gerektiğini’ vurgulayarak şöyle demiş: “Sharjah gerçekten yeni fikirlere açılana kadar bu bienal, BAE için harika bir halkla ilişkiler çalışması olmaktan asla öteye geçemeyecek.” Emirlikler federasyonu şeklinde yönetilen, demokrasiden fersah fersah uzak bir ülkede, Güney Kore/Kuzey Kore ilişkisi, ABD’deki Black Lives Matter hareketi gibi dünyanın çeşitli yerlerindeki sorunları içeren bir bienal izlemek düşündürücüydü. Hiç kimsenin/kurumun/yönetim mekanizmalarının kendisini eleştirmek için sanatsal projelere para ayırmayacağı aşikâr. Yine de bir sanat profesyoneli olarak alternatif çıkış yolları üzerinde düşünmeye devam etmek istiyorum.
Sadece bienal değil, şehrin kendisi inanılmaz düşündürücü. Kamusal alanda kadınlar yok denecek kadar az. Kadınlardan azade sokaklarda tek başıma dolaşırken, şehrin her yerine serpiştirilmiş seks işçilerinin kartları da en az sergideki işler kadar etkiledi beni. Dubai yerine Sharjah’da kalmayı seçerek iyi bir karar vermişim. Yerel bağlamından koparılarak taksi ve sergi alanları arasında geçen steril bir geziden çok daha fazlasını deneyimlediğim için seviniyorum.
Bu yaz Salzburg’ta Summer Academy’de geçirdiğim zamana geri dönmek isterim. Jennifer Higgie’nin Art & Writing: Taking a Position adlı eğitiminden burs kazanmıştım. 2 hafta boyunca kalede yaptığımız yazma derslerinin ardından yazı, resim, performans, film çalışmaları gibi farklı disiplinlerden iştirakçilerle birlikte açık stüdyo mantığıyla performanslar yaptık. Farklı yaşlardan, şehirlerden, kültürlerden sayısız yaratıcının işlerini yakından deneyimlemek ve bir parçası olmak benim için çok dönüştürücüydü. Arada kurumların olmadığı (en azından belli oranda çekildiği), özgür, özgürleştirici ve filtresiz pek çok karşılaşma söz konusuydu. Salzburg güncel sanat anlamında öne çıkan bir şehir değil, yine de Museum der Moderne’de gördüğüm Arch of Hysteria sergisini de oldukça beğendim.
2024’ün başlarında kesinleşen bir Paris gezim var, onun dışındaki seyahat planları henüz belli değil. Venedik Bienali’ni iple çekiyorum, bir aksilik çıkmazsa mutlaka ziyaret ederim. Bu yıl yurtdışı seyahatlerimi Avrupa dışına yapmak gibi bir arzum var ama henüz buna dair elle tutulur planlarım yok. Japonya çağdaş sanat ortamını, Orta Asya’da neler olup bittiğini vs. çok merak ediyorum. Umarım sanat ortamının tüm paydaşları için adil ve güzel bir yıl olur.
Selma Aygün, Sanatsever
Ülkemizde, 2023 yılı, Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılı nedeniyle kültür ve sanat gündemi oldukça yoğundu. Örneğin, İstanbul Modern’in yeni yerinde faaliyet göstermeye başlaması, İBB’nin kültür-sanat dünyamıza kazandırdığı mekanlar, İş Bankası’nın açtığı Resim Heykel Müzesi gibi gelişmeler sanatseverler için önemli kazanımlar oldu.
Her yıl olduğu gibi Contemporary Istanbul’un Cacoon ve 18. edisyonuna katıldım. Artweeks, Mamut, Art212 fotoğraf, Base gibi etkinlikler de özellikle genç sanatçıların işlerini izlemek için fırsat yaratmaya devam etti. Ayrıca, Pera Müzesi, Meşher, Arter’deki Sarkis sergisi, Salt Beyoğlu’ndaki Handan Börtüçene sergisi gibi önemli etkinliklere katılma şansım oldu.
Zeyrek Çinili Hamam’daki, küratör Anlam Aslanoğlu’nun gerçekleştirdiği “Kalıntıların Şifası” sergisi beni çok etkiledi. SPOT projects grubu üyesi olarak Bursa’da açılan “İmalathane”yi ziyaret etmek de Bursalı sanatseverler için sevindirici bir gelişme oldu. Sanatçı Canan Bozbağ’ın açtığı ‘HARA’ adlı sanat merkezine de SPOT ile katıldım; Zekeriyaköy’deki mekan oldukça etkileyici.
Melek Zeynep Bulut’un Londra Tasarım Festivali’nde sergilenen ve sonra Atatürk Kültür Merkezi girişinde yer alan “Açık Yapıt” adlı eseri de dikkat çekiciydi. Yurtdışında Cape Town Art Fair gibi etkinliklere katılma fırsatım oldu. Geçen yıl gittiğim Cape Town Art Fair, bulunduğu coğrafya ve özellikle yerel sanatçıların özgün profilleriyle dikkat çeken bir etkinlikti. Ayrıca, yurtdışı seyahatlerimde her zaman sanat fuarları, müzeler ve galeri gezilerine fırsat yaratıyorum.
Marsilya’ya yapmış olduğum seyahat sırasında gördüğüm MUCEM Avrupa ve Akdeniz Uygarlıklari müzesindeki Ghada Amer sergisini çok etkileyici bulmuştum. Ayrıca yine bu müzede segilenen, sanatçımız Aslı Çavuşoğlu’nun sergi “Gordion Knot” adlı işini görmek de çok heyecan vericiydi.
Son olarak Roma gezimde MAXXI Müzesi’ni tekrar ziyaret ettim; Zaha Hadid’in eseri olan müze binası görülmeye değerdi. Aynı zamanda Roma’da Museo Dell’ara Pacis’teki Helmut Newton’un “Legacy” adlı sergisi ve Mucciaccia Gallery’deki Peter Blake sergisi de ilgi çekiciydi.
2024’te gerçekleşecek olan İstanbul Bienali’ni heyecanla bekliyoruz. Türkiye pavyonunda Gülsüm Karamustafa’nın yer alacağı Venedik Bienali’ni ziyaret etmek istiyorum. Ayrıca, 2024’te Ali Akay’ın küratörlüğünü yapacağı Mardin Bienali’ni ziyaret etme planım var. Yurtdışında düzenlenen önemli fuarlar arasında Art Basel, Frieze gibi etkinliklere de katılma fırsatı bulmak isterim.
Uras Kızıl, Yazar & Küratör
2023’ün ilk yarısında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde sürdürdüğüm doktora çalışmam vesilesiyle Freie Universität’tan davet aldım. Bu benim Freie Universität’a ikinci gelişim. İlki 2014 yılındaydı. Dolayısıyla Berlin sanat çevresini tekrar deneyimleme fırsatım oldu. Analizlerime geçmeden önce özellikle altını çizmek istediğim bir husus var. Geçen dokuz yıllık sürece baktığımda Berlinerlerin kültür-sanat etkinliklerine katılma oranında azalma olmamış. Aksine, hız kesmeden artmış durumda. Şehrin daha da kalabalıklaşması da bir etken olabilir. Üniversitelerde gerçekleşen öğrenci sergilerine bile yoğun bir katılım söz konusu. Bu durum Türkiye sanat izleyicisinin sergilere katılımı göz önüne alındığında bize bulunduğumuz konumu değerlendirme olanağı tanıyor.
Bilindiği üzere Berlin Potsdamer Str.’de yer alan Neue Natinaolgalerie çağdaş sanat sergilerinin yapıldığı önemli bir mekân. Kalın blok duvarlar yerine camlarla örülü yapısıyla mekân içerisi/dışarısı ayrımını tamamen ortadan kaldırıyor. Ziyaretim esnasında Tehching Hsieh’nin “One Year Perfomance 1983-1984” adlı sergisi vardı. Hsieh, medya ve performans sanatı söz konusu olduğunda bu alanın öncü isimlerinden biri. Hsieh uzun dönem performanslarıyla biliniyor. Neue Natinaolgalerie’deki sergisi de 1983-1984 arasında gerçekleştirdiği bir yıllık performansına dayanıyor. Kapalı bir mekânın içerisinde bir yıl boyunca gerçekleştirdiği performansta her saat başı kendini fotoğraflıyor. İzleyici Hsieh’nin tüm hezeyanlarına tanıklık edebiliyor. Süreç ve zaman odaklı bu performans arşivsel yanıyla oldukça kuvvetliydi. Aynı mekânda bu sergiye paralel Gerhard Richter’in sergisi de yer alıyordu. İki farklı mecrada üretim yapan sanatçıyı aynı mekânda görmek farklı okumalara da imkân tanıyor.
HKW [Haus der Kulturen der Welt] adıyla müsemma bir kültür kurumu. Uluslararası sergilerin yapıldığı mekân olarak HKW “dünya” [Welt] kavramını temel alıyor. Farklı kültürleri merkezine alan HKW, çoğulculuk anlayışını benimsiyor. Ziyaretim sırasında kavramsal çerçevesi genel itibariyle post-kolonyalizm olarak okunabilecek esaslı bir sergiyle karşılaştım: “O Quilombismo”. Sergiye paralel çok sayıda workshop, performans, sunum/konuşma gerçekleştirildi. Öte yandan Berlin’de olduğum süreçte HKW’nin hem ekip olarak hem de mekân ölçeğinde çeşitli yeniliklere gittiğini öğrendim. Yeni bir ekiple yeni bir anlayış çerçevesinde yollarına devam edecekleri aşikâr. Dolayısıyla 2024’teki programlarını da merakla bekliyorum.
Berlin’in önemli çağdaş sanat mekânlarından biri olan Hamburger Bahnhof’ta fotoğraf ve video sanatçısı, benim de takip etmekten keyif aldığım Zineb Sedira’nın “Dreams Have No Titles” sergisiyle karşılaştım. Sergi sanatçı tarafından adeta yaşayan bir mekâna, film setine çevrilmişti. Tango performanslarının yapıldığı bara, salona; plaklar, film ruloları, klasik televizyon ve pikaplar gibi çok sayıda nesneye yer verilmişti. Sadira sergisinde kendi biyografisinden parçaları Fransa, Cezayir ve İtalya bağlamında sinema-grafik ortak yapımları ve aktivist filmlerin tarihiyle bir araya getirmişti. İlk olarak 59. Venedik Bienali’nde Fransa pavyonunda gösterilen bu yerleştirme, Hamburger Bahnhof’a uyarlanmış. Venedik Bienali’ni kaçırdığım için Sadira’yı burada yakalamış olmak benim için değerliydi. Ayrıca sergiye paralel olarak günün farklı saatlerinde tango performanslarına katılabilme imkânımız vardı.
Kreuzberg Bethanien’da gördüğüm Selda Asal, Şirin Fulya Erensoy ve Özlem Sarıyıldız küratörlüğünde gerçekleşen “Beyond Home” sergisi de mülteci sorununa odaklanan ve feminist bağlamda okunabilecek iyi sergilerden biriydi. Sergi “ev” kavramını merkezine alarak evin neresi olduğunu sorunlaştırıyordu. Türkiye başta olmak üzere İran, Lübnan, Suriye, Filistin, Afganistan, Irak, Ukrayna ve Belarus’tan çok sayıda sanatçıya yer veriyordu.
Berlin’de çok fazla sergi gördüm. Ancak benim için öne çıkan sergiler bunlar oldu. Tüm bunlara ek olarak Dresden’de Gemäldegalerie Alte Meister’de gördüğüm Rosalba Carriera sergisinden söz etmek isterim. Carriera, 18 yüzyılda Avrupa’nın ilk sanatçı kadınlarından biri olarak tanımlanan biri. Aristokrasi ve soylu sınıftan kişiler portrelerini o dönem içerisinde özellikle Carriera’ya sipariş eder. Gemäldegalerie Alte Meister’in erken dönem sanatçı bir kadını feminist bir bağlamda okunabilecek bir sergiyle yeniden gündeme getirmesi son derece değerli.
2024 hedefim ilk olarak tabii ki Venedik Bienali’ni görmek olacak. Özellikle Türkiye pavyonunda Gülsün Karamustafa’nın yer alacak olması şahsen beni çok heyecanlandırıyor. Türkiye ölçeğinde ise elbette İstanbul Bienali. İKSV’nin küratör seçimindeki anti-şeffaflık hepimizin malumu. Ardından yaşanan bir dizi olay ve Türkiyeli sanatçıların bienalden geri çekilmeleri eleştiri oklarını 18. İstanbul Bienali’ne çeviriyor. Türkiye’den hangi sanatçıların katılacağını, bienalin küratörü olarak seçilen Iwona Blazwick’in nasıl bir pozisyon alacağını göreceğiz.