1988 doğumlu Görkem Dikel, 2012 yılında tamamladığı lisans eğitimininin ardından yüksek lisans eğitimini de 2019 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nde tamamladı. 2009-2010 öğretim yılını Sevilla Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde geçiren Dikel, 2010’da İspanyol yazar Antonio Gala’nın kurduğu Fundación Antonio Gala’nın sanatçı bursuna Türkiye’den layık görülen ilk sanatçı oldu. Aynı yıl Sevilla’da bulunan Fundación Tres Culturas’ın üç ülkeden gelen genç sanatçıların katılımıyla Endülüs’te gerçekleştirdiği Plein-Air çalıştayına katıldı. 2015’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde pedagojik formasyon sertifikası aldı. Şu anda Mimar Sinan GSÜ Resim Anasanat Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir.
Yerel ve uluslararası birçok karma ve kişisel sergide yer alan Dikel, 2010 yılından beri Türkiye’de Soda, Mixer, Anna Laudel, Krampf, Mixer, Art50net, Casa Dell Arte, Sevil Dolmacı, Teşvikiye Sanat ve son olarak Merkür Galeri ile çalıştı. Halen Merkür Galeri ve Art50net ile çalışmalarını sürdürmektedir.
Eserleri Amerika, Avustralya, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, Tayvan, Çin ve Türkiye’de Emaar Square, Mastercard, Capital One Bank, Horoz Logistics, Ant Yapı, Halk Bank, Sancak Group, Anna Laudel, Kıbrıs Modern Sanat Müzesi gibi özel ve kalıcı koleksiyonlarda yer almaktadır.
Görkem Dikel, maddenin uzaydaki dönüşümünü, hareketini ve varsayılan boşluk ile girdiği etkileşimi biçim anlayışının çekirdeği haline getirirken, ona jukstapozisyonlar ve süperpozisyonlar aracılığıyla alışılmadık boyutlar ve salınımlar ekliyor. Katılar buharlaşıyor, sıvılar donuyor, hava katılaşıyor, arkada olan önde gözüküyor ve gerçekliği oluşturan atomlar bir perde gibi yırtılıyor. Evrenin akıl-sır ermez olguları bireyin hayatına çat kapı girerek bir yabancılaşma hissi yaratıyor.
Bilim-kurgu, ikonoloji, mitsel ve kişisel anlatılardan beslenen sanatçı, boyanın kolayca hem başka elemanları hem kendi kendini temsil etmesinden yararlanarak kolajı andıran kompozisyonlar kuruyor.
“Işıyan Portreler” Serisi’ne ait renkçi portrelerde modle etkisi ton zıtlığıyla değil renk zıtlığıyla veriliyor. Sanatçı, gün ışığı ve insan teninin sanat tarihindeki tezahürlerini anarken ışık ve varlıklar arasındaki ruhsal etkileşimi göstermeyi amaçlıyor.