Ardan Özmenoğlu’nun “Made in Istanbul” Sergisi Üzerine

Art50.net’in konuğu bu kez heyecan verici çalışmalarıyla Türkiye’yi yurtdışında da başarıyla temsil eden Ardan Özmenoğlu… Bir diğer değerli konuğumuz sevgili Huma Kabakcı’nın gerçekleştirdiği keyifli röportajda Ardan’ın sanatından Almanya’da gerçekleşen solo sergisi “Made in Istanbul” projesine uzanan dopdolu bir söyleşi bekliyor okuyucuları.

Lisans ve Yüksek Lisans dereceni Bilkent Üniversitesi Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nden aldın ve güçlü bir mimari temelin var. Eğitimin sonraki sanatsal pratiğini, ilgi alanlarını ve malzeme seçimini nasıl etkiledi?

Her iki eğitim dönemimde Post-It® not kağıtlarını kullanıyordum… Eğitimimden kaynaklandığını düşünmüyorum; daha ziyade olduğum kişi bu. Eğer bir sanatçıysanız, kimseniz osunuzdur.  Hep farklı şeyler denedim, değişik şeyler; hayalgücümü kullandım. İlk bakışta zıt görünen fikirleri birleştiren işler yapıyorum: geçmiş ve şimdiki zaman, sanat tarihi ve güncel sanat trentleri, yaratıcılık ve tüketimcilik, tekrar ve bireysellik, bütün ve parçalanmış gibi. Yüzyılların pratiği olan baskı ile modern renkleri, pırıltıları, kağıtları ve imgeleri birleştiriyorum. Canlı renkler içeren cesur sanatım, izleyicilere her gün gördükleri obje ve fikirleri farklı bir gözle görme imkanı veriyor. İşimin sonucu da parçalardan bütünü tahmin etmek, belirsiz bir boyut yaratmak, dikkati toplamak, her türlü alternatif bakış açısı üretmek oluyor. Sanatım ve izleyici arasındaki görsel spektrum karışık; oldukça yersizden son derece spesifiğe kadar uzanıyor.

 

Yıllar içinde sanatsal pratiğinde büyük cam heykellerden Post-It® not kağıdı üzerine yaptığın işlere, neon ışıklardan mekana özgü baskı yerleştirmelerine uzanan geniş bir malzeme yelpazesiyle deneyler gerçekleştirdin. Post-It® işler nasıl ortaya çıktı?

Sanatımın temeli tekrar kavramından yola çıkıyor, çünkü imge tüketimi, tarihsellik, kitlesel üretim karşısında kalıcılık, ritüel ve psikolojik halleri araştırıyor. Post-It® not kağıtları “…olursa ne olur” diye başladı. “…olursa ne olur”, nefes kesen, yaratıcı yapıtların tohumu. Post-It® not kağıtlarında imgeleri o en her yerde bulunan ama atılabilir modern kolaylığın üzerinde çoğaltma işlemine tabi tuttum. Görüntüler sonunda kıvrılıp sonbahar yaprakları gibi dökülüp gittikçe toplumsal eleştiri deneyimin bir parçası oluveriyor.

 

Karşılaştığım ilk işlerinden biri ‘Without a Rose’ (2008) adlı Post-It® yerleştirmendi ve bu işin hem tarihsel, oryantal anlamları, hem de materyal ve dokuyla ilgili ögeleri vardı.  Bu yerleştirmen sonradan ürettiğin çalışmaları etkiledi mi? Nasıl?

Yaptığım ve yapacağım her iş her zaman sanatsal pratiğimi etkileyecek.Yapıtlarıma yakından baktığınızda aralarındaki güçlü bağlantıları görebilirsiniz. Web sayfası gibi; her tıkladığınız link yeni bir pencere açar.

 

Neden ve nasıl neonla çalışmaya başladın? Post-It® ile yaklaşık aynı dönemde mi oldu?

Neonla çalışmaya Berlin’de yaşadığım dönemde başladım. Post-it resimlerinden iki yıl sonra. Kendimi hiçbir şeyle sınırlamak istemiyorum. Hep bir tür yoğunlaşma arayışı içindeyim: sanat eserinin yoğunlaşması, sürecin canlılığı.

 

Altı yıl önce işlerinden bir seçki “Huma Kabakci Collection” sergisi kapsamında Osthaus Museum Hagen’da sergilenmişti. Şimdi altı yıl sonra aynı yerde ilk kişisel serginin olması nasıl bir duygu? O zamandan bu yana sanatının değiştiğini düşünüyor musun?

Hep aynı hikaye: bir şey yapmaya başlıyorsun ve çok fazla olanak sunduğunu görüyorsun. Sanat üretiyorum, çünkü bu benim yaşam biçimim, dengem ve varoluşum.

 

Serginin adı “Made in Istanbul” ve kuşkusuz aidiyete, kökene ve üretime dair bir gönderme içeriyor. Müzede şu an sergilenen işler hakkında bu bağlamda neler söylersin? Örneğin hareketli aksam İstanbul’dan çok daha fazla New York’tan esinlenmiş.

Serginin adı “Made in Istanbul” işlere olduğu kadar sanatçıya da gönderme yapıyor. Sanatçının serüvenleri, fikirleri ve yaşam biçimine. Bu serginin yaratılma süreci gerek fiziksel gerek psikolojik açıdan oldukça zahmetli ama benim için büyük de bir aşk. Stüdyomda çok disiplinli bir çalışma biçimim var ve her başarılı sanatçının bu özelliğe sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Biliyorum ki her serginin sonunda, yarattığım yapıtlar sürecin kusursuzluğundan besleniyor. Ve yetenek gizli bir duadır.

 

doesnt_exist
Does not exist, 2013, beyaz neon ve aynalar, sanatçının izniyle

 

Günlük malzemeleri sanatında akıllıca kullanıyorsun ve onlar aracılığıyla görünüşte zıt fikirleri bir araya getiriyorsun. Materyalite ve geri dönüştürülebilir nesneleri incelemekle birlikte fikirlerin zamanla değişiyor. Sanatsal pratiğini, karar verme süteçlerini ve yeni işler üretirkenki yaklaşımını biraz daha anlatabilir misin?

Bir yandan soru soran ve günlük deneyimleri yeni bir boyut ekleyen sanat eserleri üretmekten heyecan duyarken diğer yandan o büyük soruları mümkün olduğunca basit tutmaya çalışıyorum. Aslında yanıtım sizin sorunuzun içinde son derece belirsizce gizleniyor. Ürettiğim her yeni iş, bağlam değişse bile aynı tekilliği taşıyor. Post-it not kağıtları daima sanatımın bir paçası olacak. Bu özel kağıtlar nasıl her yere yapışıyorsa, bana da yapıştılar. Ama tabii ki kendimi diğer malzemelerden soyutlamıyorum. İşlerimle ilgili olarak izleyicileri şaşırtan bir nokta ‘fikir’ ve teknik, malzeme arasındaki uyum.

 

Neredeyse küresel bir göçebesin, her yıl birçok kenti, müzeyi, fuarı ve bienali geziyorsun. “ Sex, Kebab & Art Basel” ya da “Cumaya Gittim Gelicem” gibi işlerine bakınca küresel bir bağlamda yerel  imalar oldukları söylenebilir. İlgi alanın bu mu?

Dan Graham bir keresinde, “Sanatçıları tamamen anlamanın tek yolu hangi müziği dinlediklerini bilmektir” demiş. Ve ona tamamen katılıyorum.

 

İstanbul, Berlin ve New york gibi kentler arasında gidip gelerek çalıştın. Hangisine ait hissediyorsun kendini?

New York’u seviyorum, İstanbul’u hep özlüyorum ve Berlin favorim. Ve Sanat’a aidim.

 

Ortaya koyduğun eğlenceli imgeler, ürünler, fikirler ve sosyo-politik eleştiriye bağlayarak, serigrafi sürecini ve fikirlerini nasıl tamamladıklarını anlatır mısın?

Bir resim bir kez gözünüze takıldığında, sizinle iş arasında yükselen bir bağ, özel bir odak oluşur. Hep böyle bir yoğunlaşmayı arıyorum: resmin yoğunlaşması, sürecin canlılığı. Tuvale asılı yüzlerce Post-it not kağıdı üzerine serigrafi baskı sürecimde her not kağıdı farklı davranarak bir dokuya, üç boyutlu bir derinliğe, yüzey ve renk arasındaki bir oyuna dönüşüyor.

 

Post-It® not kağıtları genellikle geçicilik için, belgeler ya da yüzeylere not yapıştırmak için yapılmıştır ve sonunda çöpe atılır. Sanatsal pratiğinle geçicilik arasındaki ilişkiyi konuşmak istiyorum, kentten kente gezmen bağlamındaki anlamını da ele alarak. Geçiciliğin sanatındaki yeri nedir?

Müziği düşünün, onu yürürken ya da bir müzedeyken kulaklıkla dinleyebilirsiniz. Aynı şarkıdır ancak farklı bir deneyimdir. Her iki deneyim de önemlidir. Sanatımla ilgili duygum da bu. İşe bakmanın ideal bir yolu yok; her yol önemli. Umuyorum ki işlerim her bağlamda kendi başına ayakta duracak kadar anlamlıdır. Yapmaya çalıştığım bu. İşi farklı yerlerde, farklı biçimlerde görmeyi seviyorum ve böylece her seferinde değişiyor.

 

 Osthaus Museum Hagen sergisinden sonra kendini gelecek beş yıl içinde nerede görüyorsun? Bu serginin işlerinin evriminde önemli bir etkisi olacağını düşünüyor musun?

Gelecek hakkında konuşunca o kadar naif oluyoruz ki; her söylediğimiz gerçekleşmeyecek ve gerçekleşecek olanlar hayal edebileceklerimizin ötesinde. Bu çok delice. Hayatta başıma gelen en güzel şeyler rastlantıyla geldi, planlayarak değil.

 

Sergi Bilgileri

Tarih: 15 Nisan – 5 Haziran 2016
Yer: Hagen Osthaus Müzesi, Museumsplatz 1, Hochstr. 73 58095 Hagen, Almanya

 

Kapak Görseli: Coffeetime, 2014, Post-it not kağıtları üzerine karışık teknik, sanatçının izniyle

    If your proposal is evaluable, a return will be made within 5 working days. If you do not get a response to your offer within 5 working days, it means that your offer is not likely to be evaluated.




      Teklifinizin değerlendirilebilir olması durumunda en geç 5 iş günü içerisinde dönüş yapılacaktır. 5 iş günü içerisinde teklifinize yanıt alamamanız teklifinizin değerlendirilme olasılığı bulunmadığı anlamına gelmektedir.



        Love, Share, Live with Art

        Turkish and world art market, new works and artists
        Subscribe to our newsletter to follow us closely.