Bu sefer Tokyo’ya gidiyoruz. Tokyo, Roppongi Hills Kompleks’te bulunan heybetli Mori Kulesi şehrin her tarafından görülüyor. Kulenin en üst katına çıktığınızda çağdaş sanat tutkunu Minoru Mori tarafından kurulmuş olan Mori Sanat Müzesi’ni görüyorsunuz. Önemli bir iş adamı ve şehir geliştirme vizyoneri olan Minoru Mori, Mori Kulesi’ni bir binanın ötesine taşıma hayaline sahipmiş. Bu kuleyi şehir kültürünün bir ayrılmaz bir parçası ve dinamik bir merkez haline getirmek amacıyla 2003 yılında Mori Sanat Müzesi’ni kurmuş. Günümüzde Tokyo’nun en önemli binalarından biri olan Mori Kulesi, aynı zamanda sanatseverlerin ve turistlerin Tokyo listesinin en üst sıralarına yerleşmiş durumda.
Richard Gluckman tarafından inşa edilen Mori Sanat Müzesi alışılmışın dışında bir müze. Kurumsal kaynaklı birçok özel müzenin aksine Mori Müzesi, kurucusunun koleksiyonunu sergilemek amacıyla kurulmadığı gibi kalıcı bir sergi salonuna da sahip değil. 2005 yılında bünyesinde eser toplamaya ve koleksiyon oluşturmaya başlayan müzenin koleksiyonu Asya kıtası modern ve çağdaş sanat eserlerinden oluşuyor.
Günümüzde Le Corbusier, Hiroshi Sugimoto ve Takashi Murakami gibi önemli sanatçılarının eserlerinin yer aldığı zengin bir koleksiyona sahip olmasına rağmen Mori Sanat Müzesi amacının koleksiyonunu değil sanatçıları ön plana çıkarmak olduğunu vurguluyor. Bu amaç doğrultusunda belirli aralıklarla koleksiyondan seçtiği eserleri sanatseverlere sunuyor.
Müze açıldığı günden bu yana Asya kıtasından ve uluslararası birçok önemli sanatçıyı ağırladı. Düzenlediği görsel, teknik, materyal ve sergileme bakımından zengin sergiler kapsamında Ai Weiwei, Tokujin Yoshioka, Yayoi Kusama ve Bill Viola gibi birçok ikonik isme yer verdi. Mori Sanat Müzesi hit sergilerine ek olarak adını yeni duyurmaya başlayan genç sanatçıları da desteklemeye devam ediyor. Yürüttüğü MAM Project kapsamında galerideki bir alanda genç sanatçıların solo şovlarını, MAM Screen bünyesinde ise müze içinde çeşitli video çalışmaları sunuyor.
Mori’nin alışılmış dışı bir diğer özelliği ise Tokyo şehir manzarası ile iç içe olması. Gökdelenin tepesinde bulunması ve Sky Gallery’de düzenlenen sergilerle sanatseverlere manzaranın ve sanatın keyfini eş zamanlı olarak çıkarma imkanı veriyor. Müzenin ayrıca bir hediyelik eşya dükkanı ve The Sun ve The Moon adlı iki restoranı da var. Restoranlar hakkında ilginç bir bilgi ise sanatı menülerine taşımaları. Zaman zaman müzede düzenlenen sergilere paralel olarak restoranların menüleri değişiyor.
Mori Sanat Müzesi’nin “Art + Life” prensibini Leandro Erlich’in ‘’Seeing and Believing’’ adlı sergisinde görmek mümkün. 18 Kasım-1 Nisan 2018 tarihleri arasında izleyiciyle buluşan ve Arjantinli sanatçının günümüze kadar düzenlenmiş en kapsamlı solo sergisi olan bu sergi, optik illüzyon ve ses efektlerinin kullanımıyla sanatseverlere alternatif bir gerçeklik anlayışı sundu. Aynı bu sergi gibi, Mori’deki diğer etkileyici sergileri gördükten sonra çevrenize başka bir gözle bakmaya başlayacaksınız. İşte o zaman Mori prensibini, yani sanatın yaşamın içinde ve her yerde olduğunu bir kez daha anlayacaksınız.
Simge Erdoğan