Karbon adıyla da bilinen sanatçımız Deniz Yılmazlar ile üretim süreçlerine dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Fotoğraf ve Video alanında lisans eğitimi aldın. Son dönemlerde ürettiğin Unutma Beni (Forget Me Not) serisinde sekiz tane fotograf bir video ile tamamlanıyor. Bu bir ihtiyaçtan mı doğuyor? Bu seri nasıl oluştu?
Aslında Forget Me Not ve Remember Me – Forget Me aynı zamanda, hatta birbirleri ile iç içe üretilmiş iki farklı proje. Birbirlerini tamamlıyor gibi göründüklerinin farkındayım; ancak bu, yalnızca bazı teknik özellikleriyle ilgili. Her iki projede de siyah-beyaz buluntu fotoğrafların kullanılmış olması ve figürlere yüklenmiş görsel hareket bu duyguyu besliyor. Bir Alman efsanesine göre tanrı tüm dünyayı yaratır; yarattığı her nesneye ismini verir ve küçük bir çiçeği unutur. Çiçek, “Beni unutma” diye seslenir. Tanrı “Bu senin adın olsun”, der. Bir fotoğrafta gülümsemek bir anlamda bu küçük çiçeğin seslenişidir: “Unutma beni”. Forget Me Not serisinde siliniyormuş gibi görünen figürlerin bu yeni görüntüsünün (aslında fotoğrafın çekildiği anda oluşmuş olması muhtemel) bir arzu ile ilgisi vardır: unutulmama arzusu. Varlığını fotograf çektirmek yoluyla belgelemenin unutmaya ve unutulmaya karşı koymak ister bir tarafı olduğunu düşünürsek, bu fotoğraflardaki yüzlerin bulundukları mekanı hiç terk etmemek üzere mekana tümüyle dahil olma eğiliminde olduklarını hissedebiliriz. Bedenler, önünde durup poz verdikleri mekana karışır, tümüyle içine girerler. Unutulmamayı bir kez de bunu yaparak sağlamayı denerler. Başka bir deyişle Forget Me Not serisi, “eski fotograflardaki yüzler fiziksel olarak dünyadaki varlıklarını terk etmiş bile olsalar fotoğraflarda o ana sabitlenmiş varlıklarını terk ederler mi, daha doğrusu terk edebilirler mi?” sorusuna cevap vermeyi isterken, kullandığı yöntem ve verdiği cevaplar bakımından Remember Me – Forget Me projesinden ayrılır. Remember Me – Forget Me videosunda fotoğraftaki yüzler dünyadaki fiziksel varlıklarını kaybettikleri gibi, fotoğraflarda içinde bulundukları mekanı da terk edebilirler. “Beden mekanda, ruh zamanda devinir” kelimeleriyle sunulan projede, varlığını fotoğraf çektirmek yolu ile kanıtlamış yüzler bugünün teknik bazı imkanları ile kayboluşlarını iz bırakmadan tamamlayıp, zamandaki devinimlerini yakalamaya yönelirler. İşte bu noktada iki proje birbirinden tümüyle ayrılır.
Forget Me Not ve Void serilerinde buluntu fotoğraflara müdahale ediyorsun. Buluntu fotoğraflarla çalışmak nasıl bir deneyim sunuyor?
Özellikle planladığım bir şey olmamasına karşın, son zamanlarda ortaya çıkan serilerde genellikle eski fotoğraflar kullandığımı geçtiğimiz günlerde ben de biraz şaşırarak fark ettim. Bu süreci değerlendirdiğimde ise, üzerinde çalıştığım diğer serilerin yanında eski fotoğrafların her birinin kendine özgü atmosferlerinin sürekli hakkında okuma yaptığım, merak ettiğim, üzerine düşündüğüm bazı konularla doğal bir uyumu olduğunu gördüm. Bir kutunun içine doldurulmuş fotoğrafların önünden öylece yürüyüp gitmek de biraz zor geliyor aslında. İçlerinden seçtiklerimi alıp onlara bakarken, hikayeler uydurup içlerinde beni çekenin tam olarak ne olduğunu ararken ortaya bazı seriler çıkıyor.
İşlerine yaşam – ölüm, bellek, anı gibi kavramlar egemen görünüyor. Senin işlerini üretirken motivasyonun nedir?
Doğal olarak motivasyon noktaları her seferinde değişiyor. Örneğin Void projesi ailemle birlikte yaptığım bir akraba ziyareti sırasında doğdu. Bir anda ortaya çıkan eski fotoğraf albümlerinden biri çok ilginçti. Albümdeki tüm fotoğraflarda figürlerden biri fotoğrafların tümünden kesilip çıkarılmıştı. Ama fotoğraflar hiçbir şey olmamış gibi albümde öylece duruyorlardı! Artık sevilmeyen, görüşülmeyen ve bundan ötürü kesilip çıkarılmış bu kişinin yokluğu çok güçlü bir şekilde, boşluk halinde bir varlıkla bir anda karşıma çıkmıştı. Bu boşlukları mezar taşı fotoğrafları olarak kullanılan porselen yüzeyler üzerine taşıyıp, ölen insanlardan geriye kalan boşluğun fotoğraflarını içeren Void serisini oluşturdum. Günlük yaşamın getirdikleri, patlayan bombalar ve tüm olanlardan sonra kendi içine ya da dışına yönelmek, ekranlardan akan gerçeklik, gerçeğin belirsizliği ya da var olup olmadığı meselesinin kendisi bile motivasyon noktalarını her defasında farklı bir eksende tartışmak gerektiğini gösteriyor bana.
Sanki bazı şeyleri daha silik, geçirgen yapmak ister gibisin. Family Portrait ve News from Nowhere’de yüzler silikleşiyor. Bir yandan da Void veya After Dark My Sweet flulaşanlar, kaybolanlar arasında odaklanma çabalarını andırıyor.
Family Portrait serisi, aile kavramını alıp kendi ailemi eksene yerleştirdiğim ve kendi aile tarihim içinde unutmamam gerektiğini düşündüğüm bazı tarihleri, olayları, kişileri ve yerleri sembollerle not ettiğim fotoğrafların küçük bir bölümünü içeriyor. Bir çeşit kişisel hafıza oluşturma pratiği denemesi. Anların içinden hatırlamak gerektiğini düşündüklerimi alıp hazırladığım bir tür defter de diyebiliriz. Kapıdan çıkmadan elinin üzerine yazdığın hatırlatma yazıları ya da alış-veriş listesi gibi bir işlevi var. Sadece yazılar yerine fotoğraflar ve semboller var.
Fotoğraftan kesilip çıkarılmış, üzeri çizilmiş, karalanmış ya da başka şeylerin arkasına saklanmış yüzler ve figürlerin olduğu fotoğraflar, bu müdahalelerin her birinin sebeplerini merak etmeme neden oluyor. Bu serilerin ortaya çıkış sürecinde bu merakın kaynağını da bulmaya çalışıyorum. News from Nowhere bu tür bir merakın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Tüm yüzün apaçık göründüğü fotoğraflarda bile o yüzün gerçekte neler gizlediği belirsizliğine bir vurgu yapmak ister bir tavırla hazırlanan yapıtlarda yüzler günlük yaşamın koşturması içinde bulutların arkasında gizleniyor.
“Karbon” ismi nereden geliyor?
Kusursuz olamadığımıza göre mavi bir karbon kağıdıyla kopya edilmiş olabileceğimizi düşündüğüm bir anın sonunda kendime verdiğim isim oldu. Kusursuz olduğunu düşünen birileriyle denk geldiğimde onlarla pek iletişim kuramıyorum zaten. Karbon, bir çeşit sahne adı diyelim.
Bundan sonraki projelerin neler?
Şu sıralar madde ve bellek üzerine okumalar yapıyorum. Unutmanın zihinde nasıl göründüğünü merak ediyorum. Bu tıp ve psikiyatri okumaları gerektiren bir alan. Birini, bir yeri ya da bir bilgiyi nasıl unuttuğumuzu, önce hangi parçaların nasıl silindiğini bilmek istiyorum. Ayrıca eski ve yeni fotoğrafları bir araya getirebileceğim bazı kolajlar peşindeyim. Eski fotoğraflar yoluyla zamanda yer değiştirmenin mümkün olup olmadığına da bakacağım. Bakalım gelecek günler bize ne getirecek.