Dünyanın sayılı sanat müzelerinden biri olan Tate Modern Müzesi’nin Londra Thames Nehri kıyısındaki yeni Switch House binası, Haziran 2016 tarihinde kapılarını açtı. Bir bağlantı köprüsüyle ana binanın güney cephesine bağlanan bu yeni bina, Tate Modern Müzesi’nin kapasitesini %60 oranında arttırmakla kalmadı, yeni sergileme ve etkinlik alanlarıyla gerek müzeye, gerek şehre, gerekse dünya sanat ortamına yeni bir soluk getirdi.
Tate Modern’nin ana binası Boiler House’un 4. Katına çıkıyoruz. Karşımızda yer alan bağlantı köprüsü ana binayı yeni Switch House binasına bağlıyor. ‘Turbine Hall’ adı verilen bu koridor boyunca ilerledikten sonra 64,5 metre uzunluğundaki Switch House’a adım atıyoruz. Switch House tuğladan yapılmış güçlü gövdesi ve uzadıkça kıvrılan piramit şekliyle çevresindeki binalar arasında hemen fark ediliyor. Binada ince ve yatay pencerelerden içeri dolan ışık bize eşlik ediyor. Günümüzde aydınlık ve geniş, her köşesi sanat dolu olan bu bina uzun yıllar boyunca enerji istasyonu olarak kullanılmış.
Binanın 3 katına yayılmış olan geniş galerilerde çeşitli temalar ve sanatçılar etrafında şekillenen çeşitli tematik sergiler izleyiciyle buluşuyor. Tate Modern’in galeri tasarımı ve estetiği çizgisinde inşa edilmiş sütunsuz yepyeni galeriler, daha önce bu müzede sergilenmemiş eserleri sunarken, yerleştirme, film ve performans gibi alanlara da yer veriyor.
Switch House aynı zamanda çeşitli deneysel, interaktif ve öğretici alanlarla da donatılmış. Eğitim programları ve atölyelere ayrılmış olan geniş alanlar, yeni bir restoran, bar ve müze üyelerine ayılmış yepyeni üye odası… Çeşitlilik bu kadarla da kalmıyor. Binanın en üst katına çıktığımızda büyüleyici bir seyir terası bizi karşılıyor. Halka açık olan bu alan, sunduğu 360 derecelik Londra panoramasıyla, sanata bambaşka anlam kazandırıyor.