Filiz Piyale sanatçı ve akademisyen kimliğini bir arada taşıyan, sanatın entelektüel boyutuna önem veren bir isim. İnsan-doğa ilişkisinin yarattığı gerilimle yüzleşen insanın dinginliğe varabileceğine inanan Piyale ile sanatının çıkış noktalarını ve gelecek projelerini konuştuk.
Resim yapmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Resme olan ilgimi ilkokul yıllarında keşfettim. Tüm okul hayatım arkadaşlarımın resim ödevlerini yapmakla geçti. Yağlı boyaya ise Plastik Sanatlar Bölümü lisans eğitimimin ikinci sınıfında başladım.
Minimalist manzaralar nasıl ortaya çıktı? Var olan, gittiğiniz ya da fotoğrafını gördüğünüz yerlerden mi yola çıkıyorsunuz, yoksa hayali, zihinsel mekanlardan mı?
Manzara resimleri yapmaya başlamam, Bozcaada’da çektiğim bir fotoğrafla başladı. Eskiden salhane (mezbaha) olarak kullanılan, daha sonra bar haline getirilen ve bir süre sonra belediye tarafından kapatılan küçük sarı bir bina, kayalıkların ortasında tek başına duruyordu. Doku olarak oraya ait değildi; ama bir yandan da doğayla bütünleşmişti. Bu bina o doğanın içindeki tek insan iziydi. Bu yalnızlık, sessizlik ve yaşanmışlık duygusu beni derinden etkiledi ve “Salhane” serisini yapmama neden oldu. Öte yandan resimlerimin oluşum sürecinde mekanları zihnimde kurguluyorum. Bu hayali mekanları, gezip gördüğüm yerlerde çektiğim fotoğraflardan aldığım detaylarla destekliyorum.
Neden seriler halinde çalışmayı tercih ediyorsunuz?
Bunun özel bir sebebi yok. Bir kaç resim üzerinde aynı anda çalışmaktan keyif alıyorum. Tuvalleri yerleştirdikten sonra ortalarına geçiyorum. Önce biriyle konuşuyorum, sonra diğeriyle. O sırada bir diğeri lafa giriyor ve ona yöneliyorum. Böylelikle hepsi aynı anda söyleyeceklerini bitirmiş ve konu kapanmış oluyor.
Sosyolojiden grafik tasarımına, modadan resme uzanan çok yönlü bir eğitim hayatınız olmuş. Bu çok yönlülüğün sanatınız üzerinde nasıl bir etkisi oldu sizce?
Günümüzde iyi bir sanatçı olabilmek için salt resim eğitiminin yeterli olmadığı düşüncesindeyim. Doğayı anlamak ve tanımlamanın farklı disiplinlerin senteziyle mümkün olabileceğine inanıyorum. Bu bağlamda farklı alanlarda aldığım eğitimlerin yapıtlarım üzerindeki katkısı yadsınamaz.
Akademik çalışmalar da yapan bir sanatçısınız. Sizin için bu iki şapka arasında nasıl bir ilişki var?
Akademisyenlik, makale ve tez yazmak ya da tez yönetip, ders vermek gibi çok yönlü bir hayatı içeriyor. Akademisyenliğin verdiği entelektüel alt yapının yanı sıra, farklı sanat görüşlerini kendi yayınlarımız ile akademik çevrelerin kabulüne ve onayına sunma imkanına sahip oluyoruz. Üniversitede olmanın bir diğer avantajı ise bir kaç jenerasyonun aynı çatı altında bulunması. Bir yandan gelecek kuşaklarla deneyim ve bilgimizi paylaşırken diğer yandan Türkiye’nin önde gelen sanatçılarıyla bir arada olma şansına sahibiz. Hayatını atölyesine kapanarak geçiren bir sanatçı olmak istemedim hiçbir zaman. Üniversite, farklı disiplinleri bir arada barındıran sosyal bir ortam ve bu beni zinde tutuyor. Koridorda yürürken karşılaştığınız bir matematik profesöründen duyduğunuz tek bir cümle, yapacağınız bir sonraki seri için size ilham kaynağı olabiliyor.
Beğeniyle takip ettiğiniz sanatçılar, yazarlar?
Manzara resimleri yapmaya başladığım dönem beni en çok etkileyen ressam, alegorik peyzajlarıyla bilinen ve Alman romantizminin önemli temsilcilerinden Caspar David Friedrich oldu. Takip ettiğim çok fazla sanatçı var. Bunlardan bazıları Paco Pomet, David Hockney, Zaria Forman, Murat Akagündüz ve Mustafa Ata. Alain de Botton, Hermann Hesse, Umberto Eco, Irvin D. Yalom, Gabriel Garcia Marquez, J. D. Sallinger, Hakan Günday ve Vedat Türkali ise kitaplarını severek okuduğum yazarlar arasında.
Art50.net ile nasıl tanıştınız? Online sanat platformlarıyla ilgili düşünceleriniz?
Art50.net’i bir sosyal medya paylaşımı üzerinden gördüm. Merak edip siteyi incelediğimde hem içerik, hem tasarım olarak profesyonel ellerden çıkmış bir platformla karşılaştım. Çalışmaya başladığımda ise arka planda güler yüzlü, sanatçının her daim yanında olan bir ekip olduğunu gördüm. Online sanat platformları Türkiye’de yeni oturmaya başlayan mecralar olsa da gelecekte çok büyük önem kazanacaklarını düşünüyorum. Klasik galerilere iyi bir alternatif yaratmak adına, online galericiliği Art50.net’in yaptığı gibi yurtdışı standartlarına uygun olarak yürütmek de çok önemli.
Yakın gelecekte sizden hangi projeleri bekliyoruz?
Önümüzdeki günlerde doktora tezimle ilgili araştırmalarıma devam ederek tezimi destekleyecek bir konu üzerine yeni bir resim serisine başlamayı planlıyorum. Bunun yanında Frise Galeri ve Altona Belediyesi tarafından Almanya’ya üçüncü kez sanatçı daveti aldım. Önümüzdeki günler için beni en çok heyecanlandıran proje bu. Altonale festivali kapsamında workshop etkinliğine katılarak ürettiğim eserleri sergileme şansı elde edeceğim.
Röportaj: İpek Yeğinsü