Sanat tarihi alanında, bilinçsizce sanat tarihçisinin bakış açısı olarak kabul edilen beyaz Batılı erkek bakış açısı, yalnızca ahlaki ve etik gerekçelerle veya elitist olduğu için değil, tamamen entelektüel gerekçelerle de yetersiz olabiliyor. Linda Nochlin’in makalesi, bu tarihi geçmiş yaklaşıma ışık tutarak değişimin önünü açıyor. Kadınların oy kullanma hakkı kazanmasından bu yana en büyük feminist hareketin baş döndürücü başlangıçları sırasında tasarlanan 1971 tarihli “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?”, sanat tarihinin evrensel olduğu yanılsamasının kırılmasına yardımcı olarak alanda izini bırakıyor. Nochlin, kabaca 4.000 kelimeyle, sorunun arkasında yatan varsayımları ve bunun üstü kapalı bir şekilde verdiği yanıtı ortaya çıkarmak için soruyu parçalara ayırıyor.
Feminist eleştiri, akademik sanat tarihinin ve genel olarak tarihin büyük bir kısmının, kabul edilmemiş değer sistemini, tarihsel araştırmaya davetsiz giren bir öznenin yani kadınların varlığını hesaba katmadaki başarısızlığını ortaya koyarken, aynı zamanda onun kavramsal yapısını da açığa çıkarma gücüne sahip. Bahsedilen gücün mihenk taşlarından olan bu etkili makale, tek başına kitap halinde basılan yıldönümü baskısında yazarın kendi makalesini değerlendirdiği “Otuz Yıl Sonra” makalesiyle birlikte yayımlanıyor. Feminist, queer, ırk ve postkolonyal kuram ve çalışmalarının filizlenip yayıldığı bir dönemde “Otuz Yıl Sonra” makalesi yepyeni bir kanonun ortaya çıkışına dair çarpıcı bir değerlendirme.