Geçmişin izlerini sürerken nesilden nesile aktarılan bilinci ve dönüşümü araştıran İranlı sanatçı Razi Razavi çalışmalarında yarattığı semboller aracılığıyla izleyiciyle diyalog kuruyor. Sanatçının desenlerinde betimlediği mutant figürler adeta geçmişten geleceğe bir köprü inşaa ediyor. Tahran’dan İstanbul’a yerleşen sanatçıyla, sanat pratiği, iki kültür arasında göze çarpan farklılıklar ve sanat ortamı üzerine kısa bir sohbet gerçekleştirdik.
Razi Razavi, Lisans eğitimini Nabi Akram Üniversitesi, Grafik Tasarım Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini Tahran Azad Üniversitesi, Resim Bölümü’nde tamamladı.
Merhaba Razi,
İşlerine baktığımızda gerek eser isimleri gerekse kullandığın malzeme tarihe, yaratılışa ve inançlara referans veriyor. Eserlerini üretim sürecinden bahseder misin kısaca?
Evet tarih benim için hem özel hem de önemli bir konu. Tarihte, önceden yaşamış insanlar, yaşadıkları olayları ve deneyimlerini zihinlerinde saklıyor, biriktiriyor ve sonrakilere aktarıyor. Ben sanatçı olarak, tarihi kendi bulgularımı karşılaştırarak ele alıyorum ve istediğim şekilde onlara yeni anlamlar yükleyerek işlerimi tasarlıyorum. Bir diğer yandan, “Nereden geldik?, Nereye gidiyoruz?, Hangi amaçla dünyaya geldik?” gibi sorular benim sanatımın çıkış noktalarından biri diyebilirim. Hayatı anlamak için etrafımdaki her şeye büyük bir hassasiyet ile bakıyorum ve bunu yaparken de geçmişten besleniyorum. Özellikle “mutasyon” kavramından yola çıkarak, geçmişten bugüne nasıl bir dönüşüm olmuş, nasıl bir yol izlenmiş onu araştırıyorum. Tanrı bizi ne şekilde yaratmış?, Atalarımız bizim için nasıl bir gelecek inşaa etti?, Mamutlar nasıl evrildi?, İnsanlar zamanla hem manevi hem de fiziksel olarak nasıl değişti ve bugün bize bu nasıl yansıyor? Artık günümüzde bunlarla ilgili pek çok araştırma yazısı okuyabiliriz. Genlerle nesilden nesile geçen kodlar aslında bizim tek ve bir olmadığımızın kanıtı. Biz birer tarih boyu insanlarız ve bizler de bugün gelecek nesilleri inşaa ediyoruz.
Eserlerinde yarattığın imgeler sembollerle birlikte betimleniyor. Semboller ve figürler arasında nasıl bir ilişki var?
Semboller ve işaretler kullanarak söylemek istediklerimi daha derin ve daha başka anlamlarda söyleyebiliyorum. Eserlerim, sadece sembollerden oluşmuyor tabii… Ancak onları birer araç olarak kullanıyorum. Bunu yaparken de çeşitli kültürlerin sembollerini araştırıyor ve anlamlarını inceliyorum. Daha sonra tüm bulduğum verileri kendi süzgecimden geçirerek eserlerime yansıtıyorum. Yıllardır semboller üzerine çalıştım. Sembollerin ardında saklı izler nasıl okunur, nasıl anlam çıkartılır, nasıl okunur bunları öğrendim. Aslında yüzyıllardır semboller bize yol gösteriyor. Ben de desenlerimde benim yüklediğim anlamları barındıran semboller kullanıyorum. Farklı sembolleri birleştirerek, karıştırarak yeni anlamlarda semboller üretiyorum, ve hepsinin anlamı birbirinden farklı oluyor.
Çalışmalarımda iki farklı üslupta çizgiler bulunuyor. Bazıları daha gerçekçi ve figüratif çizgilerle bazıları daha soyut bir tutumla betimleniyor. Hatta bazen, hat sanatı da eşlik ediyor desenlerime. Bakıldığında, gerçekçi üsluptakiler materyalistlik dünyayı temsil ederken, soyut betimlemeler ise içerisini yani maneviyatı temsil ediyor. Desenlerimdeki her bir çizgiyi çizmeden önce çok çalışıyorum. Birçok kaynak okuyorum, desenlerimin yapısı üzerine oldukça fazla zaman harcıyorum ve aslında işe başlamadan yüzde altmışını bitirmiş oluyorum. Kalan yüzde kırklık kısım ise önceden tasarladığım plan doğrultusunda hassasiyetle ilerliyor.
İstanbul’da yaşayan İranlı bir sanatçı olarak, burada yaşamak sanatsal üretimini etkiliyor mu? Nasıl etkiliyor?
Tabii ki, bugün içerisinde yaşadığım farklı coğrafya, yeme, içme, giyim kültürü, her şey benim desenlerimi de etkiliyor. Buradan başka bir yere gitsem yine bunun etkileri görülürdü. İstanbul’da yaşamak bana daha özgürlükçü bir yaklaşım getirdi diyebilirim. İran’da en ufak şeyleri bile yasaklayabiliyorlar. Örneğin bazı desenlerim erotik ve figüratif formlardan oluştuğu için maalesef izleyiciyle paylaşamam. Aynı şekilde, sanat galerileri de bu çalışmaları sergilemek istemezler çünkü yasak. İran’da çalışmalarımı üretebilirim ancak gösteremem… Ve bir kapana kısılmış gibi kimseye gösteremeyeceğin çalışmalar üretmek bir sanatçı için çok da motive edici olmuyor. Burada, nasıl istersem sanatsal üretimime devam edebiliyorum ve bunun da elimi, zihnimi açtığını düşünüyorum.
Türkiye’deki sanat ortamıyla İran’daki sanat ortamını nasıl karşılaştırırsın?
Türkiye’de sanat ortamının kalbi İstanbul’da atarken İran’da da Tahran’da atıyor. Yani Türkiye’nin diğer illerinde İstanbul’da olduğu gibi bir ortam yok, İran’da da aynı şekilde. Tahran’daki galeriler çok profesyonel çalışıyor. İran’ın, bir islam devleti olması, diktatör bir rejimin varlığı, sanatçıları ve bununla bağlantılı olarak üretilen eserleri de etkiliyor. Bu sebeple, iki ülkeyi eşit olanaklara sahip olmadığından karşılaştırmayı çok doğru bulmuyorum. Türkiye’de yaşayan sanatçıların uluslararası sahalara açılma olanakları daha fazla. Buradaki araçlar, sunulan olanaklar malzemeler çok çeşitli. İranlı sanatçıların dışarıya açılma olanakları internet kısıtlamalarından ötürü Türkiye’ye göre çok daha düşük. Ancak İran’da kısıtlı bir ortamda çalışmak sanatçıların üretkenliğini etkiliyor, gizli gizli üretimlerine devam ediyor ve çok farklı ve özgün çalışmalar ortaya çıkıyor. Her iki ülkede de çok başarılı sanatçılar var, çok iyi sanat galerileri var. Ben ileride birbirine benzeyen kültürlere, tarihlere ve aynı dine mensup iki ülkenin sanatçılarının ve sanat galerinin birbirileriyle daha fazla çalışarak daha verimli bir kültür alışverişlerinde bulunacaklarını düşünüyorum.
Art50.net’le nasıl tanıştınız? Türkiye’nin önde gelen sanat platformlarından birinde yer almakla ilgili düşüncelerin ve beklentilerin neler?
Art50.net’le üniversiteden arkadaşım, art50.net sanatçılarından Hemad Javadzade aracılığıyla tanıştım. Art50.net’in düzenlediği ‘All In One’ sergisi açılışında bir araya gelmiştik. Aradan biraz zaman geçti ve pandemi öncesi de çalışmalarımı gösterme fırsatım oldu. Burada yer almak ve çalışmalarımı izleyicilerle paylaşabiliyor olmak benim için çok değerli. Türkiye’nin önde gelen online sanat platformlarından biri aracılığıyla görünürlüğümü arttıracağımı ve birlikte güzel projeler yapacağımızı düşünüyorum.
Teknik olarak genellikle kağıt üzerine desen çalışıyorsun. Farklı malzeme ya da teknikle ürettiğin eserlerin de var mı? Ya da gelecekte üretmeyi düşündüğün projeler var mı?
Kağıt üzerine çalışmayı çok iyi biliyorum ve seviyorum. Kağıdın benim sanat pratiğime uygun bir malzeme olması çok önemli. İnceliği, kesilebilmesi, yırtılması ve hassaslığı benim felsefemle uyum içerisinde. Aynı şekilde kalemin hassasiyetinin de üzerinde gösterebilmek benim için oldukça özel.
Tabii farklı teknikler kullanarak da işler üretiyorum. Karton üzerine desen çalışmalarım var, tuval üzerine ve karton üzerine yağlıboya resimlerim de mevcut. Bazen heykel de yapıyorum ve illüstrasyonu çok seviyorum 🙂
Sana çok büyük bir bütçe verilse ve bu bütçeyle sadece tek bir eser satın alabilecek olsan hangi eseri satın alırdın?
Zor bir soru, çok fazla almak isteyeceğim iş olurdu tabii… Bugün değeri ne kadardır tahmin edemiyorum ancak en çok almak isteyeceğim eser Francis Goya’nın ‘3 mayıs 1808′ adlı tablosu olurdu.
Razi Razavi’nin Art50.net’te yer alan eserlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Röportaj: Sena Arcak Bağcılar