Soyut kompozisyonlarında edebiyattan yoğun olarak esinlenen ve mekân kavramına özgün bir yaklaşım getiren Müge Ceyhan, üretirken hala çocukluğundaki heyecanı duyabilen, sezgilerine güvenen bir sanatçı. Müge ile yaratıcı alanlardaki yolculuğunu ve başlıca esin kaynaklarını konuştuk.
Sanatla tanışman nasıl oldu? Hayatının hangi döneminde, nasıl ilgi duymaya başladın?
Resimli hikaye kitapları, çocukluk dönemimdeki hayal gücümün, renk ve desenlerimin ilk yapı taşlarını oluşturdu. Boya kalemlerimden akıttığım sınırsız, kuralsız ve bitmeyen heyecanla her çocuk gibi küçük kağıtlara büyük dünyalar çizerek başladım. Şimdiki gözümle baktığımda fark ediyorum ki hala aynı şeyi yapıyorum. Eylem ve yöntem şekli değişse de temelde edebiyat ve resmi birbirinden ayırmadan çalışıyorum. Okuduğum kitaplarda resimler yok; fakat edebiyatın sihri ve yıllar içinde edindiğim sanatsal bakışla birlikte eserlerimi oluşturmamı sağlıyor.
Neden soyut çalışmayı tercih ediyorsun? Hep soyut mu çalışıyorsun? Figüratif çalışmaların da var mı?
Elbette temel eğitim aşamalarında anatomi, figür, natürmort gibi çalışmalar yaptım. Lisans eğitimimin son yıllarında tam anlamıyla soyut eserler çıkarmaya ve bunun beni daha özgür kıldığını hissetmeye başladım. Diğer yandan soyut kavramının izleyiciye de yorum hakkı tanıdığımı düşünüyorum ve bu bana haz veriyor.
Kompozisyonlarında çoğu kez bir şehir siluetine baktığımı sezinliyorum. İşlerinde kente ve mimariye dair birtakım referanslar olduğunu söyleyebilir miyiz?
Geçmiş yıllara oranla büyük bölümü espas içeren eserlerimde son yıllarda elemanlar daha ön planda ve söz sahibi. Bu da izleyicide mekan duygusu yaratıyor. Yaşadığımız şehir hayatı boşlukları doldurmak üzerine bir sisteme oturmuşken, beton kafeslerde nefes almaya çalışırken bu duygu kaçınılmaz.
Evet, bu doğru bir yorum; ancak bu siluetler çoğunlukla ütopik şehirler, kentler, kasabalar, köyler… Var olmayan yaşam alanları belki de…
Renk de resimlerinde merkezde duran öğelerden biri. Renkle olan ilişkini biraz açar mısın? Resimlerinde kullandığın renklere sembolik bir anlam yüklüyor musun?
Bu çok güzel bir soru! Birçok sanatçı gibi sinestezik duygularım yağlıboya tüplerinin kapaklarını açarken harekete geçiyor ve o andan itibaren onlar tarafından yönlendirilmeye başlıyorum. Ayrıca renklerin her biri bir anlam taşırken, hepsinin söyleyecek sözleri varken onlara teker teker söz hakkı vermeyi tercih ediyorum. Örneğin “Yeşil” bir ezgi mırıldanmak istiyorsa ona uygun bir zemin hazırlamaya çalışıyorum. Sessiz ve karanlık bir gecede herkesin köşesine çekilip hayallere daldığı ve eksik olan tek parçanın “Yeşil” bir ezgi olduğu bir sokak mesela… böylece herkes onu duyabilir ve anlayabilir. Kısaca onlar söylüyor, ben yaratıyorum diyebilirim.
En çok esinlendiğin, takip ettiğin sanatçılar kimler?
Cy Twombly’nin naif yaratıcılığı, Mariana Nelson’ın özgün ve organik tarzı, Jessica Stockholder’ın rengârenk yerleştirmeleri, Rothko’nun minimalliği ve Lucio Fontana’nın tek hamlede yarattığı vurgular.
Seni besleyen, esinleyen metinler, yazarlar, kuramlar?
Bazı kitaplar var ki bana o eseri yaptırıyor. Edebiyat zaten benim için başlı başına bir esin kaynağı ve tek tek yazmam çok zor. Başlıcalarını kısaca paylaşacağım. Öncelikle Edgar Allan Poe’nun Gotik dünyası birçok eserimde distopik bir etki göstermiştir fakat bu etki realist anlamdan çok uzak ve masalsıdır. Metin Arditi’den Turquetto, John Fowles’dan Abanoz Kule, Tom Robbins’ten Parfümün Dansı da benim için önemli kitaplardır. Sanat kitapları arasında Graham Whitham ve Grant Pooke’un Çağdaş Sanatı Anlamak, Altıkırkbeş Yayınları’nın çıkardığı DADA MANİFESTOLARI eserleri ise kütüphanemde olmazsa olmazlardandır. Bir de John Berger’in Görme Biçimleri.
Katıldığın son karma sergi “Where Is Sancho”dan söz eder misin?
Çok keyifli bir sergiydi. Fikir, Don Kişot kitabını tekrar okumamla başladı. Cervantes’in 17. yy’da kaleme aldığı, yaşlı aristokrat Alonso Quijano’nun kötülüklerden arınmış bir dünya hayali kurarak şövalyeliğe soyunmasını anlatan kült eseri ile ortak bir yolda ilerlemek beni farklı malzeme, doku ve bakış açılarına yönlendirdi. Don Kişot’un naif düşünce yapısı, davasına şüphesiz yaklaşımı, inancı ve hayalini kurduğu arınmışlık… Kısacası Ütopyacı Sosyalizm, tuvalimdeki renk ve kompozisyonlarda etkisini fazlasıyla gösterdi.
Yakın gelecekte bizi bekleyen sergi projelerin var mı? Veya yapmayı planladığın yeni çalışmalar?
Hem resim, hem edebiyat alanında yeni projelerim var. Yeni serim “sıkışık haneler” konulu bir proje. Önceki çalışmalarımdaki genel siluetlere bakan izleyiciler şimdi daha yakına ve özele girmiş olacaklar. Diğer yandan 2 yıldır üzerinde çalıştığım kitap taslağım bu yıl biraz daha şekillenmiş olacak.
Röportaj: İpek Yeğinsü