Ekonomilerin yavaşladığı dönemlerde genellikle insanlar eğitim ve kültür aktivitelerine daha çok vakit ayırırlar. İstanbullu sanatseverlerin merakla beklediği, bu yıl 13. kez düzenlenen Contemporary Istanbul yarından itibaren dört gün boyunca görülebilecek. Bu fuar ticari yönüyle birlikte bir sanat okulu görevi de görüyor. Yerli ve yabancı 80’in üzerinde galeride sergilenen çeşitli eserleri gören her yaştan öğrenciler ve yetişkinlerin zevk sermayesi birikimine hiç kuşkusuz büyük katkıları olan bu organizasyonu Art50.net için gezdim. Fuarda yapacağınız ilk turun daha kolay ve keyifli geçmesi için gözüme çarpan ve mutlaka görmeniz gereken bazı galeri ve sanatçılardan bahsetmek istiyorum.
İlk olarak, Dirimart’ta New York’tan tanıdığım ve şu sıralar Los Angeles’ta atölyesi bulunan genç sanatçı Hayal Pozantı’nın işleri var. Kendi alfabesini oluşturarak yaptığı ilginç tabloları neon renkleriyle dikkatimi hemen çekti.
Pg Art Galeri’de ise uzun zamandır takip ettiğim, New York’ta başarılı çalışmalar yapan ve yakında tekrardan Amerika’ya döneceğini bildiğim başarılı iki sanatçı Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’ın işleri son derece etkileyici.
Bir süredir New York’ta bir sanatçı programına katılan ve çok güzel bir sergi açan Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’ın 3D ile oluşturdukları android figürlü işleri mutlaka görülmeli.
Arka odada sergilenen iş ekibin ortak imzası olan Ha:ar’a ait. “…and the others must hide” adlı eser. Bir tür dijital resim olan iş çeşitli bilgisayar programlarıyla hazırlanmış oldukça değişik.
Ali Elmacı, fuarın hep sürpriz işleriyle tanınan sanatçısı. Bir süredir bağımsız çalışan sanatçılardan biri olan Ali Elmacı, bu yıl Art On’a katılırken geçen sene olay yaratan işinden sonra eserlerini kalkan figüründe yaparak sanki bir mesaj veriyor.
Zilberman Galeri Azade Köker’in iki güzel eseriyle ve 2017 sonbaharında güzel bir solo sergisi olan Alpin Arda Bağcık’ın işleriyle dikkat çekiyor.
Yabancı galerilerden gözüme çarpan ise Ethan Cohen Galeri ve onun Afro-Amerikalı sanatçısı Jeffrey Hargrave’in işleri oldu. Manet’nin Kırda Kahvaltı tablosuna göndermede bulunan eseri 25 bin dolardan alıcısını bekliyor. Beyaz ırkın sanat tarihine atıfta bulunan kuvvetli işler. Hargrave, New York’ta yükselmekte olan yeni Afro-Amerikan sanatçıların temsil ettiği gruba yakın. New York’lu galeri ise ilk kez CI’a katılıyor.
Galeride ayrıca benim Montreal’de Concordia Üniversitesi’nde master eğitimi aldığını bildiğim Emre Namyeter’in de bir işi var.
Fuarın benim için sürpriz güzellikte işlerinden biri Manchester’dan Atelier Rose&Gray Galeri’de. Daha önce Pera Müzesi’nde bir sergisi olan Stephen Chambers’in işleri ölüm temasına farklı bir açıdan bakıyor. Her eser, bir ölüm sebebini resmediyor ve işlerin isimleri de öyle. Bir işin adı Salmonella, bir tanesi Kuş gribi…
New York’ta çok başarılı sergiler düzenleyen C24 Galeri’de bu sene Nilbar Güreş’in işleri en dikkatimi çeken eserlerden oldu. Değişik tarzı, minyatür ve Japon sanatını andıran hikaye biçimini sevdiğim için belki.
C24’te yine Seçkin Pirim’in kırmızı bir heykeli ve zebra desenli sarı-siyah iki eserinden oluşan köşe fotoğraf çekmek isteyenler için ideal bir nokta.
Kağıt heykellerinin yanı sıra Abyss 1-2 adlı işleri gerçekten optik sanata güzel gönderme yapan bir iş olarak aklımda kaldı.
Pi Artworks’de Osman Dinç’in geçtiğimiz yıl içinde açılan harika sergisinden Foucault sarkacına benzer eseri de görülmeye değer.
B1 katında Bozlu Art Project sanatçısı Server Demirtaş’ın yine herkesin çok beğeneceğini umduğum kinetik bir işi sergileniyor.
Ayrıca yine Bozlu Art’da Meliha Sözeri’nin güzel bakır tellerle süslü gündelik ev eşyalarından oluşan ve unutamadığım solo sergisindeki seriden birkaç işi var. Mutlaka görün derim.
Güney Afrika’nın önde gelen galerilerinden Smac Gallery ise fuara önemli sanatçılarından Johann Louw’un solo çalışmalarından oluşan bir seçkiyle katılmış.
Yine yakından takip ettiğim ve uluslararası görünürlüğü benim analizlerime göre sürekli yükselişte olan bir başka sanat ikilisi de mentalKLINIK. Galerist’te görebileceğiniz ikilinin aynalarla, ışık ve diğer yansımaların sürekli sürpriz görüntüler verdiği işleri ve bir de neon eserleri var. Brüksel’de de sergisi olan ikili projeleriyle dikkat çekiyor.
Fuarın ana girişinde her zamanki yerinde olan bir diğer galeri de X-ist. Çok başarılı iki kişisel sergisini X-ist Galeri ile tamamlamış olan Emin Mete Erdoğan’ın detaylı çizimlere dayanan ütopik şehriyle kainatın yedi katını temsil ettiği şeklinde yorumladığım “Beautiful Sadness IV” adlı porselen bir heykeli var. Son derece başarılı ve kendine özgü çizgisinde.
Fuarın yine bu katında dikkat çeken ve fuara her yıl katıldığını bildiğimiz bir diğer yabancı galeri de Villa del’Arte Galleries Barcelona, Amsterdam. Pop art’tan esinlenen ve bize Çağatay Odabaş’ın eserlerini çağrıştıran Nemo Jantzen’in eserine yakından bakmanızı öneririm. Her biri içinde farklı konuda fotoğraflar olan minik cam kürelerden oluşan bir portre olduğunu farkedeceksiniz.
Bu sene fuarda her sene görmeye alıştığımız bazı galeriler yok. Merkür, Art Sümer, Pilevneli Galeri ilk aklıma gelenlerden. Buna karşın fuara ilk kez katılan galeriler de var. Bunlardan en ilginci sanat danışmanı olarak tanınan Sevil Dolmacı’nın kendi adıyla açtığı galeri. Burada da yine likiditesi yüksek sanatçıların işlerini görmek mümkün.
Aylin Seçkin