Kadınların yüzyıllar boyunca gezmeleri, kendi başlarına maceraya atılmaları, zekâ ve yeteneklerini gösterecek işlerde çalışmaları toplumsal olarak engellendiği içindir ki, dinledikleri ve okudukları hikâyeler onlar için çok önemli olmuştur. Ancak bu şekilde zihinsel yolculuklara çıkabilir, görmedikleri dünya hakkında bilgi edinebilirlerdi. İşte tam da bu yüzden kadın ile kitap arasında çok özel, hatta büyülü bir bağ olduğunu düşünmeden edemem. “Ressamlar öteden beri kitap okuyanları, özellikle de kitap okuyan kadınları resmetmeyi sevmişler. Her kitabın farklı mimikler ve duruşla okunduğunu izlemek, ayrıca bir düşünme nedeni olmuş ressamlara. Bizler de okuyan kadınların resimlerine baktığımızda, kim oldukları, ne okudukları ve nasıl okudukları hakkında bilgi edinebiliriz çünkü okunan metin bir şekilde bedene yansır: Merak, dikkat, heyecan, hüzün ya da sıkıntı izlerini görebiliriz. Okuma eylemi üzerine yoğunlaşmak ayrıca bize kitabın yüzyıllar içinde nasıl farklı şekillere büründüğünü de gösterir.
“Sanat tarihi bilgim sınırlı olduğu için, bu kitapta yer alan resimlere sanatsal değerleri ya da teknikleri açısından değil, basılı kitabın tarihini yansıtmaları açısından baktım. Anlayacağınız, bu klasik bir sanat tarihi ya da sanat eleştirisi kitabı değil, sadece resimlere hayranlıkla bakan, gördüklerini paylaşmaktan zevk alan birinin denemeleri…”
(Tanıtım Bülteninden)