Mihriban Mirap, kent insanlarını ve yaş almış kadınları konu aldığı resimlerinde tüketim kültürüne odaklanıyor. Eleştirel bir tavırla tüketimin getirdiği bağımlılıklara ve insanlara empoze edilen belli başlı normlara resimleri aracılığıyla karşı çıkıyor. Özellikle son serisi olan yaş almış kadın portrelerinde kültür endüstrisinin sunduğu ‘sonsuz güzellik’ kavramını ele alan sanatçıyla resim serüveni üzerine konuştuk.
Mihriban, Yeditepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Plastik Sanatlar Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. İstanbul’da bulununan atölyesinde resim çalışmalarına devam ediyor ve çeşitli kurumlarda sanat eğitmenliği yapıyor.
Merhaba Mihriban, Art50.net’te yer alan resimlerinde iki farklı seri görüyoruz. Birinde şehir hayatına, diğerinde ise güzellik kavramına odaklanıyorsun. Kısaca bu iki serinin gelişiminden bahseder misin?
Merhaba. Öncelikle iki serinin ilkinden bahsetmek isterim, çünkü birbirini takip eden ve destekleyen seriler olarak ortaya çıktılar. Resimlerimde ele aldığım konular; bugünkü kitle kültürünün insanlara sunmuş olduğu yaşam normlarını anlatıyor. Kent hayatına odaklandığım serilerimde; kent insanı, kentteki kaos, kentle birlikteki gelen hız kavramı, modern yaşam algısı, ve bunların yanı sıra tüketim kültürü, resimlerimin ana eksenini oluşturuyor. Resimlerimde endüstrinin ve tüketimin, her geçen gün geliştiği bu çağda insanların kente dair bu kavramlara git gide daha da bağımlı hale gelmelerini ve teknolojinin getirdiği sanal çevrede yaşamlarına değiniyorum. Bugün giysilerin, eşyaların, elektronik aksesuarların, teknolojinin kamusal alanlarda ve sosyal medyada benlik sunumumuzun en önemli parçaları halini alması durumunu irdelerken, marka ve popüler kültür ikonlarına bağımlılıklarımızı da gözler önüne seriyorum. Bunu anlatırken kitle kültürünün en aktif tüketicileri olan genç bireyleri resmediyorum. Diğer ele almış olduğum portre serisinde ise, yine kitle kültürünün insanlara sunmuş olduğu “sonsuz güzellik” anlayışına zıt bir kavram olan yaşlılığı koyuyorum. Bugün kültür endüstrisi (televizyonlar, gazeteler, reklamlar) insanlara sonsuz gençlik ve güzellik vaatlerinde bulunuyorlar. Botoks, yüz gerdirme, silikon, kırışıklık kremleri, saç boyası vs. Bunlar, günümüz insanını tek tip insan halini aldıran tüketim kültürü anlayışı olarak karşımıza çıkıyor. Günümüz tek tip insan modelinin karşısına, yaşlı portrelerimle sonsuz güzel olma arzusunu eleştiriyorum.
Tüketim kültürüne odaklandığın resimlerin daha önceye dayanıyor. Hala devam ediyor musun? Ya da tekrar geri dönecek misin? Kent resimlerinde konularını gözlemlerinden mi alıyorsun yoksa popüler kültüre ait imgeleri mi bir araya getiriyorsun?
Daha önceki serimde, kent olgusu içinde bireylerin tüketime dayalı yaşam şeklini irdeliyordum. Bu çalışmalarıma zaman zaman geri dönüyorum, çünkü 20. yüzyıl kent yaşamını soluyan bir ressamım ve kitle kültürü tüketicisi olarak, o kültüre katkıda bulunmam kaçınılmaz bir durum. Kent yaşamı konulu resimlerimde, kendi çektiğim veya sosyal medya üzerinde bulduğum kent imgelerini barındıran fotoğrafları, geçmişe ait ve bilinirliğini hala sürdüren reklam görsellerini ve tüketim imgelerini bir araya getirerek kolajlar oluşturuyorum. Ardından kolajları tuval üzerine çalışırken, anlatım dilini güçlendirmek amacıyla alegorik bir dil kullanıyorum. Eski ile yeninin birbirini ötelediği, özellikle yeninin baskın bir figür olarak kendini ortaya koymaya çalıştığını konu alıyorum. Resimlerimde kent, bireyselleşme, moda, kitle kültürü, popüler kültür gibi kavramlar kimi zaman bir silüet kimi zaman ise baş aktör olarak karşımıza çıkıyor ve yaşadığımız yüzyılın beğenilerine dikkat çekiyor.
Güzellik kavramına odaklandığın yaş almış kadın portrelerinde modellerin kimler? Güzellik senin için ne ifade ediyor? Güzellik kavramını özellikle ‘kadın’ üzerinden ele almanın bir nedeni var mı?
Yaş almış kadın portrelerimdeki figürler, bugünün yaşayan bireyleri. Kendi çektiğim fotoğraflardan, duyduğum hikayelerden, sosyal medya havuzundan bulmuş olduğum fotoğraflardan esinlenerek ve ağırlıklı olarak kendi yorumumu ekleyerek bu figürleri ortaya çıkartıyorum. Özellikle kadın figürü çalışıyorum diyemem. Mesela, 2017 yılında “Zamansız Fenomen” konulu resmimde bir sosyal medya fenomeni olan ve 85 yaşında olan Günther Krabbenhöft’ün portresini çalışmıştım. Veya onun gibi farklı yaş almış erkek modellerim oldu. Benim için ilham veren nokta, bu kişilerin zamansız olmaları ve çağın getirilerine ayak uydurabilen yapılarıyla güzel olmalarıydı. Bugün kitle kültürünün insanlara sunmuş olduğu “sonsuz güzellik” anlayışına zıt bir kavram olan yaşlanmaya müdahale etmeksizin güzel olunabileceğini savunuyorum. Figürler, vücut dili, farklı bakışlar, normlara uymayan kıyafetlerle, yaşlı bedenden beklenen yaşamı terk etme ve kendini bırakma hallerine teslim olmuyorlar. Dayatılan yaşam formlarına teslim olmayı reddediyorlar. Biliyorlar, belki bir sona yaklaşıyorlar ama ‘şimdi’ yi yaşıyorlar.
Resim yapmaya nasıl başladın? Türkiye’nin birçok önde gelen sanatçıların atölyelerinde eğitim almışsın. Bu deneyim sanat pratiğine nasıl yansıdı?
Öncelikle size bir itirafta bulunayım. Ben ilkokulda resim ödevlerimi anneme veya ablama yaptırırdım. Çok tembel bir öğrenciydim. Ailem benim okuyup bir yerlere gelebileceğimi pek düşünmüyordu. Çok hayalperesttim. Görsel hafızam iyiydi. Farkındalığım lise zamanlarımda başladı. Evimizde sanat tarihinden pek çok ressamın kitapları vardı. İçgüdüsel olarak o kitaplara bakıp hayal kurarken, birden onları resmetmeye başladım. Özel bir yeteneğim olduğu için değil, tamamen sevdiğim için resmediyordum. Aslında kendimi ifade etme yolumu bulmuştum. Sonrasında Güzel Sanatlar okumaya karar verdim. 2005 yılında Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü’nü kazandım. Okul açısından şanslıydım çünkü Plastik Sanatlar Bölümü, eğitim sisteminde pek çok disiplini barındırır. Üniversitede seramik, heykel, özgün baskı, duvar resmi, resim gibi pratik derslerinin yanında, çağdaş sanat felsefesi, sanat tarihi, karşılaştırmalı sanat tarihi gibi teorik dersleri de alma imkanım oldu. Okulda Türk sanatına önemli değerler kazandırmış sanatçı hocalarımın atölyelerinde eğitim aldım. Tabii ki bu deneyim, benim farklı disiplinleri tanımama ve sanatıma yansıtmama vesile oldu.
İlham aldığın sanatçılar kimler? Sana sınırsız bir bütçe verilse kimin eserini satın alırdın ve neden?
Öncelikle Türk sanatında disiplin açısından ve sanat açısından çok hayran olduğum usta ve genç sanatçılar var. Ama burada saymakla bitmeyeceği için ben bütçemi Alex Katz resimlerinden yana kullanmak isterim. Alex Katz’ın resimlerinde figürleri yalın bir dille anlatması ve soğuk, fakat baştan çıkartıcı duygusal kopukluk hissi vermesi beni çok etkiliyor.
Yaratıcılığını tetikleyen özellikle uyguladığın bir metot ya da herhangi bir uyarı var mı? Bir günün nasıl geçiyor?
Beni uyaran pek çok etken var. İzlediğim bir film, okuduğum bir kitap, dinlediğim bir müzik veya herhangi bir yerde karşıma çıkan bir yaşam sahnesi beni uyarıyor. Genellikle günüm geç saatlerde kalkarak başlıyor. Atölyeme mutlaka gitmek istiyorum çünkü resim yapmasam bile orada olmak bana iyi geliyor. Resim yaptığım süreçlerde genellikle sesli kitap dinlemeyi seviyorum. Hatta dinlediğim bazı kitaplar bana ilham verebiliyor. En son Füreya Koral’ın hayatını anlatan Ayşe Kulin’in kitabını dinledim ve orada Aliye Berger’in hayatı, yaşam tasviri beni çok etkiledi. Ve ayrıntılı olarak Aliye Berger’in hayatını araştırdım. Araştırmalarımda karşıma çıkan bir portresi beni onun resmini yapmaya teşvik etti. Kendi yorumumu da katarak, Berger’in sanat çevresinde kullanılan lakabı olan ‘Alyoşa’ adlı bir portre çalıştım.
Yakın zamanda üretmeyi planladığın seni heyecanlandıran başka projelerin var mı?
Evet, hem malzeme bazlı hem de konu bazlı projelerim var. Ama bunlar Art50.net izleyicilerine sürpriz olsun 🙂
Art50.net’e yeni katıldın. Nasıl tanıştınız? Türkiye’nin önde gelen sanat platformlarından birinde yer alıyorsun, bununla ilgili beklentilerin neler?
Açıkça söylemek gerekirse ben online sanat galerisi sistemine karşıydım. Önyargılı yaklaşıyordum. Fakat çok sevdiğim ve sanatına çok güvendiğim arkadaşlarımın önerisiyle Art50.net’i tanıma imkanım oldu. Araştırdım, Art50.net sadece satış odaklı bir platform değil. Tam tersine kültüre önem veren ve sanat-sanatçı odaklı bir platform. Doğrusu bu platformda yer almak, fikirlerimin ve görüşlerimin destek görmesi ve sanatçıları iyi platformlarda temsil etmesi benim bakış açımı fazlasıyla değiştirdi. Güzel projelerde birlikte yer almak dileğiyle… Art50.net ekibine teşekkür ederim.
Röportaj: Sena Arcak Bağcılar