Gerek Türkiye, gerek dünyada yine ilginç sergiler, sansasyonel olaylar ve etkileyici rekorlarla dolu bir sanat yılını geride bırakıyoruz. Bir Art50.net geleneği olarak her yıl olduğu gibi sanat ortamımızın birbirinden değerli üyelerine, geçtiğimiz yılın en kayda değer buldukları sanat olaylarını ve 2019’dan beklentilerini sorduk.
İnci Aksoy, Ekav Vakfı, Ekavarttv Kurucu Yönetici
Bence 2018’in dünyada en önemli sanat olaylarını konuşmaya, son zamanlarda sıkça gündemde olan Banksy’den başlamak en doğrusu olur. Kırmızı Balonlu Kız adlı eser, müzayedede 1.4 milyon sterline satıldıktan sonra kendini imha etti. Kimliğini hala bilmediğimiz başarılı sanatçının dehasını, bu skandal ile bir kez daha görmüş olduk. Bir diğer olay ise İngiliz ressam David Hockney’in eserinin 90.3 milyon dolara, yaşayan bir sanatçının eseri için ödenen en yüksek meblağ karşılığında satılmasıydı. Bu da sanat piyasasının ileriye dönük ne kadar prim yapacağının göstergesi olarak görülebilir.
Türkiye’de yetişmiş önemli yeni medya sanatçılarımızdan Refik Anadol’un Los Angeles’ın ikonik yapılarından biri olan Walt Disney Concert Hall’un dış cephesini, Los Angeles Filarmoni Orkestrası’nın dijital arşivlerinden görüntüler ile çevrelemesi, böyle büyük bir projeyi bir genç sanatçı olarak başarıyla sunması ülkemiz adına gurur vericiydi. Zira 2018 yılında Türkiye’deki favori sergim de Refik Anadol’un Pilevneli Gallery’de gerçekleşen “Eriyen Hatıralar” adlı kişisel sergisi oldu. Refik Anadol, her tür veriyi birleştirerek görsel harikalar yaratan, dünya çapında başarılı, genç bir sanatçımız. Aynı zamanda onun yedi yıl önce gerçekleşen ilk sergisindeki eserini alan ilk koleksiyoner olarak, benim için farklı bir önem taşıyor. EKAV Vakfı koleksiyonunda bir Refik Anadol eseri yer aldığı için mutluyum.
2019’un, hızla gelişen teknolojinin yepyeni nimetleriyle tanışacağımız bir yıl olacağına eminim. İstanbul’un kültür-sanat takvimine baktığımızda, Contemporary İstanbul gibi artık gelenekselleşmiş fuarlar, sergiler ve etkinliklerle pek çok Avrupa şehriyle yarışır hale geldiğini görüyoruz. Bu hem ekonomi, hem de kültür-sanat camiası için son derece sevindirici bir gelişme. Önümüzdeki yıllarda İstanbul’un New York ve Londra ile birlikte çağdaş sanatın merkezi olmasını temenni ediyorum.
Banu Çarmıklı, Koleksiyoner ve Sanat Yazarı
Bana göre 2018’de dünyada en önemli üç sanat olayının ilki, Banksy’nin milyon dolarlık tablosunun satış sonunda kendini imha etmesiydi. Hafızalarda sanat tarihinin bir parçası ve akıllıca düşünülmüş bir reklam olarak yer edecek. David Hockney’nin Havuzda İki Figür adlı çalışmasının satışı da 2018’in en çok konuşulan sanat olaylarından biriydi. Christie’s müzayede evinde 90 milyon dolara satılan eserin satış fiyatı, yaşayan bir sanatçının eseri için bugüne kadar ödenen en yüksek miktar oldu. Ayrıca bu yıl Obama kendi portresinin açılışını yaptı. Afro-Amerikalı sanatçı Kehinde Wiley’nin yapmış olduğu Barack ve Michelle Obama portreleri yine bu yılın en çok konuşulanları arasındaydı.
Çingene kızı mozaiğinin Türkiye’ye geri getirilmesi, bence kültürel mirasımıza sahip çıkma adına 2018’de Türkiye’deki en önemli sanat olayıydı. Zeugma Mozaikleri’nin eksik parçalarının ülkemize getirilip müzedeki yerini alması gerçekten büyük bir mutluluk. Ayrıca Türkiye’nin en önemli kültür merkezlerinden biri olan AKM’nin tekrar hizmet verecek olması, beni sevindiren olaylardan bir diğeri. Son olarak 2018, aynı zamanda Troya yılıydı. Çanakkale’nin önemli tarihi kalıntılarının bulunduğu yerler 2018’de adeta yabancı ziyaretçi akınına uğradı.
Türkiye’deki favori sergilerim Pera Müzesi’ndeki “Parajanov Sarkis ile”, Sabancı Müzesi’ndeki “Rus Avangardı” ve genç sanatçıların galeri sergileri oldu.
2019’dan beklentilerime gelince: Bu zor dönemde sanatçıların daha da motive olduğuna ve çok daha iyi işler çıkardığına tanık oldum. Birçok sanatçımız, yurt içi ve yurt dışında önemli sanat mekanlarında sergiler açıyorlar. 2019’da da yeni projelerin tüm hızıyla devam edeceğini düşünüyorum. Dünya zor günlerden geçiyor olsa da sanatın birleştirici ve iyileştirici gücüyle her şeyi atlatacağımıza inanıyorum.
Azra Tüzünoğlu, Pilot Galeri, Kurucu Direktör
Bence 2018’in en önemli olayı, #metoo hareketinin sanat dünyasında bir karşılık bulmasıydı. Bu hareketin yayılmasıyla birlikte, gençliğinde yeterince değer görmemiş, orta yaşın üzerinde ve yetenekli pek çok kadın sanatçının eserleri neredeyse ilk kez önemli müze ve bienallerde yer almaya başladı. Tabi bu kısa süreli bir vicdan rahatlatma mı, yoksa uzun vadede önemli kurumlarda daha çok kadın sanatçının eserlerini göreceğimizin işareti mi; bunu bilemiyorum.
2018’deki favori sergim ise, Milano’daki Fondazione Prada’da açılan “Post Zang Tumb Tuuum. Art Life Politics: Italia 1918-1943.” sergisiydi. Christo-Jean Claude’un Londra’da, Hyde Park’ın içindeki Serpentine Gölü’nde yer alan London Mastaba adlı çalışması da bence en iyi kamusal alan projesiydi. Ayrıca Paris Centre Pompidou’daki Tadao Ando sergisi ve Venedik Mimarlık Bienali’ndeki Hollanda ve İsveç Pavyonları’ndaki sergiler de mimarlık alanının başarılı işleri arasındaydı.
2019’dan beklentim, ülkemizde güncel sanat etkinliklerinin devam edebilmesi.
Ömer Özyürek, Koleksiyoner
Benim için dünyada 2018’in en önemli üç sanat olayı, sırasıyla 16. Venedik Mimarlık Bienali, Cape Town Zeitz Museum of Contemporary Art’ın faaliyete geçmesi ve Hilma af Klint’in Guggenheim Müzesi’ndeki sergisi oldu. Venedik bienalleri her zaman sanat dünyasının gelişiminde büyük etkiler yaratan organizasyonlar olmuştur. Benim sanata olan ilgim de mimari ekseninde ilerlediği için, Venedik Mimarlık Bienali hep çok ilgimi çekmiştir ve bu edisyonunda da dünyanın çeşitli yerlerinden sanatçıların mimari etkileri yoğun olarak yansıtan eserlerini görme fırsatını yakalamak değerliydi. Öte yandan 2017’nin sonlarında açılan ve 2018’de dünyanın sanat radarında önemli bir yer edinen Cape Town Zeitz Museum of Contemporary Art’ın mimarisi o kadar heyecan verici ki; adeta nefes kesen türden. Eski ile yeninin enfes bir sentezi olan bu sanat mabedi, içerdiği çağdaş sanat koleksiyonuyla da sanatın dünyanın her yerine nasıl yayıldığının en güzel örneklerinden. Hilma af Klint’ in şu an Guggenheim New York’ta devam eden sergisi ise tek kelime ile büyüleyici. 1862-1944 yılları arasında yaşamış olan sanatçı, Kandinsky, Malevich ve Mondrian gibi efsane sanatçılardan çok daha önce soyut sanatın, hatta minimal ve geometrik soyut sanatın yolunu açan izler bırakmış. Çok istediğim halde şahsen görme fırsatı bulamamış olsam da, sergideki eserler hakkında sanal ortamda olabildiğince fikir sahibi olmaya çalıştım.
Türkiye’ye gelirsek, kanımca en önemli üç sanat olayı Füreya retrospektifi, Hakan ve Banu Çarmıklı koleksiyon sergisi ve Sabancı Müzesi’ndeki “Rus Avangardı” sergisi oldu. Her ne kadar 2017 sonunda açılmış olsa da Füreya sergisi, beni neredeyse unutulan bir sanatçının tekrardan canlandırılması, hak ettiği ilgiye tekrar kavuşturulması açısından çok etkiledi. Çarmıklı koleksiyonu sergisi ise sanata gönül vermiş bir ailenin, koleksiyonlarını kendilerine saklamayıp sanatseverlerle paylaşması açısından çok değerliydi. Bir koleksiyonun sadece tablolardan oluşmayacağını, hatta neredeyse hiç tablo olmadan da harika bir koleksiyon yapılabileceğini ve belki de en önemlisi tüm koleksiyonun ardında kendilerinin belirledikleri ve sadık kaldıkları bir tema olduğunu gösteren bir projeydi. Son olarak Sabancı Müzesi, yıllardır dünyaca ünlü sanatçıları bizlerle buluşturan sergiler kurguluyor ve izleyiciye belki de bir daha kolay kolay göremeyeceği isimlerin yapıtlarını İstanbul’da izleme fırsatı sunuyor. Bu yıl da Rus Avangard sanatçılardan oluşan olağanüstü bir sergi hazırlamışlar. Gidenin bir daha gidesi geliyor; ben de birkaç kez daha gideceğim.
2019’da güncel sanat üretiminin devam etmesini bekliyorum. Sanat piyasasında son yıllarda yaşadığımız daralma bir süre daha devam edebilir. Ancak benim hissiyatım, sanatçıların artık bu durumu kanıksadığı ve birkaç yıldır devam eden sıkıntılı dönemi geride bırakarak üretim sürecine geri döndükleri yönünde. 2019’dan başlayarak önümüzdeki beş yıllık dönemde sanata olan ilginin yeniden artacağını öngörüyorum. Ayrıca bir aksilik olmazsa hem Koç Müzesi’nin, hem de Eskişehir Odunpazarı Modern Müze’nin açılacak olması beni hem heyecanlandırıyor, hem de umutlandırıyor.
Ayşegül Sönmez, Yazar
Dünyada 2018’in en önemli sanat olayı bence Jay-Z ve Beyoncé’nin Louvre’da klip çekmesi oldu. Ben bunu bir Koloniyalizm eleştirisi ve yeni bir sanat tarihi yazımı talebi olarak okudum. Hatta bu konu üzerine Cumhuriyet Gazetesi’nde ayrıntılı bir yazı yazdım. Bir diğeri de Cumhuriyet davası sırasında sanık avukatı Tora Pekin’in Oscar Wilde’ın Reading Zindanı Baladı’na referans vererek final savunması yapmasıydı.
Benim için Türkiye’de yılın sergisi ise Salt Beyoğlu’nda devam eden “Evrenin Titreşen Işıkları” oldu. Salt, ilk kez sergi mekanı olma halini aşındıran bir projeye ev sahipliği yaptı. Serginin, mekanın belleğiyle ilişkisi benzersizdi; mekanın bir zamanlar müstakil bir ev olduğunu hiçbir zaman bu kadar çok hatırlamamıştım. Sergiden bir türlü çıkamadım!
2019’dan beklentim, cezaevlerindeki bütün entelektüellerin özgürlüklerine kavuşması.
Beyza Boynudelik, Sanatçı
Bu yıl dünyada en çok konuşulan sanat olayı, sanırım Banksy’nin müzayede şovu oldu. İş satıldığı anda devreye giren kağıt kesme mekanizması işin yarısını imha etse de, akıllardaki soru işareti bu eylemin gerçekten müzayede satışlarına bir tepki mi, yoksa daha çok yeni bir skandalla müzayede tarihine geçme isteği mi olduğuydu. Ayrıca dijital yayınlardan takip edebildiğim kadarıyla bu yıl gerçekleşen birçok nitelikli bienal ve festival arasında, Brezilya’daki 33. São Paulo Bienali öne çıktı. Mesajını “otomatik moddan çıkın” mottosuyla oluşturan bienal, hayatı telefon ve bilgisayarların durağan ekranlarından izlemektense dışarı çıkıp hayata bizzat katılmayı teşvik etme niyetindeydi. Yaklaşan distopik geleceğe tepki olarak görebileceğimiz bu tutum, benim için São Paulo’yu diğerlerinden farklı bir yere koydu. Büyük çapta sergi olarak da New York, MoMA’da gerçekleşen ve 2019’da sona erecek iki bölümlü Bruce Nauman retrospektifi benim için dikkat çekiciydi. Sanatçının 60’lardan bugüne uzanan sanatsal yolculuğuna tanık olduğumuz bu sergide, beden ve dil ile sanatçının geri planda kalmış teknik resim yönü vurgulandı. Bu retrospektifi benim için önemli kılan, yakın sanat tarihine dair bu çapta bir anlatıma olanak vermesiydi. Bana göre Julian Schnabel’in yaptığı, Willem Dafoe’nin Van Gogh rolüyle karşımıza çıktığı At Eternity’s Gate filmi de, Van Gogh’a klişelerin dışında bir bakış vadeden oldukça başarılı bir yapım olarak sinema tarihinde ve 2018’in sanat olayları arasındaki yerini aldı.
Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’nin Unesco Dünya Mirası listesine alınması, bence Türkiye’deki en önemli sanat olaylarından biriydi. “Tarihin sıfır noktası” olarak kabul edilen Göbeklitepe, aslında bu topraklara verilen “medeniyetin beşiği” tanımlamasının en büyük kanıtı. Bir diğeri ise Ara Güler’in vefatıydı; üretkenliği, renkli kişiliği, bıraktığı nitelikli fotoğraflar ve dünya sanat tarihi ile toplumsal tarihimize tanıklığı sebebiyle oldukça önemli bir kayıp ve fotografçılıkta bir dönemin sonu demek. Üçüncüsü de AKM’nin yıkımının tamamlanması. Kişisel tarihlerimiz kadar, sanatsal ve toplumsal tarihimize de fazlasıyla tanıklık eden bu mekanın her birimizde uyandırdığı birçok karışık duygudan söz ediyoruz. Hepimiz yerine gelecek mekanı, içereceği etkinlikleri ve artık neyi sembolize edeceğini merakla bekliyoruz. Ayrıca ülke içinde etkilendiğim birçok sergi oldu. Galata Rum Okulu’nda yeni mezunlara olanak tanıyan Base’den Arter’deki Canan ve Can Aytekin sergilerine; Milli Reasürans Sanat Galerisi’ndeki Başak Bugay sergisinden Erinç Seymen’in bir araya getirdiği “Otelde Bir Gün” sergisine ve Pilevneli’nin Mecidiyeköy’de yakın zamanda açılan seçkisine uzanan sergilerle 2018 yılı izleyici açısından oldukça doyurucuydu. Favorim diyebileceğim ise Galeri Nev’deki Nermin Er sergisi.
2019 için şimdiden herkesin söylediği, bizi ekonomik anlamda 2018’den daha zor bir senenin beklediği. Bu da demek oluyor ki, atölyeleri açık tutmak ve hayat standartlarını koruyabilmek sanatçılar için daha da zor olacak. Öte yandan da kapanan galeri sayısı kadar yenileri açılıyor. Tüm bu belirsiz ve yarı karanlık tabloya rağmen, hepimizin önünde projeleri, sergi programları var ve üretmeye, yeni denemelere karşı heyecanımız sürüyor. Sanatçılar, 2017 ve 2018’de yaptıkları gibi kolektif bilince dayalı, dayanışmaya açık yapılanmayı sürdürecekler gibi görünüyor. Motivasyonumuzu ayakta tutmak için bir arada olmaya ihtiyacımız var. Ekonomik olarak zorlanılsa da nitelikli yapıtlar üretileceğine dair kuşkum yok. Üstelik çok sayıda yeni mezun sanatçı adayı var. Belki de çözüm olarak yüzümüzü aynı anda hem iç ,hem de dış sanat ortamlarına dönmeliyiz.
Genco Gülan, Sanatçı
Bana göre 2018 yılının en önemli sanat olayı, bahar aylarında AKM ve İstanbul Modern binalarının eş zamanlı olarak yıkılmaları oldu. “Modernin Muhteşem Yıkılışı” başlıklı makalemde de belirttiğim gibi, Türkiye Modernleşmesi bu vesile ile bir milat yaşadı. Artık önümüzdeki maçlara bakmamız gerekiyor.
2018 sonbaharında, Antonina Sanat Galerisi’nde gerçekleştirdiğim “Uçan Resimler” isimli kişisel sergim, yılın en iyi sergisi olmaya aday gösterildi. Yapıtların her birinin dört ayrı kıta ve yirmi küsur ülkeye seyahat ettiği bu maraton gibi proje ile sanat adına gerçekten bir dizi ilki gerçekleştirmiş olduk. Katkısı olan herkese tekrar teşekkür ediyorum.
2019 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu’nun (International Space Station) sanata ve sanatçılara açılması bekliyorum.
Aylin Seçkin, Ekonomi Profesörü ve Sanat Ekonomisi Uzmanı
Bana göre 2018’de dünyada en önemli sanat olaylarından ilki, 5 Ekim akşamı Londra Sotheby’s’de düzenlenen çağdaş sanat müzayedesinde, Jenny Saville’in 1992’de Edinburgh’daki mezuniyet sergisinde gösterilen eseri Propped’un 3 ila 4 milyon sterlin arasındaki tahmini fiyatı aşarak, neredeyse 10 milyon sterline yakın bir fiyata satılmasıydı. Saville, Saatchi Koleksiyonu’na 1994 yılında girmiş; Sarah Lucas ve Damien Hirst ile birlikte “Young British Artists” sergilerine katılmıştı. İkinci olay yine aynı müzayedede Banksy’nin Balon Tutan Kız adlı eserinin 1 milyon sterlinin üstünde bir fiyata satılmasından sonra kendi kendini uzaktan kumandayla parçalaması oldu. O akşam müzayede salonunda bulunan biri olarak bu olaya hemen anlam veremesem de, piyasanın geneli Banksy’nin dehasını sosyal medyada çoktan paylaşıyordu. Her nasıl olduysa hepimiz bu olay hakkında bol bol konuştuk. The Art Newspaper’ın sanat eleştirmeni Roberta Smith’in de bu danışıklı dövüşten rahatsız olduğunu bilmek ise bana iyi geldi. Son olarak New Museum’daki Sarah Lucas, Whitney Museum’daki Andy Warhol ve Paris Fondation Louis Vuitton’daki Basquiat sergileri ile São Paulo Sanat Müzesi’ndeki “Afro-Atlantic Histories” adlı kölelikle ilgili sergi, benim için 2018’in en çarpıcı sergileri oldular.
Türkiye’de Eski Likör Fabrikası’nın restore edilip beş bin metrekare kapalı alanı olan Pilevneli Galeri olarak yeni bir sergi alanına dönüşmesi çok önemliydi; şu an Türkiye’deki en büyük galeri mekanı olarak dikkat çekiyor. Ayrıca Art Deco tarzı binanın kendisi de ayrı bir mimari güzellik. Pi Artworks’ün sanatçısı İpek Duben’in Frieze Londra’da sekiz kadın sanatçının işlerinin seçildiği özel bir bölüm olan “Social Work” adlı bölümde sergileniyor olması Türkiye adına bir diğer önemli olaydı. Aynı isimle Frieze Art Talks kapsamında düzenlenen panele ilgi de son derece yoğundu. Katılan galeriler ve sanatçıları sırasıyla şöyleydi: ACA Galleries, New York & Weiss Berlin’den Faith Ringgold; Apalazzogallery, Brescia’dan Sonia Boyce; England & Co., Londra’dan Tina Keane; Pippy Houldsworth, Londra’dan Mary Kelly; Galerie Lelong & Co. New York’tan Nancy Spero; Pi Artworks, Londra’dan İpek Duben; Richard Saltoun Gallery, Londra’dan Helen Chadwick ve Stevenson Gallery, Cape Town’dan Berni Searle. Ayrıca Çarmıklı Koleksiyonu’nun Mart ayında düzenlenen “İlk Raunt” sergisi, böyle bir koleksiyonun bir sergi mekanında kapsamlı bir seçkiyle ilk kez karşımıza çıkması nedeniyle ilginç bir sanat girişimiydi. 6 Mart – 12 Mayıs tarihleri arasında Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nda gerçekleşen etkinlik farklı disiplinlerdeki 100’den fazla çalışma üzerinden yerel çağdaş sanat pratiğinin son dönemine dair çok katmanlı bir okumayı mümkün kılan bir sergiydi.
2018’de Türkiye’de favori sergilerim x-ist’teki Erkut Terliksiz ve Pilevneli Galerideki Refik Anadol sergileri oldu.
2019’a dair beklentilerime gelirsek, genç sanatçıların inisiyatif projeleri ve Mamut Art Project yarışma sergisini merakla bekliyorum. Ayrıca ikinci sergilerini bu yıl yapacak bir dizi genç sanatçı var. Venedik Bienali’nde İnci Eviner’li Türk Pavyonu ve Montpellier Contemporain’in Direktörü Nicolas Bourriaud’nun küratörlüğündeki “Yedinci Kıta” temalı 16. İstanbul Bienali, merakla bekleyeceğim diğer sanat olayları. Son olarak Bilgi Üniversitesi Auction Lab’da dünyada ilk kez denenen Müzayede Simülasyonu projem 2019’da gelişerek daha çok sayıda sanatseverin kullanımına sunulacak.
Kültigin Kağan Akbulut, Yazar
Bence 2018’de Türkiye’deki en önemli sanat olayı, sanat kurumlarının ekonomik krizle birlikte silkinmek ve her şeyi yeni baştan düşünmek zorunda kalmaları oldu. Bu, ilk başta kötü bir şeymiş gibi görünüyor. Ancak şaşaalı günlerin geride kaldığının anlaşılması ve yeni taktikler geliştirilmesi de son derece önemli. Bu sene atölye çalışmaları, küçük ölçekli sergiler, inisiyatifler ve yeni yayıncılık stratejileri üzerine gerçek anlamda düşünmeye başladık. Bana kalırsa önümüzdeki senelerde daha da fazla düşüneceğiz.
Ayrıca bu yıl bizleri heyecanlandıran sergiler de oldu tabii ki. Ancak yeni ufuklar açan, “2018’de bu sergi vardı” diyebileceğimiz bir şey bence ne yazık ki yok. Bunun sebebinin de birçok kişinin kültürel olarak geri çekilmesi olduğunu düşünüyorum.
Ezberlerin bir kenara bırakıldığı, yeni girişimlerin çıkacağı bir 2019 bekliyor ve umut ediyorum.