“Mutfağa girince davlumbazın ışığını yakıp kendime bir kahve koydum. Sonra tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadım. Tek tek ışıklarını açtım tüm evin. Odaların… Her taraf ışıl ışıl yanıyordu. Kahvemi içerken saate baktım, henüz çok da geç sayılmazdı kardeşimi aramak için. Aradım. Bir saate kalmadan yanımdaydı. İyi ki yanımdaydı. Sabaha kadar konuştuk. Evin ışıklarını güneş doğana kadar söndürmedim. Güneş doğduğunda çocukluğumda kalmış o cesaret, üzerindeki yıllanmış tozları silkip yüreğime, eski yerine yerleşivermişti”
Müge Ceyhan