Hayal Gücünün Meydan Okuduğu Resimleriyle Levent Oyluçtarhan

Levent Oyluçtarhan’ın resimlerinde hayal gücünün nesnel değerlere meydan okuduğu bir anlatım söz konusu. Renkler ve dokular arasına gizlenmiş insanlar, hayvanlar, mekanlar, metamorfoza uğramış biçimler… Bunlar kimi zaman uzay boşluğunda, kimi zaman okyanuslar altında, kimi zamansa yeryüzünde hatta bazen de hepsi bir arada. Levent Oyluçtarhan’ı ve eserlerini daha yakından tanıyabilmek için sanatçı ile üretim sürecinden gelecek planlarına keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sanatla olan ilişkin nasıl başladı?

Ben de her çocuk gibi okuma yazma öğrenmeden önce kalemi kağıdı elime aldığımda resim yapmaya başladım. İlkokul ve ortaokul sürecimde de sıkıldığım anlarda kendimi hep resim yaparken bulurdum. Her gördüğüm resmi keser saklardım. Gazetelerdeki, ambalaj kağıtlarındaki, dergilerdeki… Tabi o zamanlar ressam olmak aklımda yoktu. Ressam Bob Ross’un programını da çok izlerdim ve beni çok etkilemişti. Düz yüzeylerde yanılsama yaratan her şey çocukluğumdan bugüne hep ilgimi çekmişti. Görsel duyarlılığım beni bugünlere getirdi.

Sanatsal üretim sürecinde seni tetikleyen, besleyen unsurlar neler? Günlük rutinlerin var mı?

Sanatsal üretim sürecimde beni etkileyen şeyler çok çeşitli. Bir sanatçı tüm duygularının yoğun etkisi altındadır. Gördüğüm, duyduğum, dokunduğum her şeyi içselleştirip resimlerime yansıtıyorum. Örneğin; baharda açan çiçekler, uçuşan arılar, kelebekler, böcekler, kuşlar, sonbaharda dökülen yapraklar, yağan yağmur, denizin dalgası, izlediğim filmler, okuduğum kitaplar, iletişim kurduğum insanlar… Bunların hepsi bende bir iz bırakır. Dışarıdan aldığım her türlü etkileşim resimlerime yansır. Bu yansıma hemen olmaz, tüm bunların benim zihnimde, tasavvurumda bir demlenme süreci vardır. Günlük rutinim rüyalarımdır. Rüya görmediğim gün yoktur. Aynı zamanda ilham kaynaklarımdandır. Her sabah uyandığımda gördüğüm rüyaların etkisiyle güne başlarım.

Resimlerindeki renk çeşitliliği ve canlılık gündelik hayatının ne kadar içerisinde yer alıyor? Renk kullanımınla ilgili neler söylemek istersin?

Renk bir duyguyu uyandırmak için çok etkili bir elemandır. Rengi, tuvale yansıttığım dünyamın bir kapısı olarak görüyorum. Sonra dokular geliyor, sonrasında dokular arasına gizlediğim biçimler. Ve resimlerimi izleyen kişilerin hayal güçlerinin katkısıyla da hikaye başlıyor. İzleyicinin de resimlerime kendi kültürel birikimleri ve eşsiz hayal güçleriyle bakarak dahil olmaları bana çok anlamlı geliyor. Her rengin farklı bir duyguya seslendiğini düşünüyorum. İşin içine renk tonlarının da eklendiğini düşünürsek sınırsız bir anlatı serüveninde kendimizi buluruz. Resimlerimde renklere, formlar ekliyorum, doku ekliyorum. Deformasyonlar, metamorfozlar oluşturuyorum. Bunların hepsi bir arada bir zenginliktir bence. Farklılıkların bir arada uyum içinde olabileceğinin örneğidir. Çok sesliliğin ahengidir.

Levent Oyluçtarhan – Biophilia

Resimlerinin isimleri de oldukça ilginç, resimlerine isim verme sürecini anlatır mısın?

Bu süreç çok değişken oluyor. Bazen resmin taslağını yaptığımda bazen de resmi bitirdikten sonra karşıma koyup uzun uzun izlerken resmin ismi zihnimde beliriyor. Bazı resimlerim de isimsiz oluyor. İzleyici de ön yargı oluşturmamak adına. Tüm eserlerime isim verme düşüncem olmadı hiçbir zaman. Bu sürecin de kendi akışı içinde oluşması benim için çok daha heyecanlı oluyor. Art50net’teki eserlerimin her birinin ismi de o resimle ve kendimle bağdaştırdığım farklı dillerden kelimelerden oluşuyor. Örneğin; Nemophilist, doğayı ve ormanları seven kişi anlamına geliyor. Biophilia, insanın dünya üzerindeki diğer yaşam formlarıyla ve doğayla bağlantı kurma isteği anlamına geliyor.

Resim yapmak dışında, heykel yapmayı ya da farklı bir disiplinle iş üretmeyi denedin mi hiç?

Kişilik özelliğimden dolayı sanat alanında olsun olmasın birçok şeyle ilgiliyim. Yaşamdaki her değişime gelişime merakım var. Bunlardan haberdar olmak beni her anlamda besliyor. Resim yapmak dışında uzun zamandır seramikle ilgileniyorum. Önümüzdeki zamanlarda farklı disiplinlerde üç boyutlu eserler üretmeyi planlıyorum.

İstanbul dışında yaşamak sanat kariyerini ve yaratıcılığını nasıl etkiledi?

Türkiye’de uzun bir süre sanatın merkezi İstanbul oldu. Benim de dönem dönem İstanbul’a ve oradaki galerilere ziyaretlerim oldu. Eskişehir ile İstanbul mesafesinin çok uzak olmaması da bir avantaj tabi. İstanbul dışında bir şehirde yaşasam da oradaki birçok etkinliği ve sanat olaylarını takip etme şansım vardı. Her ne kadar Türkiye’de sanatın merkezi İstanbul desem de özellikle son yıllarda bunun kırılmaya başladığını görüyorum. Eskişehir’de açılan OMM (Odunpazarı Modern Müze), Bayburt’taki Baksı Müzesi, Çanakkale Bieanali derken yavaş yavaş sanatın etkisinin farklı şehirlere yayılmaya başladığını görüyorum. Son birkaç yıldır şehir yaşamından uzaklaşmak düşüncesiyle gittiğim Muğla’daki atölyemde sessizlik ve doğa içerisinde eserlerimi üretmekteyim. Bu sürecin de eserlerime ve bana çok katkısı oldu. Farklı bakış açıları kazandırdı.

Özellikle takip ettiğin, işlerini çok beğendiğin ve seni etkileyen sanatçılar kimler?

Aldığım üniversite eğitimi ve bu süreçte çalıştığım röprodüksiyon eserler ile Picasso ve Van Gogh’u anlamaya başlamıştım. Sonrasında Francis Bacon ve Klimt’i çok severek izledim. Ve halen her ikisinin eserleri de ilham kaynaklarımdandır. Klimt’in eserlerinin beni çok etkilediğini söyleyebilirim. Günümüzde ise sosyal medyanın, internetin ve akıllı telefonların bu denli çok kullanılması da aslında bizleri bir görüntü bombardımanına maruz bırakıyor. Bu durum bir şeylere gerektiği kadar yoğunlaşma ve yeteri kadar odaklanmamıza engel oluyor bence. Ya da bende böyle bir etki yaratıyor. Bundan dolayı uzun zamandır kendi dünyama yoğunlaşıyorum. Ayrıca günümüz çağdaş sanatını ve sanatçılarını da takip ediyorum.

Sana çok büyük bir bütçe verilse ve bu bütçe ile sadece tek bir sanatçının eserini alabilecek olsan kimin eserini alırdın?

Orijinal bir Gustav Klimt eserim olsun isterdim. Hangi eserinin olduğu da fark etmez, benim için hepsi birbirinden etkileyici. Yıllar önce küçük bir kataloğunu almıştım. Hala yanımdan hiç ayırmam. Klimt’in eserlerini izlemekten müthiş keyif ve ilham alıyorum.

Levent Oyluçtarhan – Sisu

Kariyerinde nasıl bir gelecek hayal ediyorsun? Gelecek planların neler?

Her zaman üretmeye ve resim yapmaya devam etmek istiyorum. Resim yapabildiğim sürece hayatı daha iyi anlıyor ve anlamlandırabiliyorum. Bunun her zaman devam edeceğini düşünüyorum. Her sanatçının hedefi olan uluslararası alanda tanınan bir sanatçı olmak idealim.

Art50.net ile nasıl tanıştınız? Türkiye’nin önde gelen sanat platformlarından birinde yer alıyorsun. Beklentilerin neler?

Art50net’i uzun zamandır sosyal medyadan takip ediyordum. Bu platformda yer almak hedeflerim arasındaydı. Gerek sanatçının temsili konusu, gerek diğer tüm projelerde oldukça başarılı olan bu oluşumun bir parçası olduğum için mutluyum. Beklentim, uzun yıllar burada olmak ve beraber farklı projelerde yer almak.

Son dönemde oldukça gündemde olan NFT ile ilgili gelişmeleri izliyor musun? NFT çalışmaların ya da planların var mı?

NFT ile ilgili gelişmeleri elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Her geçen gün teknoloji gelişiyor. Bu durumda değişim kaçınılmaz bir gerçek. Sanat alanında yansımasını görmek mümkün. Şu an NFT çalışmam yok ama süreci takip ediyorum.

 

Levent Oyluçtarhan’ın Art50.net’te yer alan eserlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    If your proposal is evaluable, a return will be made within 5 working days. If you do not get a response to your offer within 5 working days, it means that your offer is not likely to be evaluated.




      Teklifinizin değerlendirilebilir olması durumunda en geç 5 iş günü içerisinde dönüş yapılacaktır. 5 iş günü içerisinde teklifinize yanıt alamamanız teklifinizin değerlendirilme olasılığı bulunmadığı anlamına gelmektedir.