Koleksiyonerlik gerçek anlamda bir tutku. Hele konu sanat olunca, birbirinden cazip seçeneklerle dolu bir yaratıcılık okyanusunda kaybolup gitmeden bu yolda emin adımlarla yürüyebilmek, mutluluk verici sonuçlar alabilmek adına daha da büyük önem kazanıyor. İşin belki de en zor kısmı o ilk adımı atabilmek. Ancak bu durum sizi korkutmasın; siz de sanat yapıtlarının karşısında büyülenip hayallere dalıyor, onlarla yaşamınızı paylaşmak arzusuyla yanıp tutuşuyor, ama işe nereden başlayacağınızı tam olarak bilemiyorsanız, sizin için hazırladığımız koleksiyonerlik rehberine hoşgeldiniz.
Bu yazı dizimizde önce bu yolculukta bize eşlik edecek belli başlı bilgi kaynaklarını inceleyeceğiz. Daha sonra da koleksiyonumuzun çerçevesini nasıl belirleyeceğimizi, alım yaparken, eserleri saklarken nelere dikkat etmemiz gerektiğini ve koleksiyonerliğe dair birçok konuyu bölümler halinde göreceğiz.
Bölüm l – Başlarken: Bilgiye nasıl ulaşırım?
Koleksiyon yapmaya başlayınca, sanat alanındaki teknik ve üslup çeşitliliğini, gündemin ne denli hızlı değiştiğini, ne kadar fazla sayıda sergi yapıldığını görecek ve gelişmeleri takip etmekte zaman zaman zorlanacaksınız. Dolayısıyla bilgiye en doğru ve hızlı şekilde ulaşabilmek son derece önemli olacak. Neyse ki günümüzde bu konuda başvurabileceğimiz sayısız kaynağa sahibiz. Gelin, koleksiyonerlik serüveninde sanat tarihi bilginizi geliştirmenize ve günümüz sanatını daha iyi kavramanıza yardımcı olacak belli başlı kaynaklara hep beraber göz atalım.
Müzeler ve Kültür Kurumları
İstanbul’da İstanbul Modern, Salt, Arter, Meşher, Sabancı Müzesi, Pera Müzesi, Elgiz Müzesi, Yapı Kredi Sanat, Akbank Sanat, Şekerbank Açık Ekran, Bilsart, Milli Reasürans Sanat Galerisi ve Borusan Contemporary; Ankara’da Cer Modern, Evliyagil Müzesi; Eskişehir’de Odunpazarı Modern Müze, Bayburt’ta Baksı Müzesi gibi kar amacı gütmeyen birçok müze ve sanat merkezinde güncel sanatın Türkiye ve dünyadan seçkin örneklerini görebilir; kütüphanelerinden ve atölye/seminer programlarından yararlanabilir; haftalık bültenlerine abone olarak sergi ve etkinliklerden düzenli şekilde haberdar olabilirsiniz. Dünyada ziyaret edilmesi gereken çağdaş sanat müzelerine gelince, Whitney ve New Museum (New York); MoMA (New York ve San Francisco); LACMA ve the Broad (Los Angeles); Guggenheim (New York ve Bilbao); Tate Modern ve Tate Britain (Londra); Centre Pompidou (Paris), MACRO (Roma), Museum of Contemporary Art Shanghai ve Museum of Contemporary Art Tokyo listenin başındaki adresler. Bu müzeleri bizzat veya istediğiniz sıklıkta ziyaret edemeseniz bile internet üzerinden takibe almanızda çok büyük yarar olacaktır.
Bienaller
Bienallerin en büyük avantajı, müzelere göre daha akışkan bir yapıda olduklarından gerçekleştikleri dönemin sanatsal eğilimlerinin neredeyse anlık bir fotoğrafını çekebilmeleri. Özellikle dünyanın gündemini meşgul eden sosyopolitik konularla yakından ilgileniyorsanız ve koleksiyonerlik serüveninize bu ilgi alanınızı dahil etmek sizin için önemliyse, bienalleri mutlaka takip etmelisiniz. Ülkemizin en önemli uluslararası sanat olaylarından İstanbul Bienali’nin yanı sıra, Çanakkale, Sinop ve Mardin’de de bienaller yapılıyor ve izleyici kitleleri her geçen yıl büyüyor. Yurtdışında ise Venedik, Sao Paulo, Documenta, Sidney, Havana, Şarca, Manifesta, Whitney, Şangay, Guangzu, Berlin ve Liverpool en önemli uluslararası sanat etkinlikleri arasında gösterilen bienallerin başlıcaları.
Galeriler
Galeriler de sanat gündemini hem belirleyip, hem de takip eden kurumlar olarak koleksiyoner adaylarının olmazsa olmaz adreslerinden. Galerilerde sergi sirkülasyonu müzelere göre çok daha yüksek olduğundan, ilginizi çeken galerileri hemen her ay düzenli olarak ziyaret etmenizde büyük yarar var. Ayrıca müzeler ve bienaller sanat görüşümüzü geliştirmemizi sağlayan başlıca etkinlik alanları olsa da, hangi tür eserlerle ilgilendiğimizi daha net olarak tanımlayıp sanat eseri alma aşamasına geldiğimizde, devreye sanat piyasasının dinamikleri ve galerilerle kurulan ilişkiler giriyor. Galerilerle çalışmanın en büyük avantajı, koleksiyonere aldığı eserin orijinalliğinden teknik desteğe kadar birçok konuda çeşitli hizmetler sunmaları. Belli bir galerinin temsil ettiği sanatsal çizgiyle ya da sanatçılarla ilgileniyorsanız, bu ilişkinin güvene dayalı ve uzun soluklu olması daha da büyük önem kazanıyor. Örneğin böyle bir galeriden aldığınız bir eseri ileride satmak istediğinizde galeri eseri sizden geri satın alabiliyor. Yine eserde oluşabilecek hasar, teknik arıza ve benzeri problemler karşısında, sanatçıya ulaşamadığınız takdirde rahatlıkla danışabileceğiniz ve yardım alabileceğiniz bir merciye sahip oluyorsunuz. Galericiyle kurulan güvene dayalı ilişki, aynı zamanda size özel indirimler, ön izlemeler gibi ayrıcalıklar sağlıyor. Unutmadan, konu galeriler olunca takip edilmesinde yarar olan bir etkinlik türü olarak galeri haftasonlarına da (gallery weekend) değinmeden geçmeyelim. En görkemlilerinden biri Berlin’de her yıl yapılan, ancak artık dünyanın Brüksel, Barselona, Milano, Mumbai, Şangay gibi birçok kentinde düzenlenen bu etkinlikler süresince, o kentin önde gelen galerileri iddialı sergiler gerçekleştiriyor ve birçoğu kapılarını gece geç saatlere kadar sanatseverlere açık tutuyor. Antrepo gibi kapalı bir fuar alanında standlar arasında saatlerce gezmeyi sevmeyenlerdenseniz, aynı zamanda kentte bol bol yürüyüş yapmanıza ve etrafı keşfetmenize izin veren bu tür etkinlikler tam size göre.
Müzayedeler
Çağdaş sanat alanında etkin olan galeriler, programlarında ağırlıklı olarak yaşayan sanatçıların güncel çalışmalarına yer verirken, müzayedelerde gerek yaşayan, gerek aramızda olmayan sanatçıların iki ya da daha çok kez el değiştirmiş eserleriyle karşılaşabiliyoruz. Yeni başlayan koleksiyonerler için alım yapmaya müzayedelerden başlamak pek iyi bir fikir olmasa bile piyasa verilerine erişim ve başka koleksiyonerlerle tanışmak adına oldukça yararlı olabilir. Müzayedelerde sunulan seçenekler ve fiyat aralıkları, koleksiyonunu belli bir düzeye getirmiş ve daha spesifik arayışları olan koleksiyonerler için çok daha uygun; örneğin belli bir sanatçının işlerini topluyor ve o sanatçının belli bir dönemine ait işlere ancak müzayedeler üzerinden erişebiliyor olabilir. Açık artırmayı izlemek ise şiddetle tavsiye ettiğimiz başlı başına bir deneyim. İleride gerçekleştireceğiniz alımlar için şimdiden gözlem yapmak hem yararlı, hem de oldukça eğlenceli.
Fuarlar
Fuarlar da hem gündemi takip edip sanat ortamının aktörlerini daha yakından tanımamıza, hem de ilgilendiğimiz sanatçıların farklı galerilerdeki eserlerinin fiyatlarını hızlı bir şekilde karşılaştırmamıza olanak sağlıyor. Özellikle fuarların organize ettiği ve birçok sanat profesyonelinin konuşma yaptığı seminerler, gerek güncel sanatsal yaklaşımlar, gerek koleksiyonerlik konularında bilgi edinmek için son derece yararlı. Ülkemizde Contemporary İstanbul ve Tüyap Fuarı’na bu yıl alternatif bir etkinlik olarak Step de eklendi. Tam anlamıyla fuar kategorisine girmeyen ve birçok genç sanatçının yapıtlarını sanatseverlerle buluşturan Mamut Art Project, Akbank Günümüz Sanatçıları Sergisi, Base ve Genç-Yeni Farklı gibi etkinlikler de koleksiyoner adayları için en az fuarlar kadar önemli adresler. Ayrıca koleksiyonerlikle ilgilenen herkesin çağdaş sanatın kalbinin attığı belli başlı uluslararası fuarları mutlaka takip etmesi gerekiyor. Art Basel (Basel, Miami, Hong Kong), Frieze (Londra, New York, Los Angeles), the Armory Show (New York), ARCO Madrid, ARCO Lisboa, Art Dubai, Scope (New York, Miami, Londra, Basel), Art Cologne ve TEFAF (Maastricht) bunlardan bazıları. Bu arada Afrika ve Güney Amerika gibi rotaları da es geçmeyin. Çağdaş Afrika sanatı için 1:54 (Londra, New York, Marakeş), Cape Town Art Fair ve Art Joburg; Güney Amerika için Zona Maco; Asya için Art India ve Seoul Art Fair de Batı merkezli fuarlara ek olarak takip listenizdeki yerlerini almalı. Uluslararası sanat ortamını daha yakından deneyimlemek için, yılda en az bir yurtdışı fuarına katılmanızı öneririz. Böylece ufkunuzu daha da genişleterek, yerel piyasalarda karşınıza çıkan eserleri ve fiyatlarını küresel verilerle karşılaştırabilirsiniz. Üstelik koleksiyonunuza farklı ülkelerin sanatçılarını da dahil etmek isterseniz, yurtdışı fuarlarda yabancı galericilerle kurduğunuz ilişkiler size özellikle orta ve uzun vadede büyük avantaj sağlayacaktır.
Sanat Danışmanları
Koleksiyonerlik sürecinde bize yardımcı olan bir diğer kaynak, proje bazlı ya da uzun soluklu olarak desteğine başvurabileceğimiz sanat danışmanları. Çok yoğun bir iş hayatınız varsa ve sanat etkinliklerinin hepsine gitmek için zaman bulamıyorsanız, sanat danışmanınız sizin için fuarları ve galerileri ziyaret edip ön bilgi alabilir; böylece filtreleme yaparak sizi amacınıza uygun olan birçok farklı seçenekle zaman kaybetmeden buluşturabilir. Öte yandan koleksiyonunuzun uzun vadedeki yatırım değeri sizin için en az kişisel beğenileriniz kadar önemliyse, sanat danışmanınız size bu anlamda doğru tercihler yapmanız için de rehberlik edebilir. Ancak danışmanlığına başvuracağınız kişinin alanında yetkin ve iş etiğine uygun hareket eden bir profesyonel olması gerektiğini unutmayın. Bu konuda en değerli ipuçlarını, danışmanınızın daha önce çalıştığı kişi ve kurumların olumlu referansları oluşturacaktır.
Kitaplar ve Dergiler
Her ne kadar günümüzde internet en sık başvurduğumuz bilgi kaynağı olsa da, kitap ve dergilerin yeri bir başka. Her koleksiyoner adayının okuması gereken belli başlı kitapları Art50.net’in kitaplık bölümünde bulabilirsiniz.
Ülkemizde Milliyet Sanat, Artam Global, Genç Sanat, Art Unlimited, Rh+ gibi birçok aylık sanat dergisi mevcut. Art Forum, Flash Art, Frieze Magazine, Art Review, Art News, Art in America, Juxtapoz, Wallpaper, The Art Magazine, Apollo Magazine ve Aesthetica gibi uluslararası yayınlara da kolaylıkla abone olabilirsiniz.
Kurslar ve Seminerler
Çağdaş sanatı daha iyi anlamak için sayısı her geçen gün artan seminer, rehberli tur ve ve eğitim programlarına katılmak da koleksiyoner adayları için cazip seçenekler arasında. Üstelik süreç içinde sizin gibi çağdaş sanata ilgi duyan, birlikte sergi gezebileceğiniz yepyeni dostlar edinebilirsiniz. Kendi de bir koleksiyoner olan Tansa Mermerci Ekşioğlu’nun kurduğu Spot Projects bu alanda değerli çalışmalar yapan bir oluşum. Yine yukarıda bahsettiğimiz İstanbul Modern gibi sanat kurumlarının çeşitli atölye ve seminer programlarını iç rahatlığıyla takip edebilirsiniz.
Yurtdışında uzun zaman geçirme seçeneğine sahipseniz, ünlü müzayede evleri Sotheby’s ve Christie’s’in, Saatchi Galeri’nin ya da MoMA’nın süreli eğitimlerine katılmak da harika bir fikir olabilir. Ancak bunların önemli bir bütçe gerektirmesi nedeni ile baştan kurs ücretlerine göz atmanızı tavsiye ederiz.
Online kaynaklar ve sosyal medya
İnternet, çağdaş sanatla ve koleksiyonerlikle ilgilenenler için bulunmaz bir nimet. Bilgilendirici makaleler, röportajlar, bloglar, videolar, hatta sosyal medyada sanat profesyonellerinin paylaşımları, sanat etkinliklerini gezmek için yeterince zaman bulamayan ya da etkinliklerin büyük kısmının gerçekleştiği kentlerden uzak yerlerde yaşayan sanatseverlerin imdadına koşuyor.
Yurtdışında Artsy.net ve Türkiye’de Art50.net gibi online platformlar, tek tıkla çok sayıda genç ve başarılı sanatçının en güncel eserlerine 7/24 görüntüleme ve satın alma erişimi sağlarken, bloglarında bilgilendirici makalelere ve sanat alanından farklı uzmanlarla birbirinden renkli röportajlara yer veriyor.
Son olarak yukarıda sözünü ettiğimiz tüm etkinlik ve yayınların Facebook, Twitter ve ve İnstagram kanallarını takibe almanızı şiddetle öneriyoruz.
Bölüm ll – Öncelikleri Belirlemek: Hangi Eserleri Toplayacağıma Nasıl Karar Veririm?
Diyelim ki artık bilgi düzeyimizin koleksiyon yapmaya başlamak için yeterli olduğunu hissediyoruz. Bu durumda esas işimiz, aslında tam da şimdi başlıyor.
“Bir koleksiyonu iyi yapan temel prensip nedir?”
Koleksiyonerleri eser biriktiricilerinden ayıran başlıca yönleri, yola belli bir amaçla ve net olarak tanımladıkları bazı önceliklerle çıkmaları. Beğendiğimiz her eseri düşünmeden almak, bir koleksiyon oluşturmak için hiç de iyi bir yöntem değil.
Elbette belirlediğimiz bu öncelikleri, taşa yazılmış kanunlar gibi düşünmemeliyiz; kriterler zaman içinde değişebilir; bu son derece doğaldır. Sonuçta bu yolda yürüdükçe yepyeni sanatsal yaklaşımlarla, daha önce görmediğiniz tekniklerle karşılaşmaya devam edeceğiz. Ya da gittiğimiz uluslararası bir fuarda, farklı bir ülkeden yeni bir galericiyle tanışıp çalışmaya başlayacağız ve o da sizi, önceden tanımadığımız ya da takip etmediğimiz bir sanatçının, akımın, hatta ülkenin sanatıyla buluşturacak ve sanat görüşümüzde değişiklik yaratacak.
Kısacası, kendimize seçme kriteri koymak, değişime kapalı olmak anlamına gelmemeli. Yine de bu uçsuz bucaksız sanat yapıtları evreninde, koleksiyonunuzun anlamlı bir bütün oluşturması için bazı prensipleri ilk adımda tanımlayıp kararlılıkla uygulamanızda büyük yarar var. Şimdi gelin, koleksiyonunuzun başlangıç çerçevesini belirlemek için düşünmeniz gereken kriterlere daha yakından bakalım.
Yatırım mı? Zevk mi?
Sanat eseri biriktiren bazı kişiler, buna tamamen yatırım amacıyla yönelirler. Koleksiyonlarının ileride değer kazanacağı beklentisi taşırlar ve alacakları eserleri yalnızca buna göre seçerler. Ancak gerçekten iyi birer koleksiyoner olarak tanımlayabileceğimiz kişilerin seçimleri, bu eserlerin ileride değer kazanıp kazanmama potansiyelinden çoğu zaman bağımsızdır. Kendilerine “bu eseri yaşamıma katmayı, onunla aynı ortamı paylaşmayı gerçekten istiyor muyum” diye sorarlar. En iyi koleksiyonlar, böyle bir yaklaşımın sürdürülmesiyle ortaya çıkar. Bu nedenle sizi heyecanlandırmayan ve ilginizi çekmeyen bir eseri, yalnızca ileride değerinin yükselme olasılığı bulunduğu için almamanızı öneririz. Yatırım odaklı alım yapan biriktiricilerin depoları, satın alındıktan sonra gün ışığı görmeyen ve belki de tekrar satışa çıkarılana kadar görmeyecek eserlerle dolu. Oysa aynı eser, onunla yaşam ortamını paylaşmayı gerçekten isteyen bir başkasının elinde, çok daha fazla izleyicinin görebileceği bir yerde, belki de evinde veya ofisinde sergilenir durumda olurdu. Bu da hem koleksiyoneri, hem de esere emek veren ve görünür olmasını dileyen sanatçıyı çok daha fazla mutlu ederdi.
Ayrıca yatırım değeri, günün sonunda zaten geçmiş verilere dayanarak yapılan bir tahminden ibaret. İşlerinin ileride büyük değer kazanması beklenen bir sanatçı, birkaç yıl içinde popülerliğini aniden yitirebilir. Aynı şekilde, bugün piyasa başarısı düşük olan bir sanatçı, gelecekte herhangi bir sebeple sanat piyasasının dikkatini çekebilir ve işleri çok daha yüksek fiyatlara satılmaya başlayabilir. Eğer onu severek aldıysanız, ilk durumda eser maddi değer yitirse bile sizin için manevi değerini yitirmeyecektir. İkinci durumda ise maddi kazanç gözetmeden aldığınız eser, aynı zamanda finansal anlamda değer üretecektir. Başka bir deyişle koleksiyon oluştururken önceliğinizi tutku ve beğeni olarak tanımladıysanız, yatırım değeri ne olursa olsun yaşamınıza müthiş bir zenginlik katacağından emin olabilirsiniz.
Genç Sanatçılar: Başlamak için Harika Bir Yer
Koleksiyonerliğe başlarken mütevazı bir bütçeyle nitelikli eserler almayı kim istemez? Bunun için en iyi yöntemlerden biri, genç sanatçıların çalışmalarına yönelmektir. Henüz önceliklerinizi yeni yeni anlamaya ve beğenilerinizi test etmeye başlamışken, tek seferde büyük meblağları gözden çıkarmak son derece risklidir. Üstelik genç sanatçıların eserlerini toplayarak, onlara kariyerlerini sürdürmeleri adına maddi ve manevi destek vermiş olursunuz.
Buraya tıklayarak Art50.net’te yer alan sanatçıları ve eserlerini keşfedebilirsiniz.
Yatay ve Dikey Biriktirme
Koleksiyonunuzun çerçevesini oluştururken yararlanabileceğiniz iki temel stratejiden söz edebiliriz: yatay ve dikey biriktirme.
- Yatay biriktirmenin ön planda olduğu koleksiyonları, çok geniş bir alanın anlık bir fotoğrafını çeken koleksiyonlar olarak da görebiliriz. Belli bir döneme ait olabildiğince çok sayıdaki sanatçının yalnızca birer işini toplamak, yatay biriktirmeye iyi bir örnektir.
- Dikey biriktirme yönü ağır basan koleksiyonlar, daha dar bir alana odaklanıp onu derinlemesine ve çok daha geniş bir zaman aralığında ele alır. Örneğin tek bir sanatçının hemen tüm işlerini toplamaya çalışmak, bir dikey biriktirme girişimidir.
Ancak genellikle hiçbir koleksiyon, tamamen yatay ya da dikey biriktirme prensibine dayanmaz. Tek bir koleksiyonerin, belli bir döneme ait tüm sanatçılardan birer iş edinmesi gerçekçi bir hedef değildir; aynı şekilde, bir sanatçının bugüne değin yaptığı tüm işlerini içeren bir koleksiyona sık rastlamayız. Yine de bu iki stratejiden birini daha öncelikli bir yere koymanız mümkün. Sürekli yeni sanatçılar keşfetmek sizi daha çok heyecanlandırıyorsa, yatay biriktirmeye daha yatkınsınız demektir. İlginizi çeken az sayıdaki birkaç sanatçının, kariyerinin başlangıcından bugüne kadar yaptığı tüm işleri bulup toplamak sizi heyecanlandırıyorsa, dikey biriktirmeye ağırlık vermek sizin için çok daha uygun. Bu şekilde sınırlı bütçe, zaman ve enerjinizi amacınıza en uygun şekilde kullanabilirsiniz. Böylece hem daha ulaşılabilir hedefleriniz, hem de daha anlamlı ve keyifli bir koleksiyonunuz olacaktır.
Teknikler, Coğrafyalar ve Temalar
Buraya kadar koleksiyonerlikte yatay-dikey dengesinin gözetilmesi konusunu incelerken yalnızca sanatçılardan ve ait oldukları dönemlerden söz ettik. Ancak rotamızı daha ayrıntılı olarak tanımlamamızı sağlayabilecek başka kriterler de mevcut. Gelin, hep birlikte onlara daha yakından bakalım:
Teknik/malzeme: Belki yalnızca yağlıboya tuval resmiyle ilgileniyorsunuz; belki de siyah-beyaz fotoğraflar sizin için özel bir yere sahip. Teknik önceliğinizi belirledikten sonra, koleksiyonda sanatçı ve dönem olarak yatay mı, dikey mi ilerlemek istediğinizi düşünmeye başlayabilirsiniz.
Resim, Heykel, Fotoğraf, Dijital Sanat ve Baskı türlerinde özenle seçilmiş yüzlerce esere Art50.net’ten kolayca ulaşabilirsiniz.
Öte yandan öncelik vereceğiniz teknikleri seçerken ilgi alanlarınız kadar, eserleri koruma ve sergileme olanaklarınızı da göz önünde bulundurmanız gerekir. Resim farklı, fotoğraf farklı bakım ve saklama koşulları gerektirir. Bu noktada seçtiğiniz eserlerin boyutları bile önem kazanacaktır. Yaşam alanlarınızın büyük işleri sergileyip saklamaya el vermediğini varsayalım; bu durumda koleksiyonunuzu belli bir ebadın altındaki işlerle bile sınırlandırabilirsiniz: 50×70 cm’den büyük olmayan kağıt işler, 100×100 cm’yi geçmeyen tuval resmi gibi.
Coğrafya: Koleksiyonunuzun sınırlarını coğrafi olarak da çizmeniz mümkün. Belki yalnızca Eskişehir’de doğmuş sanatçıların eserleriyle ilgileniyorsunuz. Ya da Doğu Avrupa sanatına özel bir ilgi duyuyorsunuz. Afrika kıtasının güncel sanatına hayran da olabilirsiniz. Bunu ifade ettiğinizde, zaten belli bir coğrafyada derinleşmeyi seçmiş buluyorsunuz. O coğrafya içinde kalarak yatay ya da dikey yönü baskın bir seçki oluşturmak ise size kalmış. “İlk çıkış noktam coğrafya olmasın” derseniz, onu koleksiyonun alt başlıklarından biri haline de getirebilirsiniz. Teknik ya da az sonra değineceğimiz temalardan yola çıkarak, bu teknik ve temalarda dünyanın farklı yerlerinde üretilmiş eserler toplayabilirsiniz.
Tema: Koleksiyonerler için belki de en önemli kriterlerden biri, koleksiyonun vurgulamasını istedikleri temalardır. Elbette hiçbir sanat eserinin içeriğini tek bir konuya indirgeyemeyiz. Bundan ötürü, çeşitli sanatçılar tarafından değişik dönemlerde farklı tekniklerle üretilen sanat eserleri, aynı koleksiyonun çatısı altında yan yana geldiklerinde birbirleriyle konuşabilirler ve yeni kavramsal ilişkiler kurabilirler. Bu bağlamda portre, manzara, natürmort, soyut, doku, renk, vb doğrudan eserin konusu ve üslubuyla ilgili kriterler belirleyebileceğiniz gibi, kent, doğa, cinsiyet, göç, popüler kültür, ekoloji gibi bireysel olarak ilgi duyduğunuz konulara da yönelebilirsiniz.
Art50.net’in özel olarak hazırladığı seçkilerde, ilginizi çekecek konulardaki eserleri bir arada bulabilirsiniz. Seçkileri görmek için tıklayın.
Koleksiyonunuzu biçimlendirecek belli başlı temalara karar verdikten sonra, geriye kalan kriterleri alt başlıklar olarak ele alıp yolunuza bu şekilde devam etmeyi yeğleyebilirsiniz. Bu alt başlıklar zaman içinde, tamamen sizin önceliklerinize bağlı olarak gelişecek ve netleşecek, hatta yeni alt başlıklar ortaya çıkacak ve eskilerini dönüştürecektir. Koleksiyonerliğin en heyecan verici yanı da zaten bu asla bitmeyen, eserleri olduğu kadar kendini de keşfetme serüvenidir.
Bölüm lll – Sanatla Çevrili Bir Yaşam: Koleksiyonumu Nasıl Korur, Sergiler ve Saklarım?
Geldik işin belki de en keyifli adımına; artık koleksiyonumuzu yaşam ve çalışma alanlarımızda nasıl sergileyeceğimizi planlamaya başlayabiliriz. Evimiz, ofisimiz, hatta eserin uygunluğuna göre bahçemiz bile doğru bir yaklaşımla gerçek bir sanat mekânına dönüşebilir. Ayrıca bu bölümde, eserleri sergilemediğimiz zamanlarda nasıl saklamamız gerektiğini göreceğiz.
Koruma ve Sergileme Biçimleri
Her sanat eseri, teknik özelliklerine bağlı olarak birkaç farklı şekilde sergilenebilir; önemli olan, seçtiğimiz yöntemin hem eserin estetik bütünlüğüne müdahale etmemesi, hem de onu dış etkenlerden mümkün olduğunca koruyabilmesidir. Ancak tekniği ne olursa olsun, eserleri yerleştirirken bazı konulara dikkat etmemiz gerekir.
En Sık Yapılan Yanlışlar:
- Eserleri, özellikle belirtildiği durumlar dışında göz hizasında olmayan yüksekliklere yerleştirmek;
- Duvara astığımız, yere ya da kaide üzerine koyduğumuz eserleri radyatör, soba, şömine, hatta lamba ve spot gibi doğrudan ısı kaynaklarının çok yakınına koymak;
- Balkon ya da teras gibi aşırı sıcak, soğuk ya da nemli olabilen ortamlarda, dış mekâna uygun heykeller dışında sanat yapıtı bulundurmak;
- Su ve nemden kolay etkilenen malzemeler içeren eserleri, banyo ve mutfak gibi su ve su buharının yoğun olarak bulunduğu mekânlarda sergilemek;
- Eseri çerçeveleme, restorasyon ve onarım gibi amaçlarla, genellikle de hesaplı olacağı yanılgısıyla işinin ehli olmayan kişilere emanet etmek;
Günümüz sanatçıları alışılmışın dışında birçok malzemeyle eserler ürettiğinden, eserin korunma ve saklanma koşullarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için doğrudan sanatçıya, alım yaptığınız galeri ya da müzayede evine danışmanızı şiddetle öneririz.
Şimdi dilerseniz, sanat yapıtlarında karşımıza çıkan belli başlı malzeme ve tekniklere uygun sergileme seçeneklerine yakından bakalım.
Kağıt İşler
- Kâğıt üzerine kurşun kalem, pastel, mürekkep, taş baskı, serigrafi, linol baskı, gravür, suluboya, guaj, pigment baskı, dijital baskı ve karışık teknik, hatta kolaj gibi birçok farklı teknikte karşımıza çıkan yapıtlardır;
- Çerçeve içine alınmadıkları takdirde kısa sürede kirlenebilir ya da zarar görebilirler. Bu nedenle eseri çerçevesiz şekilde satın aldıysanız, hemen asmayacak olsanız bile bir an önce çerçeve yaptırmanızı öneririz;
- Çerçeve profili seçerken mekândaki diğer unsurlarla değil, eserle uyumuna göre hareket etmelisiniz. Çok süslü ve renkli profillerden mümkün olduğunca uzak durmalı; paspartu yaptıracaksanız, onu seçerken de benzer noktaları göz önüne almalısınız;
- Ahşap ve plastik profil seçenekleri arasında kaldıysanız, ahşap gibi doğal malzemelerden yapılmış olanları yeğlemeniz gerek görsellik, gerek dayanıklılık bakımından daha iyi sonuç verecektir;
- Elinizdeki yapıt yoğun bir dokuya ya da kalınlığa sahipse, başka bir deyişle üçüncü boyutu belirginse (kolaj, dikiş, kağıt kesme, vb), derinlikli çerçeve neredeyse kaçınılmazdır;
- Özellikle tek yapıtları bütçenizi aşan sanatçıların çoklu edisyonlarına yönelmek isteyebilirsiniz. Baskı ya da fotoğraf gibi edisyonlu bir işin ön yüzünde edisyon numarası (Ed. 1/15 gibi) ve sanatçının imzası varsa, bu bilgilerin eser çerçeveye girdikten sonra da görünür olması yararlı olur; zira edisyonlar, çoğaltma olsalar da yalnızca belli sayıda üretilmiş ve sanatçının elinden çıkmış kopyalardır ve tuval üzerine yağlıboya resim gibi orijinal kabul edilirler;
- Zaman içinde solmalarını hızlandıracağından, kâğıt işlerin gün içinde sürekli ve doğrudan güneş ışığı almamasına da dikkat etmek gerekir.
- Sanatçılar, bazen fotoğraf ve dijital baskılarını çerçeveye alternatif olan pleksi sandviç veya ışık kutusu (lightbox) içinde sunmayı tercih ederler. Pleksi sandviç çerçeveye kıyasla biraz daha maliyetli olmakla birlikte iki avantaja sahiptir; eserin çevresinde çerçeve görüntüsü yoktur ve çerçeveli fotoğraflarda zaman içinde oluşabilen dalgalanma ile karşılaşılmaz. Ancak pleksi sandviç kalıcıdır ve fotoğrafı sonradan içinden çıkarıp başka bir çerçeveye koymak mümkün değildir. Işık kutusunda ise fotoğraf yarı geçirgen bir yüzeye basılır ve içinde neon tüplerin ya da LED şeritlerin olduğu kalın bir kutu-çerçevenin ön yüzünde sergilenir. Burada dikkat edilmesi gereken, eseri asacağınız duvarda elektrik kaynağının bulunmasıdır.
Tuval Resimleri
- Tuval resimleri genellikle kasnağa gerilidir, verniklidir ve çerçeve yapılmalarına gerek yoktur. Hatta kimi tuvallerin yan yüzeyleri de eserin devamı niteliğindedir ve zaten açıkta kalması gerekir. Ancak bazı eserler sanatçı tarafından çerçeveli olarak sunulur; bu tür durumlarda çerçeveyi muhafaza etmekte yarar vardır. Çerçevenin varlığı, her durumda eserin taşınırken zarar görmesi olasılığını azaltacaktır;
- Müze koleksiyonlarındaki çok eski, kırılgan durumda ve korunması gereken eserler dışında, tuval resminin önüne cam koymak artık neredeyse hiç tercih edilmeyen bir uygulamadır. Tuval resminin sahip olduğu zengin doku, camın arkasına girince kayba uğrar;
- Sanatçılar günümüzde gerek yağ, gerek su bazlı boyaların üzerine uygulanabilen ve hem koruyucu, hem de görsel deneyimi zenginleştirici vernikler kullandığından, yağlıboya ve akrilik tuvallerin gün ışığına karşı direnci oldukça yüksektir. Ancak dış mekânlardakine benzer aşırı değişken sıcaklık ve nem koşulları, bu tür eserler için de yıpratıcı etkiye sahiptir.
Heykeller ve Objeler
- Günümüzde heykel ve obje alanında kullanılan malzemeler neredeyse sonsuz bir çeşitliliğe sahiptir. Mermer, bronz, cam, seramik ve ahşap gibi daha geleneksel malzemelerin yanı sıra kâğıt, tekstil, pleksiglas, madeni tel, neon, silikon, alçı, hatta buluntu malzemelerden oluşan asamblajlardan söz etmek mümkündür;
- Koleksiyonunuzda bu tür eserlere ağırlık verecekseniz, mekânı nasıl kullanacağınızı iyi planlamak büyük önem kazanır. Örneğin kırılgan bir eserin, mekânda yaşayanların rutinlerine bağlı olarak sık sık yer değiştirmesi gerekmeyeceğinden emin olmak gerekir;
- Heykeli, sanatçının verdiği bilgiye göre yere koyabilir, duvara ya da tavana asabilir, yüksekliği uygun bir kaidenin ya da duvara monte bir rafın üzerinde sergileyebilirsiniz;
- Heykel dış mekânda sergilenmek için uygunsa, balkon, bahçe ya da teras gibi alanlara da yerleştirebilirsiniz.
Video ve Yeni Medya
- Özellikle ofis binalarında giderek daha sık görmeye başladığımız video ve yeni medya sanatı örnekleri, bireysel koleksiyon yapanların sergilemekte en çok zorlandıkları türler arasındadır. Oysa özünde diğerlerinden hiçbir farkları yoktur;
- Video sanatı toplayacaksanız, ihtiyacınız olan ekipman büyük ihtimalle duvara monte edeceğiniz bir ekran ve flaş bellekten ibaret olacaktır. Bazı yapıtları projektörde sergileme ön koşulu bulunur; eseri ev ortamında sergileyecekseniz, sanatçıdan bu konuda onay almak uygun olacaktır;
- Yeni medya sanatı toplamak da sanatçı ve galericinin teknik desteğiyle son derece keyifli bir deneyime dönüşebilir. Ancak yine de koleksiyonerliğe yeni başlayanların en azından belli başlı tercihleri oturana ve temel meselelere hakim olana kadar hem teknik özellik, hem de sergileme biçimi açısından daha az karmaşık eserler seçmeleri yerinde olur.
Saklama
Daha önce de belirttiğimiz gibi, alım hızınızı ve tercihlerinizi göz önünde bulundurarak, sergilenmedikleri dönemlerde eserlerinizi güvenle saklayabileceğiniz bir depo alanı oluşturmak son derece önemlidir.
- Depo alanındaki eserler doğrudan gün ışığı, aşırı sıcaklık ya da nem koşullarına maruz kalmamalıdır;
- Depo alanı, koleksiyonunuzun tamamının en azından orta vadede sığabileceği büyüklükte olmalıdır. Bazen çok beğendiğiniz ve bütçenize uygun bir yapıtı, sırf koyacak yeriniz olmadığı için almaktan vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz. Bu da hem koleksiyonunuzun gelişimini, hem de sizin motivasyonunuzu olumsuz yönde etkileyecektir;
- Kısa süre içinde hızla büyüyen bir koleksiyonunuz varsa ve ev ya da ofis mekânlarınızda şimdiden alan sıkıntısı yaşıyorsanız, artık birçok farklı bölgede etkin ve erişilebilir durumdaki depolama firmalarından, sanat eseri saklamaya uygun bir depo alanı kiralamayı da düşünebilirsiniz. Böylece eserlerinizi hem yaşam alanlarınızı daraltmadan, hem de güvenle muhafaza edebilirsiniz;
- Depolama kadar önemli bir diğer konu, koleksiyonunuzun envanterini daha başlarken oluşturmaktır. Bu alışkanlığa ne kadar erken sahip olursanız, koleksiyondaki eser sayısı arttıkça yerlerini takip etmeniz ve verilere hızlıca erişmeniz o denli kolaylaşacaktır. Ayrıca envanteri oluştururken eserlerle ilgili belgeleri (orijinallik sertifikası, fatura ya da varsa kurulum talimatları gibi) bu kayıtlarla birlikte saklamanız yerinde olacaktır.
Yazı dizimizi tamamlarken, eserle ilgili ad, yapım yılı, malzeme, ölçüler ve edisyon bilgilerinin bulunduğu orijinallik sertifikasının, size sanatçı ya da galerici tarafından eserle birlikte teslim edilmesi gerektiğini de hatırlatalım. Orijinallik sertifikası, edisyonlu olsun ya da olmasın, her özgün eserle birlikte alıcıya verilmelidir; kısacası sanatçınızdan, galericinizden ya da müzayede evinizden ısrarla isteyiniz!
Artık koleksiyonerlik serüveni için yola çıkmaya hazırsınız; şimdi sıra sizde! Yeni ve sanat dolu yaşamınızın tadını doya doya çıkarmanız dileğiyle…
İpek Yeğinsü