Art50.net Step İstanbul’da

Sanata ulaşmayı kolaylaştırmak ve sanat dolu bir yaşama aracılık etmek amacıyla 6 yıldır zamandan ve mekandan bağımsız çalışan, sanatseverlere 7/24 sanata ulaşım imkanı sağlayan Türkiye’nin öncü online sanat platformu Art50net, 18 sanatçısıyla 18-22 Kasım 2020 tarihlerinde özel bir seçkiyle Step İstanbul’da.

16-17 Kasım 2020 tarihlerinde ön izlemeye, 18-22 Kasım 2020 tarihleri arasında da genel ziyarete açık olan Step İstanbul’da sanatçılarımız Ahmet Rüstem Ekici, Coşkun Sami, Deniz Defne Acerol, Ece Gauer, Elif Çelebi, Farzin Rahneshin, Filiz Piyale Onat, Genco Gülan, Görkem Dikel, Gözde Başkent, Hadra Tanrıverdi Birecik, Işıl Acar, Lütfiye Kösten, Mihriban Mirap, Müge Ceyhan, Nursun Hafızoğlu, Osman Törer ve Razi Razavi‘nin eserlerini A1-101 nolu alanımızda ziyaret edebilirsiniz.

Etkinlik biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

Sanatçılarımıza bir sanatçı olarak ulaşılabilir sanatın onlara neler ifade ettiğini, Step Istanbul’a katıldıkları eserlerin ortaya çıkma sürecini ve ilham aldıkları şeyleri sorduk. Gelin, sanatçılarımıza ve eserlerine yakından bakalım.

Ahmet Rüstem Ekici

Ahmet Rüstem Ekici

Benim için ulaşılabilir sanat, daha küçük ölçekli, sanata ilgi duyan, sanat eseri ile yaşamak isteyen herkesin ulaşabileceği bir uzlaşma ortamı. Queer sanat koleksiyonu oluşturan bir birey olarak çevremdeki sanatçılardan daha çok küçük boyutlu işler alabiliyorum ya da eser değiş tokuşu yaptığımız sanatçı dostlarımız oluyor. Step İstanbul’un özellikle sanat koleksiyonu oluşturmaya çalışan bireylere ulaşması gerektiğine inanıyorum.

Step İstanbul’a IRIS serisi ile katılıyorum. Uzun süredir artırılmış gerçeklik üzerine çalışıyorum. İris serisi bizi göz bebeğinden beyine, kurgulara yolculuğa çıkarıyor. Burada artırılmış gerçeklik önemli bir kilit rolü üstleniyor. İzleyicisini görünenin ötesindeki mekana yolculuğa çıkarıyor. Sanırım artırılmış gerçekliğin en çok bu yolculuk, paralel görünüm durumunu seviyorum. Geçtiğimiz sene U.S. Department of State’s Bureau of Educational and Cultural Affairs ve ZERO1 tarafından seçildiğim American Arts Incubator programı sonrası VR/AR ve MR deneyimlerine daha çok ağırlık vermeye başladım. İris serisini hem program öncesi hem sonrası şekillendirdiğim için kişisel yolculuğumun bir parçası olarak görüyorum.

Ahmet Rüstem Ekici – İris Serisi

Sit alanları içerisinde büyümüş bir birey olarak arkeoloji ve tarih en büyük tutkum. Eserlerimi oluştururken geleceğe özellikle queer deneyimlerim adına bilgi aktarma, sözlü ve görsel şahitlik oluşturma gibi bir derdim var. Özellikle mozaikler ve dijital çalışmalar arasında pikseller ile müthiş bir bağ olduğunu düşünüyorum. Mozaiklerden, hikaye anlatımlarından çok etkileniyorum. Serilerimi oluştururken beden ve mimari ilişkileri üzerine çalışıyorum. Her serimde kavramım ile kullandığım materyal ve üslup değişebiliyor. Bu değişimi heyecanlı buluyorum.

Coşkun Sami

Coşkun Sami

Bir fuar olunca “ulaşılabilir”den kasıt herhalde fiyat etiketidir, ama benim için kilit kelime tabi ki “sanat”. Az buçuk sanat ve piyasasıyla ilgili olan herkes sanat ve ederi konusunun özünde bir yanılsama olduğunu gayet iyi bilir. Çok net bir örnekle yola çıkarsak, Albert Bierstadt’in “Rocky Mountains” resmi 1863 yılında, bugünün ederiyle 400.000 dolara alıcı bulurken Manet’in “Olympia”sı az kalsın tepkiler neticesinde yok ediliyordu. Bugün Bierstadt’ı çok dar bir çevre dışında kimse bilmez, ama “Olympia” yalnızca bulunduğu o nefis müzenin baş köşesinde değil, modern sanatın da mihenk taşları arasında sayılıyor. Kısacası, belki de yalnızca 20 yıl sonra neyin “sanat” olup olmayacağını bilemeyiz. “Ulaşılabilir” olana gelince, elbette sanata ilgi duyan herkes kendi imkanına göre alabileceği bir esere sahip olabilmeli, hatta kendi küçük koleksiyonunu bile yapabilmeli. Tek geçerli kriter, ilgi, merak ve tutarlılıkla yaklaşmak, zaten herhangi bir koleksiyon o zaman gerçek anlamda bir değer taşımaya başlar. Bu noktada Art50.net’in sunduğu avantajların çok cazip olduğunu düşünüyorum.

Coşkun Sami – Sessizlik 1, 3 ve 4

Bu yıl Step İstanbul için karışık teknikle tuval üzerine yapılan bir kaç desen seçildi. İşlerimdeki temel çıkış noktası, geçmişin veya güncelin çatışma ve ikilemleri olduğu kadar gelecek perspektiflerinin de muğlaklığı ve belirsizliğidir. Bu seri için ise Kipling ve Rilke’nin eserleri ilham kaynağı oldu. Örneğin, Kipling’in “Orman Kitabı”na ek olarak yazılan bir hikayede insanları yerlerinden yurtlarından eden, köylerine yerleşen ormanın “intikam” motifi beni çok erken yaşta büyülüyordu, burada da yerini buldu. Değer verdiğim Rilke’nin hermetizmi ve romantik gibi görünen ama bana göre “umursamaz”, bütüncül olmaya çabalamayan estetiği de diğer ilham kaynakları arasındadır.

Deniz Defne Acerol

Deniz Defne Acerol

Benim için ulaşılabilir sanat daha çok insanın eserlerimi tanıması anlamına geliyor.

Step İstanbul’a katıldığım üç eserden benim için en önemli olanı ‘Termessos’ta Parti Zamanı’. Bu eseri karantina sürecinde yaptım, benim için, daha doğrusu genel anlamda, depresif bir dönemdi ama böyle bir zamanda dahi her gün küçük yaratıkları çizme fikri beni heyecanlandırıyordu! Aynı zamanda karantina döneminde azalan insan aktivitesinden dolayı farklı canlıların doğada gözlemleniyor olmasına dair haberler alıyorduk. Bu durumu daha önce çokça kendime konu edindiğim Termessos antik kentiyle bağdaştırdım. Türkiye’de gezdiğim ören yerleri arasında beni en çok etkileyen yer Termessos olmuştu. Yaklaşık yarım saat dev kayaların ve ölü meşe ağaçlarının arasında dağı tırmandıktan sonra boşluğun üzerinde kaya bloklarının yan yana kilitlenmesiyle gökyüzünde kurulmuş bir kent karşınıza çıkıyor. Biz kışın gezmiştik. Kentin eski sakinlerinin ruhlarının hala aramızda olduğu hissinden kurtulamamıştım. Sanki onları artık olmadıkları bu mekanda yeniden gözlemliyor gibiydik.

Deniz Defne Acerol – Termessos’ta Parti Zamanı

Bu resmimde Termessos’ta kısmen toprağın altında kalmış bir yapı ve sıklıkla çizmeyi sevdiğim bir gölet görüyoruz. Yukarıda güneşli bir hava ve partiye davetli çeşitli canlılar var ama suyun içinde yine bir yaratık bizi gözetliyor. Dalgın bir anımızda bizi yakalayıp suyun altına çekmeyi bekliyor olsa gerek. Tapınak kalıntılarının üstündeyse bir geyik figürü belirmiş durumda. Anadolu’nun eski geyik tanrısı bizleri selamlıyor.

Yemek yapmak, yeni yemekler denemek, seyahat etmek, müze gezmek, doğa yürüyüşleri ve spor yapmak, şehirde yeni mekanlar keşfetmek, arkadaşlarımla vakit geçirmek beni her zaman heyecanlandırıyor ve ilham veriyor! Ya da pasta kek ve jelibon da diyebiliriz 🙂

Ece Gauer

Ece Gauer

Bence ulaşılabilir sanat, herkes için sanat yapabiliyor olmak demek. Her hanede olabilmek herkese hitap edebilmek demek.

Bu sene Step İstanbul’a dört eserle katılıyorum. Pandemi sürecinde ürettiğim eserler de var içinde. Her eserin ortaya çıkış konusu farklı, birbiri içinde bir bütünlük oluştururken öte yandan hepsinin farklı hikayesi var. Kimisi yüzünü gizler, kimisinin yüzü açık… Çevresindeki renkler, semboller, doku ve motiflerle birçok kültürel dili de içinde barındırır.

Ece Gauer – Mehtap Yüzünde Örtü

İlham aldığım şeyler; kadim bilgiler, felsefe din mitoloji ve semboller… Tekstil yüzeyleri, dokulu yüzeyler, bir martının kuyruğundaki motif hepsi kayıt altında zihnimde… Hiçbirşey yapmazken sadece izlediğim de oluyor, yüzlerce eskiz defterim var, feyz aldığım kitaplarım, kızımın çizimleri de hep var etrafımda.

Elif Çelebi

Elif Çelebi

Bir sanatçı olarak bana göre ulaşılabilir sanat; her bütçeden kişinin evine bir eser götürebilmesi ve kendi dünyasına farklı bir anlam katması demektir. Özellikle pandemi sürecinde ulaşılabilir bir sanat etkinliğinin herkes için önemli ve destekleyici bir etkinlik olduğunu düşünüyorum.

Step İstanbul’a bu sene üç adet gravür çalışmamla katılıyorum. Bunlar pandemiden önce ürettiğim son gravür çalışmalarımdan. Eserlerimde kurgusal mekanlar, mekansızlık ve boşluk kavramları öne çıkıyor. Şu sıralar hepimiz evlere kapanmış ve tek bir mekan içinde yaşamaya çalışırken bu kavramlar özellikle son aylarda daha da önem kazandı benim için.

Elif Çelebi – Lotus

Ben her şeyden ilham alıyorum, her şeyden besleniyorum. Bu yeri geliyor bir film karesi oluyor yeri geliyor sokaktan geçen bir insan. Kitaplar, tiyatro, doğa… Burada çok şey sayabilirim ama önemli olan oradaki ilhamı fark etmek, görmek, hissetmek. İlham denilen şey ne yazık ki bekleyince gelmiyor sizin gidip bulmanız, çalışmanız gerekiyor.

Farzin Rahneshin

Farzin Rahneshin

Step İstanbul’a “Absence” serime ait iki yeni eser ile katılıyorum. Absence fikir ve düşünce olarak 2017 yılında başladı. Absence benim için herhangi bir şeyin yokluğundan ziyade, yokluğunun getirdiği his ve yoksunluk demek. Bir kişi, bir obje ya da bir hissin yokluğunda dışarı vurulan dışavurum demek. Önceden varolduğu yerin, yokluğunda bıraktığı yanma ve bozukluk hissinin benim için yıkılmış bir binadan farkı yok.

Absence Serisi No 1
Absence Serisi No 1

Eserlerimi oluştururken yaşadığım şehrin, mekânın, olayın, hissin, çevrenin ya da dış etmenlerin patolojisini inceliyorum. Doğu kültürünün, insanının ya da tarihinin şiirsel işleyişinden etkileniyorum.

Filiz Piyale Onat

Filiz Piyale

Bence bir eserin ait olduğu yer, onu izlemekten keyif alan kişinin onun için seçtiği mekandır. Beni, eserimi satın alan kişinin ona bir yer vermesi ve bundan mutluluk duyması kadar memnun eden bir şey yok. Bu bağlamda eserlerin optimum düzeyde, sanatçının emeğinin de göz önünde bulundurulması şartıyla fiyatlandırılması ve zaman zaman herkesin ulaşabileceği sosyal mekanlarda sergilenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Step istanbul’a iki eser ile katılıyorum. “Terkedilmiş Eğlence”, resimsel üslubumu iyi yansıtan bir eser. Bu eserde dingin bir doğa manzarası içine yerleştirilmiş küçük ölçekli ve insan yapımı öğenin yüzeyde yarattığı gerilim, yalnızlık duygusuna vurgu yapıyor.

Filiz Piyale Onat – C minor, Op. 48 No. 1

“C Minor, Op. 48 No.1” isimli eser, “geceden ilham alan müzikal kompozisyon” anlamına gelen “noktürn”ün çarpıcı örneklerini yaratan Frederic Chopin’in yaşamı boyunca yayınladığı 18 noktürnden birisiyle aynı ismi taşıyor. Bu seri ile, Chopin’in kimi zaman yıldızlı bir gökyüzü kadar dingin, zaman zaman dinleyicinin ruhunu karartan bulutlar ile gölgelenen bestelerini yeniden yorumlamak istedim.

En büyük ilham kaynağım, araba yolculukları sırasında gördüğüm ve fotoğrafladığım insansız doğa manzaraları. Asıl yakalamak istediğim ise bu uçsuz bucaksız mekanlardaki insan izleri. Amacım, insan figürü kullanmadan insanı anlatan resimler yapmak.

Genco Gülan

Genco Gülan

Birkaç sene evvel Londra’da bir “ulaşılabilir çağdaş sanat’ fuarına katılmıştım. Seyirciler fuarda yapıtları satın alıp koltuklarının altında mutlu mesut bir şekilde çıkıp, Thames nehrinin kıyısından evlerine yürüyerek gidiyorlardı. Bu sahneye çok özenmiştim. Bizde nehir yok ama neyse ki Boğaz kıyıları var…

Sanatın hayatın içinde olması gerektiğini ve sanat yapıtı ile olan mesafeli –hatta soğuk- ilişkinin kırılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için sanatçı nasıl elini taşın altına sokabiliyorsa seyirci de birkaç adım atıp aradaki engelleri kaldırmalı. Zaten sanat yapıtları evlere girince onlar ile ilişki şekli de değişecektir…

STEP İstanbul’a Kanatlı Korus (2019), İki Başlı Davut (2019) ve Venüs ve Siyam İkizi (2019) isimli küçük heykellerim ile katılıyorum. Yapıtların ortak özelliği bilgisayar ortamında tasarlanmaları, 3D basılmaları fakat ayrı metaller ile dökülmeleri.

Genco Gülan – Kanatlı Kuros

Bu eserler gelince; Arkaik bir heykel modeline uçak kanadı takarak kurguladığım Kanatlı Korus ilk seferinde bir drone yardımı ile uçarak sergilenmişti, bu sefer yere konacak. Aluminyum heykel seyirciler ile pistte tanışacak. Pirinç döküm İki Başlı Davut New York’a seyahat etti fakat ilk defa İstanbul’da sergilenecek. Davut’un kardeşi, altın kaplı Üç Kollu Diskobolus, uluslararası bir yarışmada finalist seçildi ve Tayvan’a kadar gidip geldi. Dönüşte gümrükçüler heykelin İtalyan menşeli olduğunu iddia ettiler. Yapıtı benim yaptığıma onları ikna etmem bayağı vaktimi aldı. Eser şimdi bir özel koleksiyonda.

Son olarak Venüs ve Siyam İkizi yine ilk defa sergilenecek bir bronz parça. Amerikalı Tenisçi kız kardeşlere değil ama en az onlar kadar ünlü Siyam ikizi kız kardeşlere ilişkin bir iş. Heykel, pek çok diğeri gibi güzellik kavramının mutlakıyetini sorguluyor. Yani; ‘ tek bir güzel veya güzellik kavramı yoktur’ diyor ve bu kavramın değişebileceğini ve hatta evrim geçirebileceğini öne sürüyor.

Genco Gülan – İki Kafalı Venüs

Malzeme araştırmaları işimin önemli çok önemli bir kısmını oluşturuyor. Malzemeyi bazen teknik gereksinim için kullanıyorum, bazen merak uyandırmak, bazen de anlamsal vurgu yapmak için… Şeker ve çikolata benim için en az demir ve çelik kadar değerli.

Bu sergide üç ayrı metali kullanarak ürettiğim üç ayrı işin yan yana sergilenmesini de bu yüzden önemsiyorum. Yeni malzemeler öğrenmek için hala çalıştaylara katılmaya devam ediyorum. Robotlar mutfakta bekliyor. Üzerinde çalıştığım kerpiç, tezek ve kenevir heykeller pek yakında sinemalarda…

Görkem Dikel

Görkem Dikel

Ulaşılabilir sanat etkinliklerini, sanatın yayılmasına, daha geniş kitlelere ulaşmasına hizmet etmesi açısından oldukça yararlı buluyorum.

Step İstanbul’a insan hayatındaki değer kavramını konu alan Cevher Serisi’nden eserlerle katılıyorum. Binlerce yıl öncesinde doğada oluşmuş kaya, fosil parcalarının insan eliyle nasıl bir hal aldığından, geometrik bir espas kurulumuna kadar giden bir esteti süreci. Üç boyutlu olacak şekilde tuvalde kağıt katlama teknikleri kullanarak uzay zaman-kartezyen boşluk gibi kavramları sorguluyorum.

Görkem Dikel – Cevher Serisi: Yakut 3D

Eserlerimi oluştururken doğa, bilim kurgu, sinema, synth pop, edebiyat ve kültürlerden ilham alıyorum.

Gözde Başkent

Gözde Başkent

Bir sanat eseri tamamlandıktan sonra, ancak dünyadaki yerini bulur ve sergilenip izlenirse sanatçı için tam bir tatmin sağlıyor. Çalışmaların izleyiciye ulaşması sürecinin çok çeşitli kanallardan olabildiği zamanlardayız ve sanat izleyicisi olan çok geniş bir kitle var. Ulaşılabilir sanatın yaygınlaşması ile, sanat eserleri yalnızca kısıtlı bir kitle için alınabilir olmaktan çıkıp, varsayılanın dışında bir kapsayıcılığa ulaşacaktır diye umuyorum.

Bu sene Step İstanbul’da yer alacak olan “Düşüş” ve “Uçuş” serisinden çalışmalarım, birkaç ay öncesine, yani evde kalmaya başladığımız ilk döneme ait. Üretim ve konsantrasyonda herkesin az çok yaşadığı eksiklikler ile gelen öngörülemezlik hissi, bu küçük boyutlu kompozisyonlarda ifade buldu. Geçicilik ve yaşam-ölüm döngüsünü konu alan, 2017 tarihli “Ölüm Maskeleri”, kesilerek şekillendirilmiş ahşap üzerine çalışılmış 3 figürden oluşuyor.

Gözde Başkent – Ölüm Maskeleri

Benim için değişmeyen ilham kaynağı her zaman doğa. Günlük hayat ve gündem içerisinde kendimizi bulduğumuz ruh durumlarını da bundan bağımsız düşünemiyorum.

Hadra Tanrıverdi Birecik

Hadra Tanrıverdi Birecik

Dünyada uzun süredir işleyen, Türkiye’de son 5-6 yıldır konuşulmaya başlanan ve benim de dikkatimi çeken bir kavram ‘’Ulaşılabilir Sanat’’. Sanatçının üretimini destekleyen, yeni sanat alıcıları yaratarak pazarı güçlendirmek için önemli bir potansiyele sahip. Daha adil, demokratik ve ekonomik  bir trend. Bu trend sanat piyasasına, yeni-genç sanatçılar kazandırırken onları bu sistemin içine dahil ederek, tek tip alış-satış piyasasını da yıkmış oluyor. Tabi bu ihtiyacı ortaya çıkaran unsur, değişen ve dönüşen ekonomik dengeler. Bu herkesin ekonomik gücüne göre bir sanat eserine sahip olması  anlamına gelir. Artık bütün dünyada sanat ortamı, online ve ulaşılabilir sanata doğru yol alıyor.

Step İstanbul’a üç çalışmamla katılıyorum.

Maria Puder; Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna karakteri, aslında gerçek bir kişi. Maria hepimizin olmak isteği kadındı.

Piraye; Nazım Hikmet’in şiirler yazdığı, kızım, annem, karım, kardeşim dediği eşi. Tam adı: Hatice Piraye

Cahide Üçok; Cumhuriyetin ilk kadın yazarlarından, hikaye ve roman yazarı. Asıl adı Cahide Üçok olmasına rağmen Cahit Uçuk adını kullandı. Hatta uzun süre herkes onu erkek zannetti. Sonradan kadın olduğu anlaşıldığında tepkilere yol açmıştır.

Bu üç karakterde hayata iz bırakmış kadınlar. Figürlerimi seçerken bazen bunu önemsiyorum. Beni etkileyen bazen duruş, bazen hikaye, bazen sadece (herhangi bir hikayesi olmasa bile) eller ve gözler olabiliyor.

Hadra Tanrıverdi Birecik – Cahide Üçok

Genel olarak çalışmalarımda hayatın içine dahil olmuş, güçlü (duruşu, bakışı, hikayesi) çalışan, sorgulayan, düşünen, eleştiren hayata iz bırakmış, çok katmanlı ”kadın halleri ve kimlik ” üzerinden yol alıyorum. Zaman mekan algısı olmadan boşlukta size soru soran, anlatan, konuşan figürler. Aynı zamanda çalışmalarımda kullandığım malzeme bazen figürün önüne geçebiliyor. Resimlerde kullanılan fotoğraf, yazı, tipografi gibi farklı disiplinlerden malzemeleri bir arada kullanırken malzeme beni çok heyecanlandırıyor. Malzemenin çok katmanlı oluşu figürleri de anlam bakımından daha derin ve estetik bir noktaya taşıyor diye düşünüyorum.

Işıl Acar

Işıl Acar
Işıl Acar

Sanat, günlük yaşamımızı anlamlandırmak için yaşadığımız dünyada, görülenin ötesine duygularımızla geçmemize yardımcı olacak bir araçtır. Sanat ile kurduğumuz bu bağ sınıflar arasına sıkıştırılmamalıdır. Sanat olarak adlandırdığımız bu durum aslında yaşamın kendisinin bir yansımasıdır. Bu yüzden de sanat insan ilişkisi en küçük yapıda dahi kendini gösteriyor oluşu, ulaşılabilir sanatın değerli imkanlarındandır.

Işıl Acar – Kırkayakla Yürümek

Bu sene Step İstanbul’da “Yıldızların Örtüsü Yoktur” serisinden Yıldız Tozu, Kılçık, Kırk Ayakla Yürümek ve ayrıca Passion Fruit adlı çalışmalarım ile yer alacağım. “Yıldızların Örtüsü Yoktur” serisi benim için kendimi ararken bulduğum bir yıldız haritası. Serinin her parçası bir ipucu niteliğinde bu yüzden “beni” ararken aynı zamanda biz olmanın ne demek olduğunu hatırlatan bir simgeye dönüşüyor diye düşünüyorum.

Üretimlerimi gerçekleştirirken varlığın özüne doğru bir yolculuğa çıkarım. Maddenin özünü bir çok alandan ele alırken doğanın bize sunduğu ögenin ötesine geçerek yaşadığım duyguların frekanslarını takip ederim.

Lütfiye Kösten

Lütfiye Kösten

İnsanların sanata ilgisinin gittikçe arttığı günümüzde; daha çok insan duygusal bağ kurdukları eserleri evinde de görmek isteme aşamalarına geldiler. Bu noktada ulaşılabilir sanat; insanların sanata daha kolay ulaşabildiği, sanatçıların kendi eserlerini izleyici ile daha kolay buluşturabildiği imkanlar yarattı. Herkes koleksiyoner olamasa da ulaşılabilir sanatla beraber sanata verilen kıymet artıyor, genç sanatçılar için daha çok alan oluşuyor. İnsanlar sanata ulaşabildikçe; sanatın demokratikleştiğini düşünüyorum. Sanat herkes için olmalı ve insanlar sanatı sevdiği için almalı, yarın para eder diye değil, herkes sanata ulaşabilmeli…

Lütfiye Kösten – Dantelli Yazgı

Step Istanbul’a bu sene iki eser ile katılıyorum. İmitasyon – Dantelli Yazgı. Bu eserlerim; kadının toplumsal rollerini araştırdığım bir dönemde ortaya çıkan iki farklı portreden oluşuyor. Günümüzde, kendimiz ve çevremiz hakkındaki kavrayışımızı yazılı ve görsel medyatik imgeler belirliyor. Bu imgeler ne tür bir bedene sahip olmamız ve neyi arzulamamız gerektiğini belirlemekle kalmıyor, benlik duygumuzu, inanç sistemimizi, bireyselliğimizi, toplumsal rollerimizi de temelden etkiliyor. Bu portreler “İmgelerin” yansımasıdır. Bu Kadın Portreleri; bize temsillerin, yani yeniden sunumun imgelerini gösteriyor. “İmitasyon” eserim kadının gerçeğini benzetilerek yapılan bir süs eşyası gibi, rol durumu içinde izleyiciye bakar.

Resimlerimde ilham aldığım en önemli şey doğa, insan portreleri, bazen bir siir, bir kitap, bir rüya, hayata dair her şey olabiliyor.

Mihriban Mirap

Mihriban Mirap

Benim için ulaşılabilir sanat, farklı toplumsal ve ekonomik durumlarda olan kişilerin özgürce sanat eseri seçme ve sahip olma imkanı sunan güncel ve demokratik bir sistemdir. Sanat eserinin beyaz küpün içerisinde ve sadece elit seçkin kişilerin ulaşabileceği hissiyatı yaratan atmosferi kaldırıp farklı kesimlerden insanların beğenilerine hitap eden ve lüks tüketim anlayışı algılarını yıkan bir mecradır. Ayrıca günümüz sanatçılarının daha çok tanınırlığını arttırması ve sosyal çevrelerini geliştirmesi açısından önemli buluyorum.

Step İstanbul’a 4 farklı çalışmamla katılıyorum. Orman Perisi, İnci, I love Rolling Stone ve Mavi adlı eserlerim yer alacak. Bu eserlerim aynı seri içerisinde yer alıp aynı kavram çerçevesi içerisinde oluştular. Bugün kitle kültürünün insanlara sunmuş olduğu “sonsuz güzellik” anlayışına zıt bir kavram olan yaşlılığı ele alıyorum. Kültür endüstrisi (televizyonlar, gazeteler, reklamlar) insanlara sonsuz gençlik ve güzellik vaadlerinde bulunuyorlar.. Botoks, yüz gerdirme, silikon, kırışık kremleri, saç boyası vs vs.. Bunlar günümüz insanlarını tek tipleştiren bir tüketim kültürü olarak karşımıza çıkıyorlar. Günümüz tektipleşen insan bedeninin karşısına yaşlı portreleri üzerinden insanın sonsuz güzel olma arzusunu ifade ediyorum.

Mihriban Mirap – Orman Perisi

İzlediğim filmlerde mekanlar, okuduğum kitaplarda karakterler, dinlediğim müziklerde tınılar veya herhangi bir yerde karşıma çıkan bir yaşam sahnesi bile bana ilham verebilir. İlham veren şeyi özellikle aramam, o beni bulur 🙂

Müge Ceyhan

Avrupa’ya baktığımızda sanatın lüks değil ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Çünkü sanatla yetişen bir toplum hayata başka gözlerle bakar. Ulaşılabilirlik özellikle Türkiye’de çok önemli. Sanata açlığı, aradaki açıklığı kapatabilmek için olabildiğince insana ulaşmak gerekli.

Müge Ceyhan – İstenmeyen

Step İstanbul’a İstenmeyen ve Zümrüt Ağacı Gölgesi adlı resimlerimle katılıyorum. Eserlerimdeki ortak nokta istenmeyen hislerin ve duyguların getirdiği yalnızlık. Duygularımıza ve iç güdülerimize hakim olamadığımız anlar vardır ve bunların bedelleri. Eserlerimin ikisinde de bu hisleri, bıraktığı izleri renklerle ve biçimlerle anlatmaya çalıştım. Farklı dönemlerde fakat aynı yollara saparak ortaya çıktılar.

Nursun Hafızoğlu

Nursun Hafızoğlu

Bir sanatçı olarak özgün ve yetkin eserler üretmek kadar ortaya çıkan eserleri izleyicisiyle buluşturabilmek de oldukça önemlidir. Sanatın daha geniş kitlelere erişimini sağlayan etkinliklerin ve galerilerin, sanatla hayatı birleştirme ve sanatın ulaşılabilir olması yönünde vazgeçilemez olduğunu düşünüyorum.

Step Istanbul’a bu yıl “Sonun Başlangıcı II”, “Şehir Merkezi III” ve “Şehir Merkezi VI” çalışmalarımla ilk defa katılıyorum. Ütopya ve distopya kavramlarından yola çıktığım resimlerimde günümüz kentlerine dair eleştirel bir bakış açısı sunuyorum. Kent hayatının yığılmışlığı, sıkışmışlığı, çözümsüzlüğü, aynı zamanda insanın bencilliği ve büyüme hırslarının sebep olduğu doğa katliamları ve bunun sonucunda meydana gelen ekolojik kriz çalışmalarımda doğa-kent mücadelesi olarak ön planda yer alıyor. Distopyaların, günümüz gerçeklerinin kendisi tarafından üretildiği düşünülürse, çalışmalarımın gerçeklikten kaynaklandığını belirtebilirim.

Nursun Hafızoğlu - Sonun Başlangıcı II
Nursun Hafızoğlu – Sonun Başlangıcı II

“Kent” benim için vazgeçilmez bir ilham kaynağı. Ama kenti sadece görsel bir nesne olarak değil göstergeleri kullanarak karşıtlıkları içerisinde ele alıyorum. Ayrıca insanlık tarihi, sanat tarihi, uygarlık tarihi ve insanı anlamak adına büyük yazarların edebi eserlerini tekrar tekrar okuyor ve her seferinde etkileniyorum. Dünyada ve ülkemizde olup biten ekolojik krize ait değişimleri takip ediyorum, ilham almak olarak değerlendiremesem de gerçekliği yakalayabilmek adına önemli buluyorum.

Osman Törer

Osman Törer

Step İstanbul’a bu yıl üç eserimle katılıyorum. Bunlardan Pan-1 pandemi döneminde yaptığım ilk çalışmadır. O yüzden pandeminin kısaltılmış hali ve karantina döneminde ilk resmim olduğu için de bu isimle adlandırmak istedim. Diğeri ise Hız Makinesi-4 adlı çalışmamdır. Spor otomobillerle ilgili bir araştırma aşamasında ortaya çıkan bir resmimdir. Diğer resimlerime göre daha renksiz diyebilirim. Lüks ve ağır yani fazla renkli olmayan bir tasarım olmasını istedim. Ayrıca resimlerime isim seçerken içlerinde sayı olmasını tercih ediyorum. Çünkü bazen ismiyle resim kaynaşması gerekiyor.

Osman Törer – Hız Makinesi 4

En çok makinelerden ilham alıyorum. Makineler vasıtasıyla hayatımızı sürdürüyoruz, onlarla yaşıyoruz. Makineler artık yaşam biçimimizi şekillendiriyor. Etrafımda gördüğüm veya internette gezindiğim sırada gözüme çarpan şey makineler. Bazen öyle oluyor ki o gördüğüm şey makine olmasa bile ben onu makine olarak görmek istiyorum. Tasarımlarıma büyük katkı sağlıyor bu.

Razi Razavi

Razi Razavi

Step İstanbul’a Motion Serisi’nden felsefi ve ideolojik temalara sahip, sosyal hayattan ve insanlık tarihinden ilham aldığım iki çalışmamla katılıyorum.

 

Step İstanbul hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    If your proposal is evaluable, a return will be made within 5 working days. If you do not get a response to your offer within 5 working days, it means that your offer is not likely to be evaluated.




      Teklifinizin değerlendirilebilir olması durumunda en geç 5 iş günü içerisinde dönüş yapılacaktır. 5 iş günü içerisinde teklifinize yanıt alamamanız teklifinizin değerlendirilme olasılığı bulunmadığı anlamına gelmektedir.



        Love, Share, Live with Art

        Turkish and world art market, new works and artists
        Subscribe to our newsletter to follow us closely.